Dünyanın bugüne kadar tanık olduğu en gelişmiş 'psikolojik savaş' yöntemlerini kullanıyor ABD. Tezkere tartışmaları sırasında Türkiye üzerinde uyguladı o yöntemleri; ardından, ilgisini, BM Güvenlik Konseyi üyelerine döndürdü... İki denemedeki başarısızlığını bir kez daha ilgi odağı yaptığı Türkiye'den yeni bir 'tezkere' çıkartmayla telâfi etmek niyetinde...

Aracılarını kullanarak ekonomiyle oynayan da, işbirlikçi medyayla zihinleri çelmeye çalışan da aynı adres. Saddam'a yönelttiği ültimatom bile, "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" kabilinden. Washington, ne yapıp edip Türkiye'nin adını Irak mâcerasına bulaştırmak niyetinde... Baskıları kısmen başarılı da; siyasi açıdan riski büyük olmakla birlikte, Tayyip Erdoğan'ın yeni tezkereyi bakanların imzasına açması, TBMM'ye geldiğinde milletvekillerinin eskisi kadar dirençli davranmaması mümkün.

Ne yapalım, siyasi kararların ceremesini siyasi kadrolar mutlaka çekiyor; karar verirken bir faturası olmayacağını düşünseler bile... Bizim bütün temennimiz, Washington'daki 'savaş lobisi'nin arzusuna "Evet" diyecek olanların neyi onayladıklarını bilerek bu eylemi gerçekleştirmeleri... O halde, savaşa beş kala kapımıza dayatılan seçeneğin anlamını biraz açmakta yarar var.

Bizden savaşına arka çıkmamız istenen, görünüşte Amerika; ancak biraz değişik bir 'Amerika' bu... Rakibinden daha fazla oy almadığı halde Anayasa Mahkemesi kararıyla Beyaz Saray'a taşınmış bir başkan var başında. George W. Bush, seçim kampanyası sırasında, Demokrat Partili rakiplerini, "Amerika'dan çok dünya olaylarıyla ilgilendikleri" için eleştirmişti. 11 Eylül uğursuz eylemleri sonrası, aynı Bush, şahinler ekibinin söylediklerine kulak verip 'fetih' rüyaları görmeye başladı.

Washington'da ipleri elinde tutan, hiçbiri seçimle işbaşına gelmemiş bir 'şahinler' ekibinin projesi. Proje yeni değil, 11 Eylül olayıyla da ilgisi yok. 1992'de Baba Bush seçimi yeniden kazanmış olsaydı, o dönemde de önemli koltuklarda oturan aynı kadro, projeyi o zaman uygulamaya koyacaktı. 1997'de dönemin İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu'ya sunulan, 2000 yılında 'Project for New American Century' adına yazılan iki değişik rapor, bu irtibatı ele veriyor.

Projenin 11 Eylül sonrası başlatılan 'teröre karşı savaş' ve Irak'ı silâhsızlandırmayla da pek ilgisi yok. Projeyi kaleme alanlar, dünyadaki durumdan vazife çıkartmış kişiler; 28 Şubat-vâri bir dünya düzeni arayışındalar. Bunun için de, Amerika'yı 'global ordu' haline dönüştürmenin peşindeler. Kafalarındaki, 'Roma İmparatorluğu' türü güce dayalı bir global yönetim. Hükümlerinin en fazla geçtiği ABD'de yaptıklarına bakıldığında, dünyanın en özgürlükçü ülkesinden George Orwell'in kara-ütopyası '1984' türü bir yönetime geçişi başarabilmeleri göz açıcı.

Bu projenin önemli ayrıntılarından biri, pazu gücüyle kurulacak global yönetimin İsrail'in güvenliğini sağlayacak olması. 'Savaş lobisi' içinde yer alanların imzasını taşıyan raporlardan, 'Irak'a savaş'ın birbiri ardına gelecek bir dizi savaşın ilki olduğu kolayca anlaşılıyor. Irak'ta kuracakları düzenin Ortadoğu bölgesinde 'domino' etkisi yapması hesap ediliyor; önce Irak düşecek, sonra da diğer hedefler... BM Güvenlik Konseyi üyeleri yapılmak isteneni anladığı için ayak sürüdüler...

Bu projenin sahipleri, isteseler savaşlarını Türkiye'siz de açabilirler; biraz daha masraflı ve fazla zâyiatlı olur, ama Türkiye'siz de savaş olabilir. Oysa, en baştan itibaren "İllâ Türkiye" ısrarındalar; savaş planlarının bütün varyasyonlarında Türkiye bir biçimde yer alıyor. Bunun iki sebebi var: Roma İmparatorluğu 'vasal' devletler sırtında yaşamıştı; Türkiye onlar için o anlamda önemli... Bir de, projelerinin, hiç değilse başlangıçta, "Uygarlıklar çatışması projesi" damgası yemesini istemiyorlar...

Hükümetin yeni tezkeresi Washington'daki 'savaş lobisi'ne muazzam bir destek teşkil edecek... Hele TBMM'nin tezkereyi onaylaması, 'uluslarararası meşruiyeti' bulunmayan projenin derhal yürürlüğe konulmasına yol açacaktır.

İmzaların ve oyların anlamı budur...

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu