|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tayyip Erdoğan'ın savaş karşısındaki tutumu kendisini trajedi kahramanına benzetmiştir. Trajedi hakkındaki görüşlerden birine göre, bir insan iki yüce değer arasında bir seçim yapma zorunda kalırsa trajik konuma düşer. Görünüşe göre Tayyip Erdoğan ve hükumeti halkın tercihi ile ülke menfaatları arasında kalmıştır. Trajedi kahramanı yaptığı seçim yüzünden suçlanamaz. O zaten hangi şıkkı seçerse seçsin acı çekecektir. Bize göre halkın sesine kulak vermesi bu trajedi-benzeri durumda en çıkar yoldur. Oğuz Çetin'i böylesi bir durumda görebilir miyiz? Hayır... Öteden beri alınan yanlış kararlar birike birike gelip Oğuz'un omuzlarına yüklenmiştir. Bu macera tâ Löw'ün gönderilmesine kadar geriye götürülebilir. Kırılma noktası Mustafa Denizli'nin ayrılık ânıdır. Bu an basiret ve suhuletle (yani hem yönetim hem Denizli tarafından) karşılanabilir, yumuşak bir geçiş ile Denizli'nin göreve devamı sağlanabilirdi. Aynı fotoğraf Lorant için de geçerlidir. Her ne kadar geldiği günden itibaren Lorant'ın Fenerbahçe'yi sırtlayamayacağı ileri sürülmüşse de, görevi bırakma ânı yakışıksız olmuştur. En azından sezon sonuna kadar sabretmek gerekiyordu. Ve bu ağır yük [Türkiye'nin birikmiş borçları gibi] Oğuz'un omzuna bindi. Oğuz Elazığ maçından sonra serinkanlı ve açıksözlü bir değerlendirme yaparak yönetimin önünü açtı. "Başarılı olamadım, görevi bırakabilirim" dedi. Zaten Fenerbahçe bu sezonu kaybetmiş durumdadır. Gelecek sezon için bir hoca tayini ve takımın yeniden dizaynı bakımından fırsat eldedir. Bize göre önünde daha uzun yıllar hem futbola hem de Fenerbahçe'ye hizmet imkânı olan Oğuz fazla yıpratılmadan görevi devretmelidir. Yönetim radikal kararlar ile Fenerbahçe'de kangren olan her hususu çözmeli, beyaz bir sayfa açmalıdır. Bu sayfanın başına "Bundan böyle şöhretler karması yapmayacağız, asla" yazılmalıdır. Bu seneyi berbat eden Ortega kargaşası akıldan çıkarılmasın. Beşiktaş ve Lucescu için dönüm noktası Lazio maçı olacaktır. Eğer Beşiktaş tur atlarsa, ki avantajlı olduğunu düşünüyoruz; tarihinin Avrupa'da en önemli başarısına imza atacak. Bu Beşiktaş'a yeter mi? 100. yılda ayrıca şampiyon olması da gerekmez mi? Doğrusu Avrupa'da final oynayan Beşiktaş içerde şampiyonluğu kaybetmiş olsa şanına leke gelmez. Tersine uluslararası futbol dünyasında Galatasaray'dan sonra hafızalara kazınan ikinci takım olur. Lucescu Ankaragücü maçında beş as elemanını kenarda tutarak Lazio'ya saklamakla bu riski aldı ve kendisini bu güne kadar terketmeyen şansı sayesinde [yine bir kötü oyun sonucu] galip geldi. Kötü oynayıp kazanma işine Galatasaray'da devam ediyor. Ancak bu gidişat her iki takım için de S.O.S. vermektedir. Futbol bu işte: "İyi oynayan kazansın" deriz, tersi olur. Ve bu bilinmezlik heyecanı haftasonuna taşır. Bekleyelim, görelim.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |