T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

H A Y A T
140 yıllık aşk

140 yıldır baba yadigarı olarak işletilen Kapalıçarşı'daki Eğin Tekstil, çeşit çeşit kumaşları ve peştemallarıyla yıllara meydan okuyor. Dükkanın dördüncü kuşak işletmecisi Süleyman Ertaş ise, kumaşlarına olan aşkıyla yaşıyor.

Safranbolu ve Eflani'nin eski el dokumaları, Maraş'ın pamuklu dokuması, Trabzon'un peştemalları, Tosya'nın kıl keçesi, şalı, kuşağı, Kastamonu, Kandıra el dokuması giysilik, nakışlık kumaşlar, Denizli'nin havlu ve çarşafları, Ödemiş ipeği, Antep dokuması şallar ve pikeler, Bursa havluları... Kırmızılar, morlar, kremler, yeşiller... Kareli, çizgili, pamuklu, yünlü kumaşlar... Hepsi Kapalıçarşı'nın Köylü Pazarı diye bilinen bölümünde küçük bir dükkanda, kendilerini kah mobilyasının üstüne örtecek, kah pencerelerine perde diye takacak alıcılarını bekliyor. Kapalıçarşı'nın Örücüler Kapısı'dan girince hemen girişte solda kalan küçük dükkan tam 140 yıldır ayakta.

Dededen kalma dükkan

1860'lardan itibaren babadan oğula devredilen dükkan, 30 yıldır Süleyman Ertaş'ın ekmek kapısı. Ertaş, bir buçuk asır önce babasının dedesine ait olan bu yerin dördüncü kuşak işletmecisi. Ertaş'ın yaşam sevincini aldığı bu yerin adı ise, "Eğin tekstil". Eğin, Ertaş'ın memleketi olan Erzincan'ın Kemaliye ilçesinin eski adı. Ertaş, dükkanının Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinden kalma tapularını hemen yanıbaşında saklıyor. 1860'lı yıllarda Ertaş'ın babasının dedesi, bu dükkanda yazmacılık yapıyormuş. Kardeşi ise, bir mülkiye paşası.

Yazmacılıktan kumaşcılığa

Boya getirme imtiyazının yabancılarda olduğu bu dönemde, dedenin kardeşine, boya ithal imtiyazı veriliyor. İki kardeş de daha güzel yazmalar yapıyorlar getirttikleri boyalarla. Kazandıklarıyla tekstile yatırım yapıyorlar. 1913'te, Türklere ait 13 fabrikadan biri olan Karamürsel çuha ve şayak fabrikasının ortaklarından oluyorlar. Bu fabrika, Yunan işgali sırasında yakılıyor. Sağlık sorunları nedeniyle dükkanlarını 1945'te kiraya veren dede Yazmacı Süleyman Efendi ve kardeşi Mehmet Sezai Paşa, bir süre başka işlerle meşgul oluyorlar. 1970'de babasının bıraktığı yerden işe devam etmek isteyen Ertaş'ın babası ise, Ermeni Azardak ustayla dükkanı yeniden açıyor. Ertaş da babasının yanında kumaşlarla büyüyor.

KAPALIÇARŞI'DA BİR DELİ DOKTOR

43 yaşındaki Ertaş'ın asıl mesleği doktorluk. 1982'de mecburi şark hizmeti yasası çıkınca, ailesini bırakıp doğuya gitmeyi içine sindiremediğinden bırakıyor tıp dünyasını. Kumaş dizaynları yapan Ertaş, mimari projeler çiziyor. Yakın zamanda piyasaya sürülecek "Pamuk İpliği" diye bir de kitabı var Ertaş'ın. İki çocuk babası Ertaş'ın en büyük hayali ise, memleketi Eğin'e gidip yaşlılığını orada geçirmek. Denizli'de bir peştemal atelyesii sahibi de olan Ertaş, desenlerini kendisinin hazırladığı peştemalleri, Türkiye'de başta Koton firması olmak üzere, Almanya, İsviçre, Fransa, İtalya, Hollanda, Amerika, Panama ve Dubai'ye pazarlıyor. Almanca, İngilizce, Sırpça, Rumca, Arapça, Latince ve Arnavutça bilen Ertaş'a yaptığı ilginç kumaş tasarımları nedeniyle arkadaşları "Deli Doktor" diyor. Ertaş, kriz döneminde İstanbul'daki yabancılar sayesinde ayakta durabildiğini anlatıyor.

 
Sultan'dan kritik ameliyat
Simpson Ailesi Guinnes yolunda
Sivilce, uykusuzluk ve bronşite doğal çözüm
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Bitki Koruma Bölümü Başkanı Prof. Dr. Zeki Özer, "Yabancı Otlarla Sağlıklı Yaşam" adlı kitabında, uykusuzluktan sarılığa kadar birçok rahatsızlığın tedavisinde kullanılan yabancı otlar ve bunlardan yapılan karışımların formülünü anlatıyor. Özer, ergenlik çağındaki gençler ile kadınların korkulu rüyası sivilcelerden kurtulmanın formülüne de değindiği kitabında, sivilceye karşı çözümü "kırmızı turp ve sirke" olarak veriyor. Kitaba göre, 1 adet kırmızı turp rendelendikten sonra üzerine turptan 2 kat fazla üzüm veya elma sirkesi ekleniyor. 8 ila 10 gün oda sıcaklığında bekletilen karışım süzüldükten sonra, oluşan yeni karışım her gün sabah, akşam temiz yüze pamukla tampon ediliyor.
Her 10 anneden sadece biri bebeğini emziriyor
Türkiye'nin en büyük bebek maması ithalatçısı olan ve bünyesinde Milupa, Nutricia ve Bebelac markalarını barındıran Numil'in, ARGEM Araştırma Şirketi'ne yaptırdığı araştırma, Türkiye'de bebeklerimizin çeşitli sosyo-ekonomik nedenlerle yanlış beslendiklerini bir kez daha ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, anneler, anne sütü ya da bilimsel verilere dayanılarak hazırlanmış mamalar yerine bebeklerini hala pirinç unu, muhallebi, bisküvi ya da inek sütü ile besliyor. Türkiye'de bebeklerin sadece yüzde 10'u anne sütüyle besleniyor.
  • Yılmaz YILDIZ

  • 1 Şubat 2003
    Cumartesi
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Reklam Tarifesi
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED