|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ABD Başkanı Bush'un Irak'a verdiği 48 saatlik süre, "Süper devletin geri vitesi"nin olmadığının bir kanıtı olarak memnuniyetle kaydedilmişti biliyorsunuz. Eh, bunun üstüne bir de bombalama başlayınca, kayıtçıların, "reel"in dışında şeyler söyleyenleri sadece müstehzi gülümsemelerle karşılayacakları açık... Buna rağmen hâlâ böyle şeyler yazmakta ısrar edenler var. İşte bombardımanın başladığı gün (bile) bu çerçevede yazan iki yazarın (Umur Talu, Star; Gülay Göktürk, Dünden Bugüne Tercüman) yazılarından bazı bölümler...
UMUR TALU: 'SİZ GERÇEKTEN VAR MISINIZ?'
(...) "Çok bunaltıcı, çok öldürücü, çok acımasız... çok yüzsüz ve çok alçak bir 'gerçeklik'in pençesindeyiz. İnsanoğlunun tüm macerası boyunca, 'o esnadaki' gerçeklik her neyse, kabul edilmesini, kabullenilmesini, ona biat edilmesini buyuranlar bugün, hem kaba, hem ince, hem çıplak, hem giydirilmiş silahlarıyla yine varlar. "(…) Ve size sadece bildiriyorlar. ABD bir gerçek... Piyasa bir gerçek... Savaş bir gerçek. İnançlarınız, inançsızlıklarınız ne derse desin, içinizdeki sesler ne fısıldarsa fısıldasın, gerçek olan bu tanrılardır ve güç ve iktidar ve kader onların elindedir. "Onların elindesiniz ve dolayısıyla buradaki bunların da elindesiniz. Oysa, bugün inandığınız, içine doğduğunuz ya da sonradan edindiğiniz hangi inanç ya da fikir varsa... Şöyle bir geriye dönün, hele bir oralara bakın. Hepsi, ama hepsi, dönemlerinin, zamanlarının 'gerçek budur, gerçeklik budur, kabul ve itaat et' buyruklarına rağmen, o gerçeklik dayatmalarına karşı, içten içe kaynayıp taşan ve 'realite' denilenleri yıkıp geçen 'gerçek dışılar' değil miydi? "İnsanoğlu her dönemin tahakküm edici gerçeklerine tahammülle, itaat zincirlerini kırmaya, gerçeklik duvarlarını yıkmaya, bazen tek tek ve bir kez taştı mı topluca gönül, akıl, vicdan ve akıl koymayı başaramasaydı... Bu insanlık yolculuğu mümkün müydü? "İnsanın onca akıl, yürek, bilgi, cesaret, isyan, öfke, umut, dayanışma, çatışma, uzlaşma, gözyaşı, sevgi haleleriyle donattığı bu yolculuğun tüm hassası, 2003 yılında 'nihayet nihai gerçeklik' denilenlere ulaşmak... Silahın ve paranın gücünü tek gerçeklik olarak kabul edip teslim olmak mıydı? "Bu vatan için gerekirse kanımızdaki son damlayı verebileceğimize dair çok şey dinledik, çok şey öğrendik, çok şey vaat ettik hep. Oysa, vahim bir insanlık durumunda, belki de sıra, tüm ciddiyeti ve tüm acilliğiyle, yüreğimizdeki, vicdanımızdaki, aklımızdaki son damlaları bu 'gerçeklik dayatmacılarının' suratına suratına fışkırtmaya gelmiştir. "Çoğu zaman, 'gerçeklik' denilenler, 'zamane putları'dır. Tüm güçlülüklerine, tüm sağlamlıklarına rağmen, kırılıp un ufak olmaları, o vicdan ve akıl tükürüklerine boğulmayı bekler. Eğer, insan olmaktan tüm anladığınız, bu kaderci teslimiyetten ibaret değilse. İşte o savaş... İyi bakın!
GÜLAY GÖKTÜRK: 'BOMBARDIMAN ALTINDA'
"(…) Gazetelerden birinde okudum. ABD'nin Atina Büyükelçiliği'nde 12 yıllık diplomat olan John Brady Kiesling 'Dostlarımız bizden yana olmak yerine bizden korktuklarında endişe duymak vakti gelmiş demektir. Ve bugün bizden korkuyorlar' diyerek görevinden istifa etmiş. "Evet, ABD için; Bush yönetimi için endişe duyma vakti çoktan geldi. Bunu görmek için ne öyle derin kurmay bilgilerine, ne de dış politika uzmanı olmaya ihtiyaç var. Şu anda kendi savaş makinesinin 'mükemmelliğinden' kendisi sarhoş olmuş olan generallerin farkında olmadığı gerçek şu ki, hayat bize siyaseten mağlup olanların geçici askeri başarılar kazansalar bile, bunu korumalarının mümkün olmadığını bir kez daha göstermeye hazırlanıyor. "Vietnam Savaşı'nda bunu görmek için 4-5 yıl beklemek gerekmişti. Bu defa her şey çok daha kısa sürecek. Dünyanın laneti bu haksız savaşı sürdürenlerin üstüne çökecek." (A.G.)
Bush'a söyleyemeyeceği bir sözü söyletmek...
Sabah'ın (20 Mart) manşeti: "Bana onun kellesini getirin" İki de fotoğraf var. Solda "kelleyi" isteyen "Başkan Bush", sağda "kellesi" istenen Saddam Hüseyin... Altbaşlıktan anlıyoruz ki Bush, Saddam Hüseyin'i "artık ölü" olarak istemektedir. Saddam'ın yargılanmasından vazgeçilmiştir. Nitekim haberin tamamı da işin bi "artık" tarafıyla ilgili. Saddam Hüseyin nasıl izleniyor; ABD yönetimi Saddam Hüseyin'i öldürmeye nasıl kararlı; ABD ordusunun en seçkin birliği Delta Force bu konuda nasıl bir emir aldı, vesaire... Ama tabii ki, bu bir tam sayfalık haber metni içinde "Buşkan Bush"un Saddam'ın "kellesini" istediğine ilişkin tek bir satır yok... Zaten olabilir mi; "Başkan Bush" ne kadar konuşma özürlü olursa olsun "Bana onun kellesini getirin" şeklinde "Bir avuç dolar"-vâri laf edebilir mi? ABD Başkanı'na –gönlünden ne kadar geçerse geçsin- edemeyeceği bir lafı söyletmek! Bu görev de Sabah'a düşmüş! (K.B.) Herşeyden önce 'anlamaya' çalışmak....
Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeninin "Burada 'emperyalist', orada 'müttefik'" (19 Mart) başlıklı yazısı, bizi pek çok açıdan düşündürdü... Ertuğrul Özkök, New York Times'da okuduğu bir haberden hareketle kendisine ve okurlarına şu soruyu yöneltiyordu: "Sınırın Türkiye tarafındaki Kürtler 'barış yanlısı', öteki tarafındakiler ise 'savaş yanlısı'. Bu taraftakiler için Amerika 'emperyalist', öteki tarafındakiler için ise 'müttefik'. Diyorum ki, bunun mantıki bir izahı olmalı. Kimse bu durumun gözümüzden kaçtığını sanmasın." Gördüğünüz gibi, Özkök'ün tespit ettiği ve "mantıki bir izah" istediği durumun izahı epeyce karışık! Herşeyden önce, Hürriyet genel yayın yönetmeninin sınırın iki yanındaki Kürtlerin Amerikan müdahalesi konusunda sergiledikleri tutumun "mantıki" olup olmadığının sorgulaması "mantıki" görünmüyor... Sosyal ya da siyasal olanın her zaman "mantiki bir izahı" olmuyor ki... Nedeni basit: Karşı karşıya bulunduğumuz ve ilk bakışta insana "tutarsız"mış gibi gelen tablo, tabii ki, "mantıki" olup olmamaktan çok önce "siyasi-askeri" bir nedene dayanıyor. Dolayısıyla, bu tabloyu bu nedenlerden soyutlayarak sadece "mantık" açısından değerlendirmek ve izaha muhtaç bulmak önemli bir analiz zafiyetinden kaynaklanıyor. Belli ki pek çok büyük gazeteci gibi Özkök'ün de Türkiye'ye yayında olan bir gazeteye, Özgür Gündem'e hiç mi hiç gözattığı yok... Eğer arada bir de olsa gözatsaydı, "sınırın iki tarafındaki Kürtler"in Irak savaşına ilişkin neler düşündüklerini, aralarında ne gibi bir ilişkinin olduğunu çok daha iyi kavrayabilirdi. Yanlış anlaşılmasın; Özgür Gündem'de yer alan köşeyazısı, haber ya da röportajların içinde bulunulan durumu doğru analiz ettiğini, bu yazılarda dile getirilen düşüncelerin haklı olduğunu, filan söylemiyorum. Ama bu yayınlar bir şeyleri "anlamak" açısından (eğer bu tür bir derdiniz varsa) tabii ki gözatılacak niteliktedir. Yoksa, Özkök'ün yazısında olduğu gibi, ülkenin en büyük gazetesinde bile "İki tarafta Kürt olmasına rağmen niçin bu ayrılık?" gibi "naif" bir soruyla karşılaşabiliriz! İsterseniz, Özgür Gündem'in 20 Mart tarihli sayısında yer alan bir röportajı hatırlatayım: "Kadek Başkanlık Konseyi Üyesi Cemil Bayık" ile uzun bir röportaj yayımlamışlar. Bayık, pek çok meseleden söz ediyor. Yani Özkök'ün de bir gözatmasında kendisi açısından büyük yarar var! Dediğim gibi: "Anlamak"! Herşeyden önce neler olup bittiğini "Anlamak" önemli değil mi? Şaşırmadan, "mantiki izah" aramadan önce "Anlamak" gerekmiyor mu? Her işin başı, kaleme sarılmadan önce "Anlamak", anlamaya çalışmak değil mi? Özkök hatırlayacaktır; eskiden buna "Somut durumun somut tahlili" diyorlardı! (K.B.) Nuray Mert'in açıklaması
Hayır hayır, Nuray Mert'in Kronik Medya'ya gönderdiği bir açıklama yok, Mert'in Radikal'deki (20 Mart) kendi köşesinde yer alan bir "açıklama"dan söz ediyoruz. Bu açıklamayı aynen buraya almamızın nedeni, Mert'in açıklamasının nedeni olan yazısına dünkü Kronik Medya'da yer vermiş olmamız… Çok karıştı, farkındayız, en iyisi Nuray Mert'in "Not"unu hemen aktarmak, her şeyi anlayacaksınız: Not: Geçen hafta, 'Teröre karşı terör' başlıklı yazımda, John Gray'in 'Mütevazı Bir Öneri' başlıklı makalesine, güvenlik uğruna sivil özgürlükleri ve insan haklarını hiçe sayan sert yazılardan biri olarak gönderme yaptım. Gray'in makalesi, İngiliz basınında çıkan bu tür yazıları alaya alan politik bir satirmiş. Kendim de ironik üsluba sık başvuran birisi olduğum için ve dahası (katılmamakla beraber) Gray'in yazdıklarını sürekli takip eden birisi olarak, muhafazakâr bir düşünür olmakla beraber, Gray'in işi bu raddeye vardırmayacağını düşünmüş olmam gerekirdi. Bana bu uyarıyı yapan Ben Holland'a bu vesileyle teşekkür ederim. (A.G.)
Bu da savaşın "jakuzili" izahı! Bütün dünya endişe içinde "Yoksa 3. Dünya savaşına doğru mu gidiyoruz?" diye soruyor, ama Akşam aklını "jakuzi"ye takmış! Gazetenin (20 Mart) birinci sayfasında epeyce büyük yer kaplayan bir Saddam karikatürü ve bir "sığınak" planı. Akşam, üşenmeden "sığınak" planında yer alan bölümleri tek tek açıklamış..
"1- Asansör: Sarayın konuk evine götürüyor.
Yani bu kadar olur... Herşey bitti, sıra "Saddam'ın jakuzili banyo"sunu teşhir etmeye geldi! Millet can derdinde, Akşam Saddam'ın "jakuzisi"nin derdinde... Ne olur yani; Saddam'ın "sığınağı"nda planda görüldüğü gibi iki değil yirmiiki "jakuzisi" olsa ne olur? Ne diyelim yani şimdi? "Gaddar, diktatör, despot Saddam! Onca katliam, onca kitle imha silahları yetmiyormuş gibi şimdi de iki jakuzili banyo ha!" mı dememiz bekleniyor yoksa? Gerçekten tuhaf bir "takıntı".... (K.B.) 'Azor'da Tayyip Bey'
George W. Bush, Tony Blair, Jose Maria Aznar ve Recep Tayyip Erdoğan… Azor zirvesi bu dörtlü tarafından gerçekleştirilseydi büyük basındaki şenliği düşünebiliyor musunuz? "Siz yazılanlar üzerinden değerlendirme yapardınız", diyeceksiniz haklı olarak, "bu spekülasyon de nereden çıktı?" Biz de size diyeceğiz ki, bu spekülasyon falan değil, bir haber. Biz, heyecanlı olsun diye başlığın yarısını kestik. Tamamı şöyle: "Azor'da Tayyip Bey de olmalıydı…" "Stratejik müttefikimizin yanında olmalıyız"ı en net biçimde savunanların dahi aklına gelmeyen bu "birlik-beraberlik" önerisi AK Parti Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem'den gelmiş. Hürriyet, herhalde "Ahh, ahh" diye iç geçirerek tek sütunluk bir haber olarak kullanmış sözleri. Vahit Erdem'in sözlerinin tamamı şöyle: "Bu iş yanlış oldu; yemek fazla pişirildi. Azor adalarında George W. Bush, Tony Blair ve Jose Maria Aznar'ın yanında dördüncü isim Tayyip Bey olmalıydı…" (A.G.)
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |