AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Demokratsız demokrasiyle AB'ye girmek

Avrupa Birliği meselesinde 2003 ve 2004 yılları son derece kritik. Bu dönem sadece AB açısından değil Türkiye'de demokrasinin izleyeceği güzergah açısından da önemli. Görünen o ki, günün koşullarında ve mevcut güç dengeleri itibariyle Avrupa macerasından uzaklaşan bir Türkiye, demokrasi alanında hamle yapmanın ötesinde mevcut demokratik yapılarından bile geriye düşecek.

Sistem üzerindeki "asker vesayeti"nin artması, Kürt meselesi ve İslami kesime yönelik politikaların daha keskinleşmesi, siyasi partilere ayrılan alanın biraz daha daraltılması, üniversitelerden basına, sivil toplum örgütlerinden bireylere temel ve hak özgürlükler sahasında kayda değer uygulama gerilemelerinin yaşanması, AB dengesi devreden çıkarsa karşılaşabileceğimiz büyük riskler...

Bunlara, AB ile yaşanacak muhtemel yeni bir gerginliğin otoriterleşmeyi bir azdırıcı ve meşrulaştırıcı bir işlev görecek milliyetçi-devletçi dalgayı da eklemek gerekiyor...

Ayrıca içe kapanmış bir Türkiye'nin karşı karşıya kalacağı ağır bir ekonomik kriz, üretim düşüşü ve işsizlik de cabası...

Bu tablo belki biraz karikatüraldır, ama ne yazık ki gerçeğe yakındır.

AB'ye direnç sanıldığında daha derin ve örgütlüdür. Bu konuda kendisine ulusalcı adı veren bir tür solun ve milliyetçi sağın elele vermesi, bu eleleliğin devlet içindeki AB karşıtı kampla içli dışlı olması git gide sonuç veren bir hatta ilerlemektedir.

Devletin asli gücü, siyasetin yön verici unsuru Silahlı Kuvvetler'in resmi görüşündeki ana istikamet AB olmakla birlikte, bu resmi görüşün başta Kıbrıs ve Kürt meselesine ilişkin çekince ve koşulları karşımıza başka bir tablo çıkarmaktadır. Bu koşul ve çekinceler her an bu istikametin makasını değiştirecek unsurlar niteliği taşımaktadır.

Peki buna karşılık AB ve demokrasi projesini kim taşıyor?

Bu soruya verilecek gerçekçi yanıt şudur:

Bugün Türkiye'de bu projeyi örgütlü olarak taşıyan, taşıyabilen bir kurum ya da güç odağı yoktur.

Bu konuda; muğlak, muğlak olduğu ölçüde güç ve anlam oluşturmayan bir kamuoyu, yine siyaset konusunda esnek ve kaygan politikalar izleyen TÜSİAD gibi sivil kuruluşlar, çıkarları için devletle ilişkilerinde biraz AB yanlısı, daha çok karşıtı yöntemler geliştiren, oynak ve keyfi tavır alan merkez medya dışında başka kimden sözedilebilir?

AKP'nin demokratikleşme ve yeni uyum paketleri konusunda atacağı her adım her an "Kadrolaşıyorlar, rejimin altını oyuyorlar" bahaneleriyle geri püskürtülmeye hazır. Bugüne kadar yaşanan gerginliklerin, 23 Nisan krizinin bunlardan bağımsız olduğu düşünülmesin...

AB'yi herkes istiyor ama elini taşın altına koyan yok; direnenlere geri gidin deme cesaretini gösteren yok...

Başörtüsü yüzünden okulları ile ilişkisi kesilen öğrenci sayısının 40.000'e yükseldiği, İlahiyat Fakültesi mezunlarının, din dersi öğretmenliği bile yapamayacağının açıklandığı, üniversitelerin yaşanmaz hale getirildiği şu günlerde "demokrasisiz demokratlık" pek yapay oluyor.

Gerçek siyaset ne demek ve neden önemli, kendiliğinden ortaya çıkmıyor mu?


16 Mayıs 2003
Cuma
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED