AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
AKP ne yapmaya çalışıyor?

Bir siyasi iktidarın başına gelebilecek en büyük talihsizlik toplumun geniş bir bölümünün "Bunlar ne yapıyor Allah aşkına?" diye söylenmeye başlaması değil midir? Yani toplumun ülke yönetimini emanet ettiği iktidarın "tutarlı" davranıp davranmadığını sorgulamaya başlaması...

Görülen o ki, son dönemde yaşananlar AKP'yi hızla böyle bir sorgulamanın konusu haline getirmektedir.

Bir iktidarın yapıp ettiği her şeyin "doğru" olmasını beklemek hiç şüphesiz yerinde ve haklı bir beklenti değildir Ama "tutarlılık" söz konusu olduğunda aynı hoşgörüyü gösterebilir miyiz? "Yanlış"ın çaresi bir biçimde bulunabilir, "yanlış"tan bir biçimde vazgeçilebilir. Ama "tutarlılık" söz konusu olduğunda durum böyle değildir; bu tablo bizi doğrudan iktidarın iradesini sorgulamaya götürür...

Tamam ülke ekonomisi iflasın eşiğinde; ABD her cepheden çok bastırdı; AB sorumsuzca davranıp ülkeyi hepten yalnız bıraktı; Kıbrıs yüz günlük iktidarın altından kalkamayacağı derecede çetin bir cevizdi.... Bu ve benzer büyük sorunların çözümünde mucizevi çözümler bekleyen zaten yok... "Yanlışlar"a da evet... Ama Irak savaşına ilişkin olarak ortaya konulan şu "tutarsız" politikayı açıklayabilmek her yiğidin harcı değildir...

Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'i Irak bombardımanının başladığı gecenin akşamında CNN Türk'te izledik. Gürkan Zengin soruyor, Şener cevaplıyordu.... Milletin savaştı, "tezkere"ydi diye nefesini tuttuğu bir saatte Şener'in millete layık gördüğü açıklamalar, sizi bilmem ama beni haddinden fazla endişelendirdi.. Şener'in açıklamalarını şöyle özetleyebiliriz: Bugüne kadar sürdürülen "tutarsız" Irak politikasının halkın hepten "saf" yerine konularak sanki işin ta başından beri bir milim değişmemiş tutarlı bir politikaymış gibi servis edilmesi... Türkiye'nin "barışçı" çabalarının bütün dünyada aylardır nasıl takdirle karşılandığını; Türkiye açısından ABD'den gelecek paranın nasıl ikinci, üçüncü dereceden bir öneme sahip olduğunu; artan itibarımızın ekonomik sorunlarımızın çözümünde de nasıl çok yararı dokunacağını (...) öyle güzel açıkladı ki, söylenenlere inanmak için ya bizim bu ülkede yaşamıyor olmamız, ya da ekranda Şener diye izlediğimiz kişinin Şener'in dublörü olması gerekiyordu...

Epeyce uzun süren bu açıklamalar beni endişelendirdi, çünkü Başbakan Yardımcısı'nın açıklamalarından (eğer bu açıklamalar sadece kendisini bağlamıyorsa) Hükümet'in "gerçeklik"le bağının hızla kopmakta olduğu izlenimini edindim... Sanki TBMM'den dönen "ikinci tezkere"nin altında Şener'in ve diğer hükümet üyelerinin imzası yoktu... Sanki Tayyip Erdoğan'ın başbakan olmasından sonra yapılan açıklamalar yeni bir "tezkere"nin yolda olduğunu haber vermiyordu... Sanki Çankaya'daki zirveden çıkan açıklama karşısında herkes gibi Hükümet de "Bu iş tamam!" demiyordu... Sanki son güne kadar "Al tezkereyi ver 6 milyar doları" pazarlığı sürmüyordu... Sanki bütün bu olup biteni biz kafamızdan uydurmuştuk... Sanki Hükümet ta işin başından beri Irak meselesini "tutarlı" bir biçimde Meclis'ten geçen son tezkerenin ruhuna uygun bir çerçevede değerlendiriyordu...

Şener bitmez tükenmez "barış" söylevini çekerken Gürkan Zengin birkaç kez araya girerek muhatabını "gerçekliğe" davet eden şu basit soruyu yöneltti: "Demek ki o zaman, 6 Şubat tezkeresi ile İskenderun'a inip yurt sathına dağılan Amerikan askerleri ülkeyi terkedecekler?" Değil mi ya; madem ki ilk tezkerenin izin verdiği "üslerin modernizasyonu" işi üslerin kullanımına izin verilmediği için ABD açısından mânasız bir iş haline gelmiştir (eğer bundan amaç üslerimizin ve birkaç köprümüzün Amerikalılar tarafından bedava tarafından onarılmasını sağlamak değilse!), gemilerin limana günlerdir boşattıkları mal ve insanın Türkiye'yi tez elden terketmesi gerekmez mi? Tahmin ettiğiniz gibi Şener'den bu soruya da cevap yok; o hâlâ "barış yanlısı" Türkiye'nin dünya kamuoyu nezdinde tavana vuran itibarından söz etmekte...

Evet, AKP'nin haftalardır yürüttüğü Irak politikası son derece "tutarsız" bir politikadır. Kopenhag öncesinin Amerika ziyaretlerinden başlayan bu politika kimsenin akıl sır erdiremediği zikzaklar çizerek bugüne ulaşmıştır. Ancak yanlış anlaşılmasın; bu "tutarsız"lık kimilerinin özellikle şu son iki gündür ısrarla (ve alaycı bir üslupla) belirttikleri gibi son olarak 6 milyar doların uçup gitmesi ve dolayısıyla Türkiye ve ABD arasındaki "stratejik ortaklığın" da ne yazık ki sona ermesi dolayısıyla böyle değildir. Türkiye ve ABD arasında Irak savaşına ilişkin gelinen son nokta (bugünkü şartların devamında ve her ne kadar imkansız olduğu açıklansa da yeni bir tezkerenin ortaya çıkmaması durumunda) hiç de fena olmayan bir sonuçtur. Ama ne yazık ki, bu sonuç Hükümet'in iradi olarak, "tutarlı" olarak işin başından beri üzerinde çalıştığı ve ulaştığı bir sonuç değildir. Bu hiç de fena olmayan sonuç, "kendiliğinden" gelişen, ya da olayların Hükümeti "sürüklediği" bir sonuçtur... Yani işleri bu noktaya AKP iktidarı getirmedi; işler bu noktaya "tesadüfen", ya da "tarihin kurnazlığı" sonucu geldi! Ayrıca her şey bitmiş de değil; bakalım işler bundan sonra nasıl gelişicek? Bakalım Türkiye ABD'nin Irak savaşını Kuzey Irak merkezli bir Türk-Kürt savaşına dönüştürmemeyi de becerebilecek mi? TBMM'den geçen son tezkereye baksanıza: Irak savaşını bu son tezkere ile bir "PKK / Kadek" mücadelesine çevirdik bile....

Bitirmeden yine soralım: AKP iktidarı ne yapmaya çalışıyor? Ne düşünüyor, ne tasarlıyor, ne yapmaya çalışıyor?


22 Mart 2003
Cumartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED