T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R
Kötülük pusuda

Sanatın bir çok alanında imzası bulunan Haluk Bilginer, 1999 yılında Zuhal Olcay ile birlikte kurdukları Oyun Atölyesi'nde sahnelenen "Ermişler Ya Da Günahkarlar" isimli oyunda Dr. Farquar'ı canlandırıyor. Canilerdeki kötülüğün, bizde olandan biraz daha fazla olduğunu düşünen Bilginer'e göre kötülük ünlü olmak, güç sağlamak ya da gücün cazibesine kapılmanın sonucunda yapılıyor. Biz de ruhumuzun çok karanlık bir yanına hitap eden olayı merak ediyor, hem tiksiniyor hem de izliyoruz. Kötülüğün insanı çeken yönünün tartışıldığı oyun sonrasında konuştuğumuz Haluk Bilginer, aslında herkesin bilinçaltında var olan bu dürtünün eyleme geçmesinin kişisel davranış seçimiyle ilgili olduğunu söylüyor.

Sistematik olarak eyleme geçen, kurgulanan cinayetler aynı zamanda zekicedir, bizde pek görülmez mesela. Bu tür cinayetler de basit bir bilinçaltı olarak açıklanabilir mi?

Evet bizde seri katil çok az. Fakat seri katil olarak tanımlanmak için iki kişiyi öldürmek yetiyor. Birkaç tane var öyle örnek ama çok az. Seri katillerin çoğunun bizim ilgimizi çeken yanı kötülüğün biraz da zeka içeriyor olması. O zekaya gizliden gizliye hayran oluyoruz. Hem iğreniyoruz, kızıyor, öfkeleniyoruz, hem de sistematik olarak çalışan zekasına hayranlık duyuyoruz. Ondaki kötülük, tercih etme ve sonucundan haz almayla çoğalıyor.

Normal insanlarla caniler arasındaki fark canilerin cesur olması mı?

Hayır değil bence. Cesaret değil, hatta belki korkaklık içeren birşey. Ama bir seçim. Kötü olmayı seçiyor, kötü olmaktan adam öldürmekten haz duyuyor. Bizim anlayabildiğimiz birşey değil bu, beynimizin altına ittiğimiz birşey. Ama o bundan tatmin oluyor. Karanlık bir merak var bizde de. Cezbediyor işte.

İnsanın içinde pusuya yatan kötülüğü bu oyunun ortaya çıkardığını söyleyebilir miyiz, seyircilerin çoğu gülerek izledi, belki biraz korkarak, acıma yoktu ama...

Bence oyunun asıl söylediği, hiçbir şey göründüğü gibi olmadığı. Oyunda biz adamı doktor zannediyorduk, sonunda katil çıktı. Köpek finoydu kurt oldu, telefon siyahtı kırmızı olmuş biz mi yanlış gördük? bunu sorgulatıyor bize bu oyun. Kimin iyi kimin kötü olduğu objetif bir karar değil. Yüzeyden gördüğümüz şeylerin dibinin farklı olabileceğini, bizim yanılmış olabileceğimizi ve aslında hayatın her alanında da bunun böyle olduğunu söylüyor oyun. Ben de bu temayı sahipleniyorum, hiçbirşey göründüğü gibi değildir.

Katili oynamak nasıl?

Çok güzel, çünkü kötüyü oynamanın da cazibesi var. Dediğim gibi biraz da zeka içerdiği için aktör olarak dişinizi geçirebileceğiniz birşey var orda. Filmde de, televizyon da da, düz kahramını oynamak çok ilginç değildir. Kötülük çok daha renklidir. İniş çıkışları çok daha fazladır. Onun için dikkat ederseniz bütün filmlerde kötüyü hep iyi aktörlere oynatırlar. Kahramanı film yıldızları oynar, kötüleri tiyatro oyuncuları oynar.

Kendinizi hiç kötü bulduğunuz olur mu?

Hayır, böyle olmamaya böyle davranmamaya yaşamım boyunca dikkat ettim. Çünkü beni mutlu etmiyor kötü olmak. Kötü olmak kolay aslında. Zoru seçmek lazım.

Ülke insanının tiyatro ile olan yakınlaşmasının henüz olgunlaşmadığı, daha çok komedilerin tercih edildiği bir dönemde kara mizahı tercih etmenizin sebebi nedir?

Biz oyunumuzu seçerken öncelikle doğru düzgün yazılmış bir tiyatro metni olmasına dikkat ediyoruz. Ve bu oyunun, sözünü söylemek istediğiniz bir oyun olması gerekiyor. Bir de tabii oyunun tiyatro değeri olmalı. Tiyatro, insanı insana, insanla anlatan tek sanat. Böyle bir tensel temas başka bir sanatta yok. Siz tiyatro binasını kafanızda soru işaretleriyle terk ettiğinizde tiyatro işlevini yerine getirmiştir. Komedi eğlendirir. Biz toplum olarak eğlenceye daha yakın, sanata daha uzağız.

Kendi tiyatronuzda oynamak nasıl bir duygu?

Büyük bir mutluluk. Ne bir özel kuruluştan ne devletten tek bir kuruş almadan burdaki çöplüğü tiyatroya çevirdik. Bu çok mutluluk verici, bununla gurur duyuyuoruz.

Sizi sanatın bir çok alanında pek çok kılıkta görüyor ve seviyoruz. Peki siz en çok hangi kendinizi seviyorsunuz?

En çok sevdiğim, kendimi bulduğum yer tiyatro. Çünkü televizyonda sanat yapamazsınız. Televizyon çok üretilip çabuk tüketilen bir balon köpüğü. Ama tiyatro kalıcı, beyninizde yer ediyor. Bir de oyunculuğu çok seviyorum, oyuncunun er meydanı da tiyatro sahnesi. Sinema filminde oynamanız için oyuncu olmanız gerekmiyor. Sinemada da önemli bir yeri vardır oyunculuğun ama oyuncunun kendini asıl ispat etmesi gereken yer tiyaro sahnesidir.

Deliliğin doğasını kucaklayın

Üç kişilik bir oyun olan Ermişler ya da Günahkarlar, bir akıl hastanesinde geçiyor. Seri katillerle ilgili kitaplar yayınlayan, bu şekilde insanlığın karanlık yanını yansıtmaya çalışan yazar Styler, Dr. Farquar gözetimindeki bir seri katilin hikayesini yazmak istemektedir. Doktor ve yazar arasında başlayan söyleşi, sahne dekoru ve karakterler açısından beklenmedik değişikliklerle son bulur. Kitabı yazılmak istenen seri katil başta görünmezken, ilk perdede Dr. Farquar, ikincisinde yazar Styler olur. Yani hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Ruhunuzun karanlık yanına göz atmak için, sizi cezbeden, izlemekten kendinizi alamadığınız katillerin, tiyatro sahnesinde kanlı maceralarını capcanlı görmek için Ermişler Ya Da Günahkarlar mutlaka izlenmesi gereken bir seyir. Deliliğin doğasını kucaklayın, unutmayın onları ancak anlayarak affedebilirsiniz.

  • RÖPORTAJ: HALE KAPLAN ÖZ

  •  
    Piyanoyla darbuka Bach'la Asena
    Kazak asıllı Türk piyanist Anjelina Akbar'ın "Bach A L'Orıentale" adlı albümü doğu ile batıyı sentezliyor. Kazak asıllı Türk piyanist Anjelina Akbar, "Bach A L'Orıentale" adlı albümünde doğu ve batı müziğini bir araya getirdi. Piyaniste albümde kopuz, ebow ve perdesiz gitarda Erkan Oğur, perküsyonda Mısırlı Ahmet ve Mehmet Akatay, neyde Ercan ırmak, violonselde Reyent Bölükbaşı eşlik etti. Albümün tanıtımı için Mydonese Showland'de düzenlenen toplantıda konuşan Akbal, Doğu ile Batı'nın arasındaki iplerin gerildiği bu günlerde, böyle bir albümle insanları sükunete davet etmek istediklerini söyledi. Doğu ve Batı müziklerini aynı potada harmanlayan albümün çıkış zamanının böyle bir döneme gelmesinin şaşırtıcı olmadığını söyleyen Akbar, "Tesadüflere değil, her şeyin yukardan planlandığı gibi gittiğine inanıyorum. Bu albümle insanlara savaşın gereksizliğini hatırlatmak istiyoruz" dedi. Akbar'a eşlik eden Erkan Oğur da, albümün usta sanatçıları bir araya getirdiğini söyledi. Turkcell'in ana sponsorluğunda hazırlanan ve Oryantal Asena'nın da yer aldığı Bach A L'Orıentale ilk sınavını, 30-31 Ocak ve 1 Şubat tarihlerinde Mydonese Showland'de verecek.
  • ÖMER ÇAKKAL / İSTANBUL


    Dünya globalleşiyor, kadınlarımız birleşiyor
    "Beşiği Sallayan El Dünyaya hükmeder" sloganıyla hareket eden Kadından Topluma Eğitim Grubu'nun 'Kişisel Gelişim ve Sosyal Sanatlar' seminer programının 2002 Güz dönemi yarın düzenlenecek bir programla sonlanacak. Özellikle donanımlı kadın yetiştirmenin hedeflendiği seminerler 1988'den beri düzenleniyor. Pazar günü saat:13.30'da Altunizade Kültür Merkezi'nde düzenlenecek program kapsamında bir de panel yapılacak. Prof. Hayreddin Karaman, Prof. Nazif Gürdoğan, Doç. Durmuş Hocaoğlu ve Doç. Kemal Sayar'ın konuşmacı olarak katılacağı "Küreselleşen Dünyaya Biz Ne Verebiliriz?" konulu paneli Dr. Fatma Barabıyık Barbarosoğlu yönetecek.
    Bilim Tarihi Divanı Türk başkanla toplanıyor
    Uluslararası Bilim Tarihi ve Felsefesi Birliği'nin Başkanlık Divanı ve İcra Kurulu 18-19 Ocak tarihlerinde İtalya'nın Pavia kentinde Ekmeleddin İhsanoğlu başkanlığında toplanıyor. Birliğin 2001 yılında Meksika'da yapılan Uluslararası Kongresi'nde 50 ülkeden 900'den fazla bilim adamının oylarıyla Başkan seçilen Türk Bilim Tarihi Kurumu Kurucusu Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu, İtalya'da yapılacak olan bu toplantıda Uluslararası Birliğin 21. yüzyıla girerken uygulamaya koyduğu reform plânını açıklayacak. Konuyla ilgili bilgi veren Prof. İhsanoğlu, bilim tarihi ve felsefesinin akademik gelişimi için tüm uluslararası imkanların seferber edileceğini belirtti.
  • 18 Ocak 2003
    Cumartesi
     
    Künye
    Temsilcilikler
    ReklamTarifesi
    AboneFormu
    MesajFormu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED