|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KADIN BEDENİ
Kadın konusu üzerine yazan Nazife Şişman, günümüz dünyasında cinsiyet gibi kadın bedeninin de yeniden inşa edildiğini söylüyor.
'Emanetten Mülke / Kadın Bedeninin Yeniden İnşası' Nazife Şişman'ın İz Yayınları'ndan çıkan yeni kitabının adı. Kitabında, çağdaş feminizmin seküler çerçevesine vurgu yapan yazar, cinsiyetler arası ilişkinin, toplumsal rol değişiminden öte anlamlarına işaret ediyor ve cinsiyetin insanın varoluşuna ilişkin dini ve ahlaki bir anlamı olduğunun altını çiziyor. Feminizm ve kadın bedeni üzerine kurulan politikaları konuştuğumuz Şişman, modern paradigmanın kadın telakkisiyle birlikte erkek telakkisini de değiştirdiğini söylüyor. Kadın meselesinin kadın kadına konuşulacak bir alan olmadığını da belirten yazar, şunları söylüyor: "Bir zamanlar mahallenin namusu kendilerinden sorulan erkekler, modern kent hayatında bu na devam etmeye kalktıklarında maço sınıfına dahil oluyorlar. Diğer taraftan daha efemine özelliklere sahip erkek tipine doğru da vahim bir değişim yaşanıyor. Cinsiyetler arası benzeşmenin ötesinde, klasik manadaki cinsiyetin işlevinin tamamen değiştiği bir dönemi tecrübe ediyoruz."
REMZİYE İNANIR
Kendimi genelde kadın sorunları denilen alanla sınırlı görmememe rağmen, yıllardır bir şekilde kadınla irtibatı olan mevzular üzerinde düşünüyor ve yazıyorum. Ancak kendimi feminist olarak tanımlamam mümkün değil. Çünkü feminizm, Batı modernitesinin seküler çerçevesi içinde tanımlanabilecek bir cinsellik siyaseti. Feminizm, hem çağdaş cinsiyet dinamiklerini anlamakta önemli bir siyaset; hem de toplumu dönüştürme iddiasında olan bir sosyal ve siyasal hareket. Bu açıdan feminizmle ilgili okumalar yapıyorum. Eleştirel bir bakışa sahip olduğum kanaatindeyim. Fakat feminizmi eleştirmem, anti-feminist olduğum anlamına gelmiyor. Çünkü ben kendimi Müslüman üst kimliği ile tanımlıyorum. Bir karşıtlıktan, ötekinin değillemesinden yola çıkan bir tanımlama yapmam söz konusu değil. Tanpınar'ın meşhur dizelerinden mülhem bir ifadeyle, ne içindeyim feminizmin, ne de karşısında. Olmam gerektiğini düşündüğüm başka bir yerdeyim. İslami çevrelerdeki erkekler feminist ideolojiye yeterince vakıf mı? Soruya vakıf olmaları gerekiyor mu'yu da eklemekten yanayım. Eğer İslami çevrelerdeki erkekler, liberalizme, küreselleşmeye, bilgi çağının ortaya çıkardığı yeni parametrelere vakıf olmalılar mı sorusuna evet cevabı veriyorsanız, feminist ideolojiye vakıf olmalılar mı sorusuna da olumlu cevap verirsiniz. Çünkü modern dünyada hakim olan bir takım dinamikler var. Siz bunlara vakıf olmadığınızda ortadan yok olmayan dinamikler. Cinsiyet dinamiklerinin bugün geldiği nokta ve feminist ideolojinin kitleselleşmesi gibi toplumsal gelişmelere bigane kalırsanız, çağı isabetli okumanız mümkün olmaz. Peki İslami çevredeki erkekler, bu manada isabetli okumalar yapıyorlar mı? Kadın kelimesini duyar duymaz küfür makamında 'feminist' diye tepki verenler bir yanda. Feminist söylemin yaygın kullanımda olan kavramlarını kullanmakta bir beis görmeyen ve kadınların tarih boyu ezilmişliğini egemen İslam yorumuna bağlayanlar diğer yanda. Birinciler tamamen tepkisel bir tavır sergilerken, ikinci grup, feminizmin sosyal bilimlerde son yıllarda kazandığı eleştirel paradigmanın etkisi altında. Feminist ideolojiye en fazla vakıfmış gibi görünen bu grup, feminizmin seküler çerçevesini göz ardı ediyor. Bir üçüncü grup ise bu meselelerden konuşmayı zül addediyor ve afaki buluyor. "Bunlar, İslamın ve Müslümanların sorunu değil, kadınlar ninelerimizin sahip olduğu itikat ve amele talip olsalar hiç sorun kalmaz." şeklinde kestirip atıyorlar. Dolayısıyla vukufiyetin neresinde olduklarına varın siz karar verin. Tel: 0 212 520 72 10 'Neslin korunması için emanet korunmalı'
Cinsiyetin yeniden konumlandırıldığı bir dönemde yaşıyoruz. 1978'de ilk tüp bebek olan Louise Brown'la birlikte üreme ile cinsiyet birbirinden ayrıldı. Klonlama, kiralık rahim gibi gelişmeler nedeniyle, üreme artık heteroseksüel ilişkiye bağlı değil. Bu da, cinsiyetle aile arasındaki bağın tamamen kopması demek. Müslümanların koruması gereken beş emanetten birisidir nesil. Neslin devamı ile ilgili genetikte meydana gelen değişiklikler konusunda, Müslümanların, emanet bilinciyle söylemeleri gereken şeyler olmalı. İşte bu nedenle çağdaş cinsiyet dinamiklerini, feminizmin cinsellik siyasetini yakından takip etmek zorundayız. Diğer taraftan modernleşme tecrübemiz esnasında klasik tasavvurdan kopuş yaşadık. Cinsiyet ve kadın meselesi de bu kopuşun en bariz yaşandığı alanlardan biri. Bu nedenle, cinsiyet alanında kendi değer ve öncüllerimizi sarahate kavuşturmamız kaçınılmaz bir görev olarak karşımızda duruyor.
|
|
|
|
|
|
|
|