AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
"Nev" Şehir'den, Yeni Türkiye'ye...

Çarşamba sabahı, otelin balkonundan etrafı seyre koyuluyoruz. Karşımızdaki tepede bir tarihî kale... Eteklerinde ise, tam on üç minare... Hepsi de "Selçuklu" mimarisi üzere inşa edilmiş... Önümüzde geniş bir alan... İl spor ve gençlik müdürlüğünün yeşil spor alanları... Yem-yeşil, çimli sahanın etrafında sabah sporu yapan kadınlar... Görüntü ile, karşımızda tam bir Anadolu mozayiği...

İsterdim ki, "Salon Beyleri" ile "Yalı Dilberleri" bu manzarayı bir seyr etselerdi. Hem de "Okulumuz Yıkılmasın" diye sözde sırça köşkten sürüp giden okul yapma kampanyalarının havası içinde...

Okulun bahçesine bakıyoruz. Pırıl pırıl gözlerinde zeka fışkıran genç beyinler... Teneffüs için sınıflarından çıkıp bahçede dolaşan 196 öğrenci... 40'ı yatılı...

Okul müdürü İbrahim Kurt, tam 18 yıldır çalışıp çabalayarak bu "Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi Uygulama Oteli"ni bu hale getirdi.

Bu türde Türkiye'de 63 lise var, amma sadece 22 tanesi faal...

Her meslek okulu gibi, onlar da "eğitimde fırsat eşitliği" olmamasından şikayetçi... İngilizce hazırlık okuyorlar. Fransızca da olsa ne ala.. Amma Ankara'dan kaynaklanan "tutucuk" bu okullarda da var. "Alan dışı" denen uygulama ile, her zaman "genel liseliler" den daha aşağı puanla yarışa kalkıyorlar... (Bakan Sayın Çelik'in dikkatine! Müfettişleri, abus bir yüzle taşra okul ve yöneticilerine yaklaşmasalar, çok daha iyi bir alt yapı ile bu genç beyinler, ülkeye hizmette gereken fırsatı yakalamış olurlardı.)

Sabah kahvaltısı yapıp, şehrin içine ve tarihî dokunun yayıldığı ilçe ve kasabalara doğru seyre koyuluyoruz. "Barbarlar"dan kaçıp, mağara evleri ile kendine yuva yapanların binlerce yıl öncesinden arta kalan mekanları... Birer müze olmuş, o uygurlık kalıntıları... Bir de Selçukluların mimarisi ile tam bir kültür mozayığı ortaya çıkmış...

Fakat, ihmal edilen de "İslam mimarisi" oldu...

Burada Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Vakıflar'a çok büyük bir görev düşmektedir.

Kiliseler imar edilmiş, tavernalar işler hale geldi. Ne yazık ki Selçuklu camileri harap bir halde... Alaeddin Camii (Avanos'ta) imam Muhsin Uçar'ın himmetleri olmasa, yıkılıp gidecekti. Amma şimdi, l202'de yapılan bu cami, yerin altında, serin ve fahur bir halde bir avuç insanla, halkın ibadetine hizmete devam ediyor. Yalnız, Ürküp'te bir taverna'nın yanında sadece hilalli bir alemi ile görünen bir tarihî cami, yerin altında kalmış, minber ve mihrabı ile, etrafı temizleyecek insanları bekliyor. Buna rağmen, her yer "yerli turist"lerle dolup taşıyor. (Konya/Ereğlisi'nden otobüslerle gelen hanım ve çocukların coşkulu hali, insanımızın yabancı turistten çok, kendi tarihî ve kültürel değerlerine ne kadar hassasiyetle yaklaştığını gösteriyordu.)

"Kapadokya" her haliyle birer "Anadolu Uygarlıkları" manzarası arz ediyordu. Eski ve yeni (fetih öncesi ve sonrası) bir arada yaşıyor bu coğrafyada..

Yalnız en büyük handikap, onarılan tarihî eserlere, "müteahhitler" tarafından reva görülen "tahribat" olmaktadır. Şu meşhur dizi "Asmalı Konak"ın çevrildiği konağın yanındaki camiin "çeşmesi" bunun en acıklı ve elim isbatı... Çeşme'nin musluğu kırık, yalağı mezbelelik, kabak çerdikleri ile dolu... Amma üzerinde bir kitabe, "Sadrazam (Nevşehirli Damat) İbrahim Paşa tarafından Allahın kulları susuzluklarını gidermeleri için inşa edilmiş.." diye yazmakta... Yapılış tarihi de h.1133 (1715-1718) tarihi ile "müverreh" bu çeşmenin kitabesi çok geçmez, birileri tarafından çalınıp satılır da sonra yetkililerin aklı başlarına gelirse, ne fayda... (Kültür ve Turizm Bakanı sayın Erkan Mumcu'nun dikkatine!...)

Avanos'tan başlayıp, Ihlara Vadisinde son bulan iki günlük "aile gezisi"nde, yer üstü ve yer altı şehirleri ile kendi kimliğimizin dayandığı tarihî ve coğrafî temel dinamikleri içimize sindirirken, yöre halkının ve gençliğinin bizden beklediği ve yetkililere ulaştarılmasını istediği iki şey vardı:

Eğitimde fırsat eşitliği ve gelirin tabana yayılması...

Bir öğlen sonrası, akşam yemeğini "Berceste"de yemek için, Tuz Gölünün kuzeyinden hızla Ankara'ya doğru seyr ederken, karşımıza çıkan Aksaray-Şereflikoçhısar "Duble Yolu"nun hareketli çalışma ortamı, bize "gelirin halka yansıması"nın bir işareti olarak göründü. Dileyelim, yeni dönemde "Anadolu gençliği"nin eğitimde fırsat eşitliği özlemi de kuvveden fiile geçmiş olur...

Böylece, İktidarın Antalya "kampı" bu doğrultuda beklenen çalışmaları daha ileri bir merhaleye ulaştırmış olur.

Yoksa,yarın Ihlara vadisinde asırlar öncesinde "terk-i hayat" eden "Ruhaniler" den çok, Selçukîlerin miras bıraktığı "Harap Mabedler"in yer altında kalan parçaları, kıyam edip karşılarında durursa, ne hesap verirler bilemeyiz!..


www.sadikalbayrak.com

16 Mayıs 2003
Cuma
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED