|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Irak meselesinin alevlendiği günlerde gazetelerin birinde yayımlanan bir haberdi. "Kısa haberler" faslına girdiği için olduğu gibi aktarabilirim: "Amerikalı, Britanyalı ve Fransız Körfez savaşı gazileri, Irak'ın sarin, hardal gibi kimyasal silahların üretimi için Irak'a 1980'lerde yardım ettikleri gerekçesiyle 56 Avrupa firmasını dava ediyor." Haberin işaret ettiği dava süreci nasıl başlayıp gelişti, doğrusu ben de bilmiyorum. Konuyla ilgili başka bir haberle o günden beri karşılaşmadım. Bu "eski" haberi hatırlatmama, Los Angeles Times'ın Irak'ta görev yapan BM denetçilerinin başında bulunan Hans Blix'in "kafasındaki büyük soru işaretlerinden biri" diyerek verdiği şu bilgi neden oldu: Irak'ın 1,5 ton sinir gazı, 2 ton şarbon geliştirme materyali, 400 biyokimyasal bomba ve hardal gazı doldurulmuş 550 top güllesinin akibeti ne olacak? Bakın, BM denetçileri de Amerikalı, Britanyalı ve Fransız Körfez savaşı gazilerinin aradıkları şeyin peşinde... Sarin, hardal, şarbon gibi kimyasal ve biyokimyasal silahların peşinde... Hiç kuşkunuz olmasın ki, gazilerin dava ettikleri "56 Avrupa firması" tıpkı bu teknolojiye sahip başta ABD ve diğer ülkelerdeki "kardeş firmalar" gibi bu silahlardan makûl ölçüde depolamaya devam ediyordur... Dolayısıyla asıl mesele budur. "56 Avrupa firması"nın ABD'li "kardeş firmalar"la yarışarak Irak'ın, bölgenin ve sonunda dünyanın başına bela ettiği bir diktatörün sonunu sabırsızlıkla beklemek kadar, bu asıl "mesele"yi de hatırdan çıkarmamak gerekir. Hem de bazı "gerçekçi" çevrelerin bu "hatırdan çıkarmama" işlemini çok "hayalci" ya da "ütopist" olarak nitemelerine rağmen. Bu çerçevede "Bugünkü dünya koşulları içinde bu meseleyi düşünsek ne yazar, düşünmesek ne yazar!" noktasına gelinmişse eğer, o zaman başka tabii... O zaman hemen her ülkede giderek yükselen "barış" yanlısı gösterileri de "folklorık" olarak nitelemekten başka yol kalmıyor... Aslında bütün bu "barış" yanlısı gösterilerde çok "inandırıcı" olmayan bir yan da yok değil doğrusu. Irak ya da bir başkası, eğer dünyada beliren bir savaş tehditi ve tehlikesine karşı sadece "barış" sözcüğünü tekrarlamakla kalınır, sadece bu sözcükle yetinilirse, tabii ki işin "inandırıcılık" boyutu hep eksik kalır. Çünkü "barış", ya da "barış yanlısı olmak" tek başına bir "politika" değildir ve "savaş"ı engellemeye gücü yetmez. Oysa "savaş" tehditini ortadan kaldıracak tek güç "politika"dır. İşte zaten bu nedenden dolayıdır ki, ABD yönetimi başta ülkesinde olmak üzere pek çok ülkede sesini duyuran "barış yanlısı" gösterileri çok ciddiye almıyor; Irak'a askeri müdahalenin başlamasıyla birlikte şimdi karşısında bulduğu dünya kamuoyunu hızla yanına çekebileceğinin hesabını yapıyor. Yoksa "Başkan Bush" ve ekibinin başta Fransa-Almanya ittifakı olmak üzere dünyanın dört bir yanından yükselen itirazlar karşısındaki pervasız tutumunu nasıl açıklayabiliriz? "Barış yanlıları"nın gayretlerinin kendi "savaş politikaları"nın önünü kesecek gerçek bir "politika" oluşturmaktan uzak olduğunu gayet iyi biliyor. Bu doğrultuda, Fransa-Almanya ittifakı ve ona yakın duran Avusturya, İsveç, Finlandiya, İrlanda, Belçika, Luxembourg, Yunanistan ve bir ölçüde Portekiz'in "savaşmak" için BM Güvenlik Konseyi'nden çıkacak yeni bir kararı şart koşarak gönülsüz davranmaları da aslında gerçek bir "politika"nın habercisi değildir. Nedeni açık; hatırlayın, Körfez gazileri "56 Avrupa firması"nı dava etmiyorlar mıydı?. Sarin, hardal gibi kimyasal silahların üretimi için Irak'a 1980'lerde yardım eden 56 Avrupa firmasını... Yani bugün "gönülsüz" davranan bu ülkelerin (ve onların yanında görülen Rusya ve Çin gibi büyüklerin) ellerini bugün "petrol", yarın "gaz" için sarin, hardal, şarbon gibi kimyasal ve biyolojik silahların üretiminden çekmek gibi bir dertleri filan yok... Onlar büyük ölçüde şimdilik Irak petrolünü zaten kapattıkları için "gönülsüzler". "İttifak"ın başını çeken Fransa'nın "kendi alanı"na giren Afrika ülkeleri söz konusu olunca nasıl celallendiğini bilmiyor muyuz? Peki o zaman ne yapmalı, hepten "savaşsız", yani mecburen "ordusuz" bir ütopya üzerinde ısrar mı etmeli? Vallahi sizi bilmem ama ben bu seçeneği, kapıya dayanan savaş üzerine yapılan "ciddi" ve "gerçekçi" yorumların yanında daha gerçekçi buluyorum! İnsan ruhunu hiç değilse şimdilik büyük bir "şehvetle" gazetelere atılan "Demir at yola çıktı" gibi yeniyetme başlıklardan uzak tutuyor... Ama unutmayalım, bu seçeneğin yararı "şimdilik" bu kadar....
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |