AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K Ü L T Ü R
Tiyatroya 'Çengi' geliyor!

Ahmet Mithat Efendi'nin Çengi adlı romanı Mustafa Miyasoğlu ve Naşit Özcan tarafından oyunlaştırıldı. Önümüzdeki sezon İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahnelenecek olan ve romanla aynı adı taşıyan oyunun provaları başladı.

  • HALE KAPLAN ÖZ
    Şehir Tiyatroları'nın uzun yıllardır sahneden inmeyen ünlü müzikallerinin arasına bir yenisi katılıyor. Çengi'yi izlemeye gelenler, kırk senedir ayrı düştükleri gölge tiyatrosu ve ortaoyunu ile buluşup, tasvir, gölge oyunu, meddah, hayal perdesi, yeni hayat gibi geleneksel Türk tiyatrosunun vazgeçilmez unsurlarını modern bir sahne algısı içinde izleyecekler.

    İddialıyız, vesselam...

    Haziran sonunda provalarının bitmesi planlanan oyunun koreografisi Sibel Sönmez'e, dekor tasarımı Barış Dinçel'e, müzikleri ise Turgay Noyan ve Deniz Noyan'a ait. Kanlı Nigar, Lüküs hayat gibi müzikallerin ilkörneği olan ve Türk tiyatro tarihinde, tiyatronun kapatılmasına sebebiyet veren iki eserden biri olma özelliği gösteren Çengi için oyunun yönetmeni Naşit Özcan 'İddialıyız" diyor, romanı oyunlaştıran Miyasoğlu'na göre ise bu oyun Türk tiyatrosunun son yıllarda yaptığı en iyi çalışmalardan biri ve bu alanda örnek teşkil edecek bir dinamizme sahip.

    Dört yılda ilmek ilmek

    Naşit Özcan dört sene önce Kenan Işık'ın tavsiyesi üzerine Çengi üzerinde çalışmaya başladıkların söylüyor.

    "Kenan Işık'ın tavsiye ettiği romanı oyunlaştırma fikrini Mustafa Miyasoğlu'na götürdüm. Yaklaşık bir buçuk senede yazdık oyunu, ikinci yılın sonunda dramaturjisini yaptım. Bu arada iki yönetim değişti, proje sekteye uğradı. Ancak bu sezon da işe döküldü. Ekim'de başlayacak yeni sezonda bu oyunla birlikte, Türk tiyatrosunun zenginliğini taşıyan geleneğini, ortaoyunu, gölgeyi, karagözü, meddahı ve epik tiyatroyu biraraya getirerek sahnelemeyi düşünüyoruz."

    Mustafa Miyasoğlu ise oyunun bir buçuk yıllık yazım sürecinin ardında olan yirmi yıllık serüvenden bahsediyor. "Naşit Beyin anlattğı 1 buçuk yılın arkasında bir 20 yıl daha vardı. Romanın birinci bölümü zaten müzikli oyun yapılmıştı "Çengi Yahut yunda Osmanlı'yı ortaya çıkarmayı hedefledim. Osmanlı'nın yaz ve kış eğlencelerin 'backgrounduna' yerleştirdim. Çengi Sümbül'ün etrafında gelişen entrikalar arasında çocuğunu hayata hazırlamaya çalışmasının hikayesi anlatılıyor. Oyunun birinci bölümü yanlış terbiyenin götürdüğü felaketi anlatırken, ikinci bölümde çarpık bir yaşantı içinden doğru bir insanı yetiştirme çabası aktarılıyor. Gerçekten Naşit Bey oyunu sahiplendi, bütün teatral imkanları kullanarak oyunu ayaklandırdı. Ben burada genlerin konuştuğunu düşünüyorum."

    Ahmet Mithat görseydi...

    Oyunu büyük bir heyecanla anlatan Naşit Özcan, sahne kurgusunda birçok hayal ürünü ile süslemiş. Zaman zaman martılar oyuna dahil olup yorumlarını ötüşleri ile dile getiriyor, zaman zaman bir Türk filminin içinde buluyorsunuz kendinizi. Uyarlamadaki güzel değişiklikleri göz önüne alarak yönelttiğimiz, "Ahmet Mithat oyunun bu halini görseydi ne düşünürdü?" sorusuna Naşit Özcan kendinden emin cevap veriyor.

    "Çok modern bir beyin olduğu için eminim beğenirdi. Miyasoğlu Ahmet Mithat'tan yola çıkarak cümleleri öyle güzel kurgulamış ki, dinlediğimiz zaman, o zamanın Türkçe'si buymuş, deyip anlamaya geçiyoruz. Yalnız ister istemez oyun bir noktadan sonra Türk filmi gibi oluyor, dramatik yapıdan kırılıyor. Bunun yapılması lazım çünkü uzun dramatik söylemler izleyeni sıkıyor. Dramatik başlayıp kendi içinde kırdığımız zaman, epik unsurlar, yabancılaştırma, göstermeci tiyatro inanılmaz keyif kazanıyor. "İyi ki kardeş çıkmadık" ancak bir Türk filmi repliği ile söylenebilir."

    Edebiyatçılarımızın kültür mirasımızı da katarak bu tür oyunlar çıkarmaları gerektiğine inanan Miyasoğlu da, Ahmet Mithat'ın yaşasaydı, bu oyunu izlerken, kendisi gibi keyifle güleceği görüşünde.

    Hayal perdesi sahnede

    Naşit Özcan tasarladığı büyüleyici sahneyi tasvir ederken hayallerinden yola çıktığını anlatıyor. "Kuru bir dramatizme mahkum olmamak için bir yıl boyunca oturup hayal kurdum. Hayal kurmak, hayal perdesini getirdi ve konsepti ilk belirleyen de hayal perdesi oldu. Ortaoyununda içinden farklı dekorların çıktığı yeni dünyaları kattık sonra içine. İzleyici, sahne içindeki boyutlanmanın yanısıra unutulmuş olan yeni dünya ile tekrar karşılaşacak. Tüm dekor siyah beyaz, kostümler ise alabildiğine renkli. Böyle olduğunda oyundaki hiçbir unsur diğerinin önüne geçmeyecek."

    Fonda Osmanlı izleri

    Oyunda, odakta izlenen entrikalarla dolu bir yaşam hikayesinin yan unsurları Osmanlı'nın zengin kültürü ile bezenmiş. Miyasoğlu bu oyunla birlikte toplumdaki Osmanlı algısının da değişeceğini düşünüyor. Çünkü bu oyunda tek boyuta indirgenerek anlatılan çökmüş, bitmiş bir Osmanlı yok. "Güneş batarken de güzeldir" diyen Miyasoğlu, bu oyunda izleyenlerin Osmanlı'nın gurubunu göreceğini söylüyor. Naşit Özcan da ekliyor:

    "Oyun içinde fayton ve puset arası, bir yüzünde Osmanlı tuğrası bulunan bir araba var. Osmanlı'nın son döneminin yaşandığı mesajını izleyenin gözüne sokmamak için, çöküşü tuğranın düşüp tekrar yerine takılması ile anlattık."

    Bir roman / Birden çok oyun

    Çengi projesini, uzun ve yoğun bir süreç sonunda ortaya koyan Naşit Özcan ve Mustafa Miyasoğlu, yeni bir müzikli oyunun hazırlıklarına başlamışlar bile. Yine Çengi romanı içinden alınan bir hikayeyi konu alan yeni oyun, bir babanın, kızına duyduğu ölümcül sevgiyi konu alıyor. Birçokları tarafından ensest olarak algılanan ilişkinin bu boyutu, Miyasoğlu'nun yorumunda, mahalle halkının dedikoduları olarak yer alacak. "Yaşanan üst düzey sevgi gerçekten dramatik bir oyun yazmaya itiyor insanı. Ama bu sevginin mahalle sakinleri tarafından algılanışı da bir o kadar komedi katıyor işin içine. Bunu yapma sebebim bazı kimselerce, böylesi bir ilişkinin ensest olarak algılanması. Bir tarafta dramatik bir hikaye anlatılırken, diğer yandan dışarıdan bakanların komik, satirik tarafları görülecek. Aşık pederin bir tarafı Goriot Baba, bir tarafı Kral Lear'dır. Bizde de bu ve benzeri oyunların olduğunu göstermek istiyorum. Biz kültürümüzden yararlanamıyoruz. Dünyanın en enteresan aşk duygusunu anlatan, Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun'unu hala sahne oyunu haline getiremedik. Bu çok üzücü bir durum."

  •  
    Fishburne 'Simyacı'yı sinemaya uyarlıyor
    Matrix filminde 'Morpheus' rolüyle ünlenen Hollywood yıldızı Laurence Fishburne, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çok satanlar listesinde uzun süre ilk sırada yer alan 'Simyacı' romanını beyaz perdeye uyarlamayı planlıyor. En kısa zamanda romanın Brezilyalı yazarı Paulo Coelho ile görüşeceğini açıklayan Fishburne, senaryosunu da yazacağı filmde hem başrol oynayacağını, hem de yöneteceğini belirtti. Simyacı romanında, Endülüslü çoban Santiago piramitlerin ayağındaki gizli hazineyi aramak için yola çıkar. Santiago'nun yolunu bulmasına gizemli ve yaşlı bir simyacı yardım eder. Antoine de Saint-Exupery'nin 'Küçük Prens' romanına benzetilen 'Simyacı', 1996 yılında okurla buluşmuş ve onlarca dile çevrilip tüm dünyada milyonlarca adet satmıştı.
    Peygamberin kızları ve hanımları
    Mustafa Eriş'in 'Peygamberimizin Kızları ve Kız Torunları' ile 'Peygamberimizin Hanımları' adlarını taşıyan kitapları Erkam Yayınları arasından çıktı. İlk kitapta Peygamberimizin kızları ve torunlarının gündelik hayatlarına ve örnek davranışlarına yer veren Mustafa Eriş, hayatlarını kesitler halinde anlattığı Mü'minlerin Anneleri alt başlıklı ikinci kitabını, sohbet kıvamında sade bir dille hazırlamış, edeb, saygı ve dualarla örmüş, Bilgi için tel: 0 212 671 07 00
    Küresel kışlaya doğru
    Bilgi ve Düşünce dergisi usta kalemlerin eliyle Irak'taki son durumu analiz ediyor. 'Düzen ve Kaos Arasında Ortadoğu: Küresel Kışlaya Doğru' kapağı ile çıkan dergide Ali Bulaç, Mustafa Şen, Yalçın Akdoğan, Mustafa Özcan, Nuh Gönültaş, Muhammed A.Cabiri, İlhami Güler, İhsan Eliaçık ve Mustafa Armağan yazıyor. Dergi ayrıca Alev Alatlı ile de bir söyleşi yapmış. Bilgi tel: 0212 532 47 61
    Kaçak Yayın'a dikkat!
    Yasal yollardan yayın onları kesmeyince, bir grup edebiyatçı Kaçak Yayın etrafında halkalandılar! Tuncay Akgün ve Adnan Özer'in yönetinde çıkan Kaçak Yayın ilk sayısına Vedat Türkali söyleşisi ile başlıyor. Nihat Genç ve Cem Yılmaz söyleşilerinin yer aldığı, İskender Pala'nın yazdığı dergi, gölgede kalan edebi konular ve isimlerle kolay okunacak bir dergi olmayı hedefliyor. Bilgi tel: 0 212 292 95 69
    20 Mayıs 2003
    Salı
     
    Künye
    Temsilcilikler
    AboneFormu
    MesajFormu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED