AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
"Türban sorunu"nu çözümsüz hale getiren unsurlardan biri de tesettür defileleri

Tesettür defileleri "türban siyasallaşmıştır" diyenleri hakkı çıkarmak üzere elinden geleni esirgemeyen, bindiği dalı kesmeye cehd etmiş bir şova dönüştü. Vücudu saran ve yapışan kıyafetler eşliğinde vücud dilinin vamp kadın olarak ortaya konduğu; karnını okşayarak yürüyen hamile kadın kıyafetleri ile başları örttürülüp vücudunun (para verildi ya!) her bir milimetre karesi aşikar kılınmaya çalışılmış mankenler. İlle de mankenlerin saçını örtmekteki ısrar. Ama başlardaki örtülerin, şovun bir parçası olarak gittikçe tuhaf çizgilere büründürülerek, olsa da olur olmasa da olur dedirtecek bir aksesuara dönüşmesi.

Bu görüntüler "türban siyasallaşmıştır" diyenleri hakkı çıkarmak dışında başka neye hizmet ediyor olabilir? Reklamın kötüsü olmaz mantığından hareketle firma sahipleri kendilerini gündemin baş köşesine oturtu. Ben bu yazıyı yazdığımda Kanal 7 defileyi en az iki kere haber yapmıştı bile. Arkasından bir de İskele Sancak. Malum medyaya milyarlarca liraya verilemeyecek reklam, haber olmanın "başarılmasından" dolayı bedavaya gelmişti üstelik. Sıradan bir reklam kimselerin dikkatini çekmeyecekken "haber değeri taşımanın" saygınlığına kavuşuvermek... Bunlar tüccarın elde ettiği kazanımlar.

Kayıplara bakalım. İslami kamunun kayıplarına... "Tesettür davasının" kayıplarına... Defilenin dili, doğası gereği şova yöneliktir. Mankenlerin yürüyüşü, yüz makyajı özellikle varoşlarda oturan eğitim düzeyi düşük genç kızlar tarafından birebir taklit edilmekte. Mesela Maltepe, Üsküdar ya da Fatih civarında tezgahtarlık yapan başı örtülü, ama vücudu tesettürsüz kızlar; yüzlerindeki makyajdan yürüme tiplerine kadar rol model olarak benimsedikleri manken davranışlarını vücud dili olarak kullanmaktalar. Tesettür defileleri "böyle de şık olunabiliyor" kabullenişi içinde başını örten, ama ontolojik duruş olarak tesettürün manasına hiç vakıf olamamış kadınlar ve genç kızlar tarafından kitleselleştiriliyor. Böylece dindar kadınları (ontolojik duruşa sahip olanları) ve dindar olmayan (bir tarz olarak başını kapatanlar; başı açıkken ailesinden baskı görüp de başını örtünce özgürlüğüne kavuşanlar) kadınları başörtü paydasında eşitlemenin getirdiği sıkıntılar, alan araştırmalarının 'onlar da Tarkan dinliyor' sığlığındaki tespitlerine imkan tanıyor.

"Yasaklama ve kovulma" psikolojisinin vücud kimyasını alt üst ettiği İslami kesimde, kamusal alanda başörtüsü ile yapılan her şey zafer hanesine yazılıyor. Başörtüsünü şov malzemesi haline getirip ticari kazanç elde edenler, kovulmuşluk psikolojisi içinde farkedilmiyor. "Bu pekiyi olmadı ama İnşaallah Müslümanlar daha iyi şovlar yapacaklar" aldanmışlığı tesettürün muhtevasını katlediyor.

Niye ille de mankenlerin başları örttürülür? Mankenlerin başları örtülü olmasa o kıyafetleri görenler sunulan kıyafetlerin kendilerine uygun olup olmadığına karar veremeyecek kadar aptal oldukları için mi? Her moda gösterisinde, normalin sınırları zorlanarak elde edilen imaj; tesettür defilelerinde "başörtüsünü absürd bir takıya/takıntıya" dönüştürerek kazanıldığı için mi? Zevk, estetik, kalite açısından moda dünyasında yer alamayacak "tasarımcıların" "tesettürü" basamak olarak kullanmalarının dışında hiçbir kapasitelerinin olmaması mı?

Tesettür defilelerinden sonra laik kesim haklı olarak şunu soruyor:

"Başörtüsü dindar kadınların kıyafetinin bir parçası ise, vücudu saran, şovun bir parçası olarak sunulan frapan ve seksi kıyafetlerin dindar kadın kimliği ile ne alakası olabilir."


16 Mayıs 2003
Cuma
 
FATMA K. BARBAROSOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED