AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Savaş histerisinde son adım

Mahşerin üç atlısı, ABD - İngiltere - İspanya üçlüsü gemileri yaktı ve savaş histerisi istikametinde hareketi başlattı. Hareketin başlangıcının ilk işareti, "uluslararası meşruiyyet arayışı" istikametinde BM Güvenlik Konseyi'ne sunulan karar tasarısının oylamadan belki de dakikalar öncesinde geri çekilmesi oldu.

Tasarı geri çekildi çünkü, ABD rüşvet yöntemiyle kimi ülkeleri ikna etmiş ve gerekli 9 oya ulaşmış olsa bile BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinden en azından ikisinin (Rusya ve Fransa'nın) tasarıyı veto edeceği kesinleşti. Bu da, tasarının BM Güvenlik Konseyi'nden geçmemesi demekti. ABD Güvenlik Konseyi'nden olumsuz karar çıktıktan sonra savaşı başlatmak ve dünya kamuoyu ile alenen çatışmak yerine muhtemel ki, 1441 sayılı kararın yorumundan çıkardığı meşruiyyeti (!) yeterli gördü. Böylece bombanın pimini çeken gelişmeler başlamış oldu. İlk kurban da BM olmuş oldu. Yani Amerika yola BM'yi tank paletleri altına iterek çıktı.

Gece Türkiye saatiyle 03'te Bush'un bir "Ulusa Sesleniş" konuşması yapması bekleniyordu. Colin Powell, "diplomasinin sona erdiği"ni peşinen açıklamıştı. Bush da Azor adalarında üçlü olarak sergiledikleri tonda savaşı konuşacaktı.

Böylece "Amerikan Barışı" diye çıkılan yolda ilk adımlar meşruiyyeti kendinden menkul bir savaşla atılacaktı. Amerika, Bush doktrini çerçevesinde Irak'ın kendisine muhtemel tehdit olduğundan hareketle savaş makinasını işletecekti. Kitle imha silahlarının mevcudiyeti ispat edilememişti, silah denetçileri Irak'ın kendilerine yardımcı olduğunu ifade etmekteydiler, BM'den savaşa zemin hazırlayacak bir karar çıkmamıştı, Bush doktrini tam da böyle zamanlar için gerekliydi! Uluslararası meşruiyyet yoksa, ve sizin elinizde karşı konulmaz bir güç bulunduğuna inanıyorsanız, muhtemel tehdidi kendiniz tanımlayacak ve kendiniz savaşı başlatacaktınız. İşte o noktaya gelinmişti.

Bu, orman kanunu mu idi? Varsın olsundu!

Orman kanunu ABD'nin vuruşu ile başlamıştı.

Bu, bir başka yorumda "Pandora'nın Kutusu"nun açılması idi.

İçinden hangi kötülükler çıkacaktı?

Bu, dünyanın her yerine insani tepkiler halinde yansıdı. Bu tepkiler devam edecek ve Amerikan ve İngiliz yönetimleri, kendi ülkeleri dahil, insanlığın vicdanında mahkum olacak.

Öte yanda İngiltere, çok daha derin çatlamalar yaşıyor. İktidar partisi içinde Blair'e karşı yoğun tepkiler oluşuyor.

Savaşa doludizgin gidilen bir ortamda en sıkıntılı olan ülkelerden birisi hiç şüphesiz Türkiye...

Türkiye, yönetim planında karmakarışık duygular yaşıyor.

Hiç şüphesiz, Amerika'nın BM'den karar çıkaramaması "uluslararası meşruiyyet" arayışındaki hükümeti daha karmaşık bir noktaya sürükleyecek. ABD tarafından yoğun bir ikinci tezkere baskısına maruz kalan hükümet, şimdi Meclis Grubunu ve elbette Cumhurbaşkanı Sezer'i hangi gerekçe ile ikna edecek?

Öte yandan, liman ve üslerin modernizasyonuna imkan veren ilk tezkerenin kapsamı çerçevesinde gerçekleştirildiği iddia edilen askeri yığınağın, gerçekten o çerçevede olup olmadığı da ciddi kuşkulara yol açıyor. Hele, ikinci tezkere çıkmadan bu askeri yığınağın ne mana ifade edeceği bilinmezken, askeri yığınakta en küçük bir azalma olmaması, ikinci tezkerenin de elde bir olarak görülüp görülmediği şüphelerini gündeme getiriyor.

Birinci tezkerenin TBMM'de reddinden sonra Amerika'nın Türkiye'ye karşı dikkat çekici bir "ikna operasyonu" olduğunu teslim etmek lazımdır. İkna operasyonunda "sopa" teşhirinin öne çıktığı da bir vakıa. Sopa, yani tehdit! "Irak'ta Amerika ile çatışabilirsiniz. Kuzey Irak'a giremezsiniz." söylemleri... Kürtleri harekete geçirip Türkiye'ye karşı "meydan okuma" jestlerine sevkedilmeleri... Telefonlar, telefonlar... Amerika'nın yanında yer almazsak ekonomide karşılaşacağımızı beynimize burgu burgu işleyen felaket senaryoları...

Türkiye acaba bu tehditleri ne ölçüde gördü?

Acaba dün Erdoğgan hükümetinin ilk bakanlar kurulu toplantısından sonra hükümet sözcüsünün "Amerika ile ilişkilerin derinliğinin ve hükümet tarafından ne kadar önemsendiğinin açıklanması" Amerika ile birlikte hareket edilmesi noktasında mesafe alındığının işareti mi idi?

Bölgemizde savaşa doludizgin gidiyoruz.

Geleceği görmüyoruz.

Amerika'nın bölgeye on yıllar süresince yerleşeceğini biliyoruz. Bush ve arkasındaki lobilerin "yeni yapılanma" hesaplarını okumaktan ürküyoruz.

Bakalım zorbalığın düzeni nasıl oluşacak?

Bakalım insanlık nasıl bir sınav verecek?


18 Mart 2003
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED