|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ahmet Mithat Efendi'nin Çengi adlı romanı Mustafa Miyasoğlu ve Naşit
Özcan tarafından oyunlaştırıldı. Önümüzdeki sezon İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahnelenecek olan ve romanla aynı adı taşıyan oyunun provaları başladı.
HALE KAPLAN ÖZ
İddialıyız, vesselam... Haziran sonunda provalarının bitmesi planlanan oyunun koreografisi Sibel Sönmez'e, dekor tasarımı Barış Dinçel'e, müzikleri ise Turgay Noyan ve Deniz Noyan'a ait. Kanlı Nigar, Lüküs hayat gibi müzikallerin ilkörneği olan ve Türk tiyatro tarihinde, tiyatronun kapatılmasına sebebiyet veren iki eserden biri olma özelliği gösteren Çengi için oyunun yönetmeni Naşit Özcan 'İddialıyız" diyor, romanı oyunlaştıran Miyasoğlu'na göre ise bu oyun Türk tiyatrosunun son yıllarda yaptığı en iyi çalışmalardan biri ve bu alanda örnek teşkil edecek bir dinamizme sahip. Dört yılda ilmek ilmek Naşit Özcan dört sene önce Kenan Işık'ın tavsiyesi üzerine Çengi üzerinde çalışmaya başladıkların söylüyor. "Kenan Işık'ın tavsiye ettiği romanı oyunlaştırma fikrini Mustafa Miyasoğlu'na götürdüm. Yaklaşık bir buçuk senede yazdık oyunu, ikinci yılın sonunda dramaturjisini yaptım. Bu arada iki yönetim değişti, proje sekteye uğradı. Ancak bu sezon da işe döküldü. Ekim'de başlayacak yeni sezonda bu oyunla birlikte, Türk tiyatrosunun zenginliğini taşıyan geleneğini, ortaoyunu, gölgeyi, karagözü, meddahı ve epik tiyatroyu biraraya getirerek sahnelemeyi düşünüyoruz." Mustafa Miyasoğlu ise oyunun bir buçuk yıllık yazım sürecinin ardında olan yirmi yıllık serüvenden bahsediyor. "Naşit Beyin anlattğı 1 buçuk yılın arkasında bir 20 yıl daha vardı. Romanın birinci bölümü zaten müzikli oyun yapılmıştı "Çengi Yahut yunda Osmanlı'yı ortaya çıkarmayı hedefledim. Osmanlı'nın yaz ve kış eğlencelerin 'backgrounduna' yerleştirdim. Çengi Sümbül'ün etrafında gelişen entrikalar arasında çocuğunu hayata hazırlamaya çalışmasının hikayesi anlatılıyor. Oyunun birinci bölümü yanlış terbiyenin götürdüğü felaketi anlatırken, ikinci bölümde çarpık bir yaşantı içinden doğru bir insanı yetiştirme çabası aktarılıyor. Gerçekten Naşit Bey oyunu sahiplendi, bütün teatral imkanları kullanarak oyunu ayaklandırdı. Ben burada genlerin konuştuğunu düşünüyorum." Ahmet Mithat görseydi... Oyunu büyük bir heyecanla anlatan Naşit Özcan, sahne kurgusunda birçok hayal ürünü ile süslemiş. Zaman zaman martılar oyuna dahil olup yorumlarını ötüşleri ile dile getiriyor, zaman zaman bir Türk filminin içinde buluyorsunuz kendinizi. Uyarlamadaki güzel değişiklikleri göz önüne alarak yönelttiğimiz, "Ahmet Mithat oyunun bu halini görseydi ne düşünürdü?" sorusuna Naşit Özcan kendinden emin cevap veriyor. "Çok modern bir beyin olduğu için eminim beğenirdi. Miyasoğlu Ahmet Mithat'tan yola çıkarak cümleleri öyle güzel kurgulamış ki, dinlediğimiz zaman, o zamanın Türkçe'si buymuş, deyip anlamaya geçiyoruz. Yalnız ister istemez oyun bir noktadan sonra Türk filmi gibi oluyor, dramatik yapıdan kırılıyor. Bunun yapılması lazım çünkü uzun dramatik söylemler izleyeni sıkıyor. Dramatik başlayıp kendi içinde kırdığımız zaman, epik unsurlar, yabancılaştırma, göstermeci tiyatro inanılmaz keyif kazanıyor. "İyi ki kardeş çıkmadık" ancak bir Türk filmi repliği ile söylenebilir." Edebiyatçılarımızın kültür mirasımızı da katarak bu tür oyunlar çıkarmaları gerektiğine inanan Miyasoğlu da, Ahmet Mithat'ın yaşasaydı, bu oyunu izlerken, kendisi gibi keyifle güleceği görüşünde. Hayal perdesi sahnede Naşit Özcan tasarladığı büyüleyici sahneyi tasvir ederken hayallerinden yola çıktığını anlatıyor. "Kuru bir dramatizme mahkum olmamak için bir yıl boyunca oturup hayal kurdum. Hayal kurmak, hayal perdesini getirdi ve konsepti ilk belirleyen de hayal perdesi oldu. Ortaoyununda içinden farklı dekorların çıktığı yeni dünyaları kattık sonra içine. İzleyici, sahne içindeki boyutlanmanın yanısıra unutulmuş olan yeni dünya ile tekrar karşılaşacak. Tüm dekor siyah beyaz, kostümler ise alabildiğine renkli. Böyle olduğunda oyundaki hiçbir unsur diğerinin önüne geçmeyecek." Fonda Osmanlı izleri Oyunda, odakta izlenen entrikalarla dolu bir yaşam hikayesinin yan unsurları Osmanlı'nın zengin kültürü ile bezenmiş. Miyasoğlu bu oyunla birlikte toplumdaki Osmanlı algısının da değişeceğini düşünüyor. Çünkü bu oyunda tek boyuta indirgenerek anlatılan çökmüş, bitmiş bir Osmanlı yok. "Güneş batarken de güzeldir" diyen Miyasoğlu, bu oyunda izleyenlerin Osmanlı'nın gurubunu göreceğini söylüyor. Naşit Özcan da ekliyor: "Oyun içinde fayton ve puset arası, bir yüzünde Osmanlı tuğrası bulunan bir araba var. Osmanlı'nın son döneminin yaşandığı mesajını izleyenin gözüne sokmamak için, çöküşü tuğranın düşüp tekrar yerine takılması ile anlattık." Bir roman / Birden çok oyun
Çengi projesini, uzun ve yoğun bir süreç sonunda ortaya koyan Naşit Özcan ve Mustafa Miyasoğlu, yeni bir müzikli oyunun hazırlıklarına başlamışlar bile. Yine Çengi romanı içinden alınan bir hikayeyi konu alan yeni oyun, bir babanın, kızına duyduğu ölümcül sevgiyi konu alıyor. Birçokları tarafından ensest olarak algılanan ilişkinin bu boyutu, Miyasoğlu'nun yorumunda, mahalle halkının dedikoduları olarak yer alacak. "Yaşanan üst düzey sevgi gerçekten dramatik bir oyun yazmaya itiyor insanı. Ama bu sevginin mahalle sakinleri tarafından algılanışı da bir o kadar komedi katıyor işin içine. Bunu yapma sebebim bazı kimselerce, böylesi bir ilişkinin ensest olarak algılanması. Bir tarafta dramatik bir hikaye anlatılırken, diğer yandan dışarıdan bakanların komik, satirik tarafları görülecek. Aşık pederin bir tarafı Goriot Baba, bir tarafı Kral Lear'dır. Bizde de bu ve benzeri oyunların olduğunu göstermek istiyorum. Biz kültürümüzden yararlanamıyoruz. Dünyanın en enteresan aşk duygusunu anlatan, Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun'unu hala sahne oyunu haline getiremedik. Bu çok üzücü bir durum."
|
|
|
|
|
|
|
|