T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Annemarie Schimmel'ın vefatının ardından…

Hazan yaprakları gibi vefat haberleri peşisıra sökün ediyorlar ve değerli isimler birer birer aramızdan ayrılıyorlar… Hep ölülerle ve ölüler içinde yaşadığımdan mıdır nedir bilemiyorum, vefat haberleri fakirhaneye çok çabuk ulaşıyorlar… Ne ki ben de yazmakta hep geç kalırım… İyi bir şeyler, kalıcı bir şeyler yazmak istediğimdendir bu, tembellikten değil… Yazıların da bir kaderi vardır der, gecikmişliğimi güya sonradan telafi etmeye çalışırım. Buna karşın bazen de önceden yazarım, bu sefer insanların da bir kaderi vardır diyerek.

Alman şarkiyatçı Annemarie Schimmel hanımefendi vefat etti. Cenab-ı Hakk kendisine rahmet ve bütün taksiratını afv eylesin! Kendisi ömrünü İslam irfanını tedkike hasretmiş ve ruh dünyasını bu irfan yolculuğunun bereketleriyle müzeyyen kılmak çabasında olmuş kıymetli bir âlimeydi. Selman Rüştü'yü "müslümanların duygularını çok kaba şekilde rencide ettiği" gerekçesiyle eleştirmesine ve bu nedenle Avrupa'daki kimi sözde barışçı grupların öfkesini celbetmiş olmasına rağmen 1995 yılında Barış Ödülü'ne de layık görülen Schimmel İslam ilim ve irfanını Batı dünyasına daha sağlıklı ve daha doğru bir biçimde tanıtmak yolunda çokça gayret göstermiş, bu amaçla birçok ilmî kitap ve makale de neşretmişti.

- İnnâ lillahi ve innâ ileyhi raciûn!

Ne ilginçtir ki Eschweiler kentinde bulunan "Zentralrat der Muslime in Deutschland"ın (Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi) Annemarie Schimmel'ın vefatı münasebetiyle yaptığı 27 Ocak tarihli duyuru işbu ayet-i kerimenin Almanca çevirisiyle başlıyordu:

- Wir gehören Allah, und zu Ihm kehren wir zurück! (2:156)

Hatırlanacağı üzere kısa bir süre önce Schimmel'ın "Morgenland und Abendland/Mein west-östliches Leben" adlı hatıratını bu sütunda tanıtmış ve bir an evvel Türkçe'ye çevrilmesinin sadece bir hizmet değil, aynı zamanda bir vazife olduğunu da belirtmekten geri kalmamıştım. (Asıl kimin için ilginçtir bir kadının gösterisi!?!, Yeni Şafak, 26 Ekim 2002 Cumartesi). Hanımefendi iyice yaşlanmıştı ve arkadaşlarım sağlığının eskisi gibi olmadığını söylüyorlardı. Hatıratının Türkçesini görebilmek nasip olacak mıydı acaba? Olmadı. O yazının kaleme alınma nedenlerinden biri de belki bunun tedirginliğinden idi, belki de hatıratların en nihayet birer el-veda mektubu olduğuna inandığımdan, kimbilir?

Şimdi o yazıdan istifadeyle ve vefatı sebebiyle bazı bilgileri hem yinelemek, hem de yenilemek isterim.

Eserlerinin bir kısmı Türkçe'ye çevrilmiş bulunan Schimmel Türk okurunun tanıdığı isimlerdendir. Nitekim kendisi -ziyaret amaçlı seyahatleri bir yana- 1952-1959 yılları arasında Türkiye'de yaşamış ve A.Ü. İlahiyat Fakültesinde hocalık da yapmıştı. (M. Said Hatiboğlu Hocamızın evindeki iki çalışma masasından birinin Schimmel'a; diğerinin de Tayyib Okiç merhuma ait olduğu bilinir.)

Schimmel Nisan 1922'de Almanya'nın Erfurt şehrinde doğdu.... Yüksek öğrenimine ise Berlin'de başlayıp Doğu irfanıyla ciddi olarak ilk kez orada tanıştı. "Dünyaya açılan kapım" dediği Marburg'taki hayatı ise II. Dünya Savaşı'nın sonrasına rastlar.

Türkiye'de, önce kendi tavsifiyle "eşsiz şehir" İstanbul'a gelir... Varlık, İstanbul, Yeditepe dergilerinin çevresine girmekte zorlanmaz, Salah Birsel, Cahit Külebi, Behçet Necatigil, Vedat Nedim Tör, Kazım Taşkent, Yaşar Nabi gibi isimlerle tanışır. Asaf Halet Çelebi onun dostlarındandır artık... Kenan Rifai çevresine girmiş, ilk fırsatta Samiha Ayverdi'lerle, Nezihe Araz'larla, Sofi Hurilerle tanışıp kendileriyle ahbaplık tesis etmekte pek zorluk çekmemiştir. İslam Sanatı ve bilhassa Hat üzerine bu geleneğin ustalarından çok şeyler öğrenmiş, Mevlevî ve Rifaî veya Nakşî ya da Melamî... İstanbul'un tanınmış sûfileriyle ilişkilerini ilerletmiş, bu geleneği kitaplar kadar, yaşayan temsilcileri aracılığıyla da tanımaya çalışmıştır. Artık Samiha Ayverdi, Samiha Abla'sıdır, Süheyl Ünver ise kadim dostu... Peki ya Zeki Velidi Togan'lar, Ahmet Hamdi Tanpınar'lar?

Ankara'ya geldiğinde tarih 1953'ün yazsonudur... Neden sonra 1949 kuruluş tarihli Ankara İlahiyat Fakültesinde profesör olarak göreve başlar... Kadro ekibiyle tanışır... "Suyu Araylan Adam" da oradadır: Şevket Süreyya Aydemir... Bir de İsmail Hüsrev Tökin'ler, Selahattin Batu'lar, Adnan Saygun'lar...

VE hepsi tarihe emanet edilmiş daha nice dostluklar…

Schimmel'ın anısına birşeyler yapmak amacıyla harekete geçmek herkesten önce Ankara İlahiyat'ın hocalarının vazifesi… Hatıratı ise, bugüne kadar teşebbüs edilmemişse bari şimdi vefatı sebebiyle Türkçe'ye çevrilmeli…

Çünki vefa İlahiyatlılara yaraşır!


1 Şubat 2003
Cumartesi
 
DÜCANE CÜNDİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED