T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kabaklı'nın son eseri: Gazi ve Atatürkçüler

Ahmet Kabaklı, Rauf Tamer, Nazlı Ilıcak, Taha Akyol, Yavuz Donat, Ergun Göze, Güneri Civaoğlu... Tercüman deyince akla ilk gelen isimlerdi. Kabaklı Hoca'yı kaybettik, diğerlerinin her biri bir yerde şimdi.

Bugünün anlam ve önemine binaen merhum Kabaklı'yı anarken, üstadın son kitabından bahsetmek istiyorum. Türk Edebiyatı Vakfı, Temellerin Duruşması adlı eserin ikinci cildini yayınladı birkaç ay önce. "Gazi ve Atatürkçüler" altbaşlığını taşıyan kitabında Kabaklı Hoca, sahte Atatürkçülerin Atatürk'ü nasıl istismar ettiklerini anlatıyor. Onların, Atatürk adını kullanarak millete nasıl zulmettiklerini, nasıl sömürdüklerini, devlet imkânlarını nasıl çarçur ettiklerini, oldukça keskin ifadelerle okurlarına aktarıyor.

Kulak verelim: "Hür ve serbest düşünen insanları Atatürk düşmanı diyerek mahvederler. Türettikleri bu heyulânın 'Atatürk' olduğuna bizim cebren inanmamızı isterler. İtiraz eden veya gerçeği açıklayan biri çıksa hemen aforoz ederler. Suni sayısız soyguncu kulüpleri, fikir mafyaları, işkence çeteleri ile manevî engizisyonda parçalarlar... Atatürk bahane edilerek yapılan zulüm ve vurgunlar, trilyonla yutulup harcanan millet paraları canımıza yetmiştir."

Kabaklı, Atatürkçülük maskesi takınanların nasıl çirkin bir yol tutturduklarını da kitabında şu ifadelerle açıklıyor: "Çok hayıflanarak ileri süreceğimiz bir kötülük de Atatürk'ü putlaştırma ve hatta 'tanrılaştırma' cinayetleridir. Çünkü 'Kahramanı, asıl putlaştırdığınız zaman öldürürsünüz' gerçeğini herkes bilmektedir."

İlk cildi 150 binden fazla okura ulaşan kitabın bu cildinde "Dogmacılık ve Kemalizm, Milletin Mirası Kimlere!, Düşmanı Çatlatmak İçin, Sahte ve Kalp Atatürkçüler, Günahlarına, Zulümlerine Yeni Sembol Arayanlar, Atatürk ve Masonluk, Atatürkçü Geçinen Komünizm, Atatürk'e Sansür, Bunlar mı Atatürkçü?, Atatürkçülük'ün Böylesi, Atatürk'e Bak, Onu Kullanan Ahmağa Bak!, Koyun Derisiyle Atatürkçülük, Atatürkçü Mafya mı? Hakka Revâ mı?, Atatürk Dindar mı, Dinsiz mi?, Laiklik Enflasyonunun Sebebi mi?, Atatürk'e 163 mü?, Atatürk'e ve İslâm'a Yabancı Bakışı, Demokrasinin Boynunun Vurulduğu Yerde O Nasıl Laiklik!, Olgun İnsanın Demokrasi İnancı, Atatürk İlkeleri Neydi, Ne Oldu?, Cumhuriyetimize Yüklenen Çileler..." gibi başlıklı konular yer alıyor.

Arka kapakta yer alan satırlara da bakalım...

"Milletimiz için doğru ve gerekli olan vazife: Uydurma tarih ve inanılmaz efsanelerden kurtulup Atatürk'ün gerçeğini bulmaktır. Çünkü gerçek insan ve seçkin Atatürk yerine, uydurma ve hurâfeleri kimse kabul edemez; etmemelidir." (Türk Edebiyatı Vakfı: 0212-526 16 15)

ZORDUR ELBET

Denizi, gemileri, sandalları ve martıları düşünüyordum.
Önce denizle başladım.
Denizi düşündükçe yoruldum.
Diğerlerine sıra gelmeden düşünmeyi yarıda bıraktım.
Genişliği, derinliği, durgunluğu, dinginliği, sessizliği geldi aklıma, sonra azameti.
Celallendiği zaman kalplere korku salan karanlığı.
Dedim ki kendi kendime, zor bir iş bu.
Çok zor.
*
Bu satırlar, bir arkadaşımıza ait. "İstanbul'da olup denizi görememek ne kötü" diye yazmış ve gemileri, sandalları, bir de martıları hatırlatmıştım geçen gün gönderdiğim mektupta; o da böyle güzel bir cevap vermiş, sağolsun.
Evet, zordur herhalde deniz olmak!
"Ya insan olmak?" demeyin şimdi; o ayrı bir konu.

PROF. HAKLI

İsmi hiç lâzım değil, bir rektör, bir vakitler aşırı derecede YÖK'e karşıymış. Mış dediğimize bakmayın, YÖK aleyhinde verdiği beyanlar bizim de hatırımızda hâlâ. Şu günlerdeyse, o çok eleştirdiği kurumu savunmak için adeta çırpınıyor.
Medya camiasından bazı arkadaşlar da bu durumu anlamakta zorlandıklarını ifade etmekte.
Bunda şaşılacak bir durum yok ki. Sayın prof, o kurumun başkanlığına kilitlemiş durumda bakışlarını.
Bir fabrika düşünün. Fabrikada bir işçi. Sendika temsilcisi olsun. Cevval, yırtıcı, tuttuğunu koparan, arkadaşlarının hakkını sonuna kadar savunmaya kararlı...
Günün birinde sürpriz bir gelişme olsa ve o işçiye, çalıştığı fabrikanın "yüzde on" gibi ciddi miktarda bir hissesi verilse. Olmaz ya, oldu diyelim.
Yine işçiliğe ve sendika temsilciliğine devam eder mi? Ederim diyenin alnını karışlarım.
İşte öyle bir şey!

TERCÜMAN

Beklenen gün geldi çattı. 17 Ocak Cuma sabahı gazete bayiine giden vatandaş, gazeteciye bir Tercüman vermesini söyledi... Gazete yerine, beklemediği bir soruyla karşılaştı:
- Hangisini?
- Bu bir şaka mı? Ne demek hangisini? Bugün çıkan Tercüman'ı istiyorum.
- Bugün iki Tercüman çıktı.
- ???!!!...


18 Ocak 2003
Cumartesi
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED