AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
"Türkiye'siz savaş" Türkiye'yi korkutmamalı

Amerika'nın diplomatik destek için son bir umut olarak başvurduğu karar tasarısını BM Güvenlik Konseyi'nden geri çekmesi, yolun sonuna gelindiğinin haberini veriyor. Artık her yazımızın okura ulaştığı sırada savaşın başlamış olacağı ihtimalini hesaba katmak zorundayız.

Ayrıca, geçen her saatin Amerika'yı B Planı denilen "Türkiye'siz seçenek" tercihine doğru götürdüğü de anlaşılıyor. Pisayasalar ve piyasalarla doğrudan ya da dolaylı ilişki içinde bulunan bütün kesimler de bu durumu; yani Amerika'nın harekat planına Türkiye olmaksızın start vermesini tedirginlikle karşılıyor. Özetle, TBMM'nin tezkereye karşı tavrının politik ve ekonomik yansımaları derinleştikçe, zihinlerde "Türkiye acaba yanlış mı yapıyor?" sorusu büyüyor. Yanlış yapıldığı varsayımı üzerinden de bu saatten sonra tezkere kabul edilecek olsa bile Amerika'nın yardım paketini devreye sokmayacağı ve Türkiye'nin desteğinin artık bir işe yaramayacağı sonucuna varılıyor. Borsa, faiz ve dövizdeki tepki azalış ve artışlarının tercümesi bu düşünceye çıkıyor. Toplum da kaçınılmaz bir şekilde bu endişeyi taşıyor.

Türkiye uyandı!

Dünyanın karşı karşıya bulunduğu Irak krizinin, bütün soğuk savaş dönemi dahil benzeri az bulunur kapsamlı bir işgal, dizayn ve ekonomik paylaşım hareketinin adı olduğunu unutmadan olaya bakalım. Bu gibi olaylarda en isabetli politikayı izlemenin dahi sonuç alma ve zarardan kurtulma garantisi yoktur. Çünkü, savaş denilen mekanizma rasyonel kurallara tabi değildir ve hangi girdinin hangi çıktıyı üreteceği asla tahmin ve hesap edilemez. Olup biteceklerle ilgili ancak stratejik planlama ve tahmin yapılabilir ki hepsinde de yanılmak pekala mümkündür. Türkiye'nin de yaptığı budur, kürtlerin de hatta Amerikalıların da...

Ne olacağı değil ama gücü elinde bulunduranların stratejilerinin isabet kaydetme ihtimalinin daha yüksek olacağı bellidir.

Gerçek şu ki Türkiye, tezkereyi "zoraki" olarak Meclis'e götürdüğü anda bir yanlışın eşiğindeydi. Meclis, bu zorlamayı ve Amerika'nın sadece haksız-hukuksuz savaş girişimini değil aynı zamanda Türkiye'yi ucuza kapatma niyetini de bir hamleyle boşa çıkardı. Yanlışın eşiğinden dönüldü. O andan itibaren de Türkiye'nin Irak krizi politikası Meclis'in verdiği bu yeni istikamete yaklaşmaya başladı. Hükümet ve Ak Parti yönetimi Amerika'nın izlediği tavrın sadece insani ve dini açıdan değil, Türkiye'ye ilişkiler bağlamında pazarlık açısından da kabul edilemez olduğunu anladı. Geç de olsa anladı!...

Aslında ikinci tezkerenin Meclis'e geldiği dönemde de Amerika'nın bugünkünden farklı olmayan tavrının, süreç içinde bütünüyle güven vermediğini ve hatta müttefiklik ilişkisine sığmadığını keşfetti. Bu keşif, eş zamanlı olarak devletin diğer kurumları tarafından da yapıldı. Ne ekonomik vaatlerin garantisi vardı ne de siyasi bir garanti sözkonusuydu. Sonuçta Türkiye, tezkere gibi bulunmaz bir askeri stratejik imkana rağmen pazarlıkta Amerika tarafından aldatılıyordu ki, buna "dur" denildi.

Tezkere artık işe yarar mı?

Türkiye'nin tezkereyi Meclis'ten geçirmesi bu saatten sonra ancak Amerika'nın aba altından sopa gösteren, diplomatik zor kullanımı ile mümkündür. Powell başta olmak üzere bütün "Amerikan savaş takımı" üyelerinin açıklamalarından anlaşılan Amerika'nın hiçbir şeye aldırmadan bu zor kullanımı çeşitli formüllerle deneyeceğidir. Yani, Türkiye'nin önüne ekonomik ve siyasi konularda net, kabul edilebilir ve işe yarar öneriler getirmek yerine mevcut tutumunda ısrara devam edecektir.

Ama kimsenin şüphesi olmasın Washington, savaşa Türkiye'siz başlasa bile sonuna kadar hatta savaştan sonra bile! tezkerenin geçmesi için baskı yapacaktır. Çünkü, tezkere ile elde edeceği askeri ve stratejik imtiyazlar en az Irak işgalinden elde edecekleri kadar değerli ve kalıcıdır. Bir kızgınlıkla bu avantajları elinin tersiyle itmek gibi bir yanlış yapmayacaktır. Sadece, çok kızmış gibi davranmaya devam ederek Türkiye'nin direncini kırmaya çalışacaktır.

Böyle olduğu içindir ki, Amerika'nın Irak'a ilk kurşunu sıkması Türkiye için herşeyin bittiği değil, tersine herşeyin yeniden başladığı an olacaktır. Ankara, Irak krizinde bugüne kadar yaptığı hataları telafi etme ve TBMM'nin "ret" kararı ile sağladığı fırsatı bu yeni dönemde yüksek siyasete dönüştürme fırsatı bulacaktır.

Öte yandan, bazı kesimlerdeki "tren kaçtı" telaşına karşı; iktidar halkın önüne çıkıp, sergilediği tutumun gerekçelerini açıkça anlatabilirse piyasaların da ateşi düşecektir.

Savaşın dışında kalmanın marjinal maliyetinin, içinde görünüp aslında lojistik bir vasıtadan ibaret kalmaktan daha düşük olacağı yakında anlaşılacaktır.


18 Mart 2003
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED