AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Memedalibey hasta

Herkesin tarihinin bir köşesine mutlaka bir tarafından sığışmış olan "Cin Ali Okulda", "Cin Ali top oynuyor", "balık tutuyor" şeklindeki seriyi aratmayacak şekilde medyada magazinsever büyükler için tefrika edilen "Memedalibey Kıbrıs'ta tatilde", "Memedalibey mankenlerle gezip tozuyor", "Memedalibey evleniyor" gibi gösterilerle, çocukluğumuzun hemen ardından hayatımızdan çıkıp giden ilkokul çizgi karakterine inat, çeyrek asırdır 'istesen de istemesen de' cinsinden bir davetsiz misafirlikle evlerin başköşesinde o...

Ele avuca sığmaz komikliğiyle, bütün fotoğrafların bir köşesinden uzatıvermiş gövdesini. 'Evin sevimli haylaz'ı hallerinden dolayı da fazlalık gibi durmuyor o kalabalıkta, o derece bizden.

Bir çizgi karakteri andırıyor 'Memedalibey'.

Toplumun zaaflarını iyi tahlil etme becerisi sonrasında geliştirdiği 'ailenin geniş gönüllü yaramaz'ı figürüyle seviliyor, dualara gark oluyor mütemadiyen.

Fahri akrabalık durumu

Yıllardır kullandığı belden aşağı esprileri bile bu kanıyı tersyüz edecek güce sahip değil. Alanında o kadar usta ki, sözcüklerin yan anlamlarından ibaret müstehcen söylemi RTÜK'ün kırmızı ışığına yakalanmıyor hiç.

Neşesini buluyor, magazine ucundan köşesinden dahil olmak isteyen milyonlara da, "ne yapsam yeridir" formatında bulduruyor.

İşte bu yüzden, 'bizim deli oğlan işte' rollerinde, bütün Türkiye'nin fahri akrabalığına yükseliyor.

Ama işte... 'Ne olur yardım edin'lere yüce gönüllülükle mukabele eden 'Memedalibey hasta' bugünlerde. Dünyada ancak birkaç kişide görülen 'Kaçış Sendromu'ndan muzdarip olan ekranın komik çocuğu, İtalya'dan taburcu edildikten sonra Türkiye'ye döndü... Döndü dönmesine ya, alışık olunan o yaramazlık halleri hiç yoktu hasta yüzünde.

Tarihini unutmuş yüz

"Aman bize bulaşmasın da" dedirteceği rahatsız edici şakaları yoktu sanki iç cebinde son fotoğraflarda. Etrafı kırıp döken bir biçerdöver gibi kullandığı kelimelerden vazgeçmiş, şimdiye dek öğrendiği herşeyi unutmuş gibi duran ağzı, kimseye eyvallah etmeyen cümleleri bir daha biraraya getiremeyecek kadar süngü düşürmüştü sanki.

Başına bir şey gelmişlerin, herşeyden vazgeçmiş yüzüyle, ölüme yaklaşıp dönme sonucu öğrenilen o kadim bilgiyi taşıyordu 'Memedalibey'.

Kişisel tarihi, hafızasının kayıtlı bilgiler bölümünden silinmiş gibi, herşeyi ilk kez görüyormuş gibi bir yüz yani...

Bu ağır bilgi herşeyi geçersiz kılar çünkü. Tedavülden kalkar birdenbire bütün ihtiraslar, dikili ağaçlar, şunlar ve de bunlar. Herşey tekleşir giderek ve dervişleşir insan süratle, o bilgiyi taşımanın getirdiği derinlikli haller sayesinde.

Ama işte yine de, Tanpınar'ın söylediği gibi, 'İnsanoğlu unutma şerbetine yiyecek kadar muhtaç'. Değil mi?..


20 Mart 2003
Perşembe
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED