T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yenilenme sancısı

Bu yıl Galatasaray'ın yaşadığı kelimenin tam mânası ile bir "yenilenme sancısı"dır. Toplumları düşünün; kurumları, fikirleri; bir yenilik kabul görmekte nasıl zorlanıyor.

Sonra oturmuş, kalıplaşmış, görevini yapmış, lakin artık eskimiş yapıların yeniliğe nasıl direndiğini düşünün.

Hem bir yapıyı yenilemek de ne kadar zordur.

Beşiktaş'ın yıllar önce kurduğu Metin-Ali-Feyyaz'la simgelenen başarılı kadrosunu hatırlayalım. Böyle bir jenerasyon, böyle bir takım kurmak için Beşiktaş kaç yıl bekledi; ne kadar adam denedi, kaç hoca değiştirdi.

Fatih Terim'i düşünün.

O'nun mucizevî denilebilecek bir performans, isabet, azim ve hırs ile biraraya getirdiği isimsiz gençleri; bu gençleri orkestra gibi yöneten Hagi-Popescu gibi şefleri ve peşpeşe gelen başarıları. Türk futbolunun yükselen çıtasını. Fatih Terim yeniden takımının başına döndüğünde bu çıta yüksekliğinin ağırlığı altında ezilmemek zorunda idi.

Ama o rüya takım; doymuş, yorulmuş, dağılmıştı. Hakan, Okan, Emre, Arif, Ümit, Küçük Hakan, Tafarel, Tugay Avrupa yolunu tutmuşlardı.

Bu Avrupa yolu geriden gelenlerin de iştahını kabartıyordu. Son örnek: Hasan Şaş.

Türkiye ekonomik krizde idi ve kulüpler bu krizden nasiplerini almışlardı. Pahalı transferin kapısı kapalıydı.

Fatih nedense Perez, Victoria gibi denenmiş, çapı belli adamlarda ısrar etmedi, onlar sessizce yokoldular.

Ardından büyük umutlar bağlanan Felipe, Almaguer, Christian, Baliç, Pinto, Sarr geldi.

Bu seçim fiyaskoyla neticelendi. Terim Hoca devre arasına kadar sabredin diyordu. Ve Ocak ayındaki ikinci transfer hamlesine girişildi. Oysa cümle âlem bilir ki devre arasına kadar bir takımın on biri, âhengi, sağlanamamış ise, daha sonra sağlanması şansa kalmıştır.

Başka çare yoktu.

Hasan Şaş, Ümit Davala, Vedat, Küçük Hakan, Arif, Mehmet Polat, Emre, Cihan, hatta kaptan Bülent bile "eski kadro"nun hatırasına oynuyorlardı. Bunlardan Küçük Hakan ile Ümit Davala Avrupa'dan dönüp gelmişti [bir nevi tenzil-i rütbe], Baliç dahi öyle idi.

Barcelona maçı Terim Hoca'nın takıma devrimci bir neşter atacağının sinyalini vermişti.

İlk planda Lukunku, Revivo ve Suat Usta alındılar. Bunları Xavier ile Lalatoviç'in takip edeceği söyleniyor. Anderlecht'ten Yasin Karaca ile Stuttgart'tan kaleci Aykut denendiler ve beğenildiler. Antep'li Kemal ile Kocaeli'den Volkan'ın peşine düşüldü. Hazırlık maçları netice itibarı ile bu denemelerin göstergesiydi. Öyle ki Rapid maçında dokuz futbolcu değişmişti. Ancak hazırlık maçları hiç tat vermedi, kendini gösteren tek isim çıkmadı.

Revivo dahil bu gelenlerin takıma nasıl monte edileceği, ortaya nasıl bir "ilk on bir" çıkacağı hâlâ belli değil.

Fatih Hoca transferin devam edeceğini belirtiyor. Ne demektir bu. Şu demektir:

"Henüz hiçbir şey net değil".

Bize göre de Galatasaray'ın "yenilenme sancısı" uzun sürecektir. Belki de bu süreç içinde "eski takım"dan çok az kişi kalacak. Ucuza alınan adamlardan bir yıldız çıkarmak çoğu kez hüsranla sonuçlanıyor.

Aynı sıkıntı Fenerbahçe'de de yaşanıyor.

Trabzon bunlara nazaran bir kadro istikrarına kavuşmuş sayılır. Elbette istikrar deyince Beşiktaş akla gelmeli.

Bu sebeple şampiyonluğun en güçlü adayı hâla Beşiktaş.


28 Ocak 2003
Salı
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED