T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Savcılar niçin Kemal Bey'e dava açmıyor?

Başlıktaki "Kemal Bey" ifadesi, insicamı sağlamak, daha doğrusu müzikaliteyi korumak içindir. Sadece ünlem değeri vardır. Amaç, elbette mizah yapmak değildir.

Hasan Celal Güzel Tercüman'da yazmıştı.

Bu arada, iyi yazılar yazıyor Hasan Celal Bey; hem nutku açık, hem müktesebatı geniş, hem de Allah tadını bozmasın, kalemi işlek...

Merhum Özal, dönemin üniversite rektörü, bugünün YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ü, bir vesile, yönettiği üniversitedeki "nahoş" uygulamalarından dolayı sigaya çekiyor.

Motamot aklımda kalmamış ama, şu istikamette bir diyalog:

"Öğrencilerinize eşit muamele yapmadığınızı istihbar ediyorum Kemal Bey. Özellikle başörtülü öğrencilere..."

Ne desin Kemal Bey?

Ezilip büzülüyor, utanıyor filan.

Verdiği cevap ise içler acısı:

"Bu bilgiler doğru değil efendim, başörtülü öğrencilerimize daha çok değer veriyoruz..."

Kemal Bey şimdi, 12 Eylül'ün toplumu denetleme, nizam altına alma, "tektipleştirme" projesinin ürünü olarak doğmuş ve artık "eşit muamele"yle ilişkisi bulunmayan bir kurumun başında, kıyıcı misyonunu sürdürüyor.

İkide birde rektörleri toplayıp hükümeti fırçalıyor.

Son rektörler toplantısında, "barikatları terketmeyeceğiz, sonuna kadar savaşacağız" gibilerden laflar ediyordu.

Bu ülkede mahkemeler var.

Bağımsız yargıçlar var.

Savcılar var.

Üniversiteyi "barikat", parlamentoyu ve seçilmiş hükümeti savaşla (karşı taarruzla) "püskürtülecek düşman" yerine koyan birinin, bilimsel özerkliği hedeflemiş bir kurumun başında ne işi var?

Bu sözleri sıradan bir vatandaş söyleseydi ne olurdu, biliyor musunuz?

"Hükümeti ve devletin kurumlarını tağyir" suçunu düzenleyen ünlü 159. maddeden mahkemeyi boylardı.

Kemal Bey sözkonusu olunca kimsenin kılı kıpırdamıyor.

Üstelik, düzenlenmiş (Hikmet Sami Türk'e göre "demokratikleştirilmiş") haliyle madde, Gürüz'ün tecziyesini kolaylaştırıyor.

Çünkü, "beyan olunan cürümlerin irtikabında muhatap sarahaten (açıklıkla) zikredilmemiş olsa bile onlara matufiyetinde tereddüt edilmeyecek derecede karineler (emareler, belirtiler) varsa tecavüz sarahaten vuku bulmuş" sayılıyor.

Gürüz 312. maddeyi de ihlal ediyor.

Çünkü "iyileştirilmiş" (Hikmet Sami Türk'e göre "demokratikleştirilmiş") 312. madde "Bir cürmü alenen öven veya iyi gördüğünü söyleyen veya halkı kanuna uymamaya tahrik eden" kimseyi de tecziye kapsamına alıyor.

Soruyorum savcılara:

Niçin dava açmıyorsunuz?

Rektörleri hükümete karşı savaşa çağıran Kemal Gürüz sizce bu suçları işlemiyor mu?

Bilim adına işlenen suçları saymıyoruz bile...

YÖK düzeninin neler getirdiğine bir televizyon programında tanık olduk; basına demeç veren öğretim üyelerinin cezalandırılması, İdare Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, söz hakkı isteyen öğrencilerin "soruşturma tehditiyle" susturulması, "akademik özerklik"ten söz edenlerin istifaya zorlanması, istifada direnenlerin okuldan atılması gibi...

Ayrıntıya girmeye gerek yok.

Bilimsel araştırma yapan akademisyenlerin, "titr" ve "unvan" beklerken, kendilerini cezaevinde buldukları bir üniversite düzeni bu.

Yetmiyor mu?


28 Ocak 2003
Salı
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED