|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
"Tarihin doğduğu yer" olarak anılan Mezopotamya'nın en önemli kenti Bağdat, ABD yönetiminin hukuk ve kural tanımaz saldırılarında yüzbinlerce hemşehrisinin öldürülme kabusunu yaşarken, binlerce yıl öncesinden günümüze dek ulaşmayı başarmış eşsiz bir uygarlık mirasını da yitirme tehlikesiyle karşı karşıya... Daha önce Almanya, Japonya, Kore, Vietnam ve Afganistan gibi ülkelerde giriştiği kanlı savaşlarda sivil can kayıpları konusunda sergilediği duyarsızlığın yanısıra, saldırdığı topraklardaki kültürel mirasa karşı ne denli hoyrat olduğunu da defalarca kanıtlamış olan Amerikan ordusunun, Irak'a yönelik olası bir müdahalede başkent Bağdat'da bulunan kültür merkezlerini ne şekilde koruma altına alacağı henüz bilinmiyor. İngiltere ile işbirliği halinde şiddetli hava bombardımanları gerçekleştirmeyi planlayan Washington yönetimi, 12 yıl önceki Körfez Savaşı'nda sergilediği acımasız tutumuyla bu konuda son derece olumsuz bir sicile sahip. Kentte o dönemde bir çok endüstriyel tesisin yanısıra, bazı üniversite ve müze binaları da sonradan "koordinasyon hatası"yla açıklanan yanlış bombardımanlardan fazlasıyla nasibini aldı. Körfez Savaşı'nın ardından sınırlı imkanlarıyla bunları onarmaya çalışan Irak yönetimi ise sonraki yıllarda özellikle eski eserlerin restorasyon çalışmalarının bir bölümünü bütçe yetersizlikleri nedeniyle ertelemek zorunda kaldı. 1991'de son noktası konulamamış olan bu savaşı babasından devralan şimdiki Başkan George W. Bush, İslam ve Arap kültürüne duyduğu derin alerjiyi hemen her fırsatta gözler önüne sermekten kaçınmıyor. Saddam Hüseyin'e karşı tehditler savururken "Bağdat'ı başına yıkmak" fiilini sık sık kullanan Bush, bir önceki Afganistan operasyonu sırasında da ülkede ayakta kalan son bir kaç eski yerleşim birimine yine "yanlış bombardıman" mazereti eşliğinde büyük zararlar verdirmişti. Büyük uygarlıkların merkezi Bugün Bağdat'ın kurulu bulunduğu bölge, tarihte pek çok uygarlığa başkentlik yaptı. Kentin batı kesiminde kurulan ilk büyük yerleşim merkezi durumundaki "Burc Akarkuf", sırasıyla Agade, Babil ve Kassitler'in başkenti oldu. Daha güneydeki "Medain" ise Pers ve Sasanilere başkentlik yaptı. O döneme kadar küçük bir Sasani köyü olan Bağdat'ın zamanla büyük bir ticaret ve kültür merkezine dönüşmesi süreci ise Halife Mansur'un 762'de burayı başkent ilan etmesiyle başladı. "Binbir Gece Masalları"na konu olan büyüleyici düzeyine Halife Harun Reşid (786-809) zamanında ulaşan kent, o tarihten itibaren de önemini hiç yitirmeyen bir kültür, ticaret ve bilim kenti olarak anılageldi. Abbasiler, İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, İranlılar ve Osmanlılar tarafından yönetilen bölge, 1921 yılında bağımsız Irak krallığının, 1958 yılındaki askeri darbeden sonra da Irak Cumhuriyeti'nin başkenti oldu. Bağdat'tda 8 milyon dolayında insanın yaşadığı tahmin ediliyor. Müzelerle BEZELİ KENT Bağdat'ta günümüzde İslam ve Arap sanatının nadide örneklerinin muhafaza edildiği bir çok müze bulunuyor. Bunlardan Evkaf Kütüphanesi, Arap edebiyatına ilişkin çok önemli bir el yazması koleksiyonun ev sahipliğini yapmakta. İlkçağ Arap Müzesi, Etnografya Müzesi, Silah Müzesi, Ulusal Çağdaş Sanat Müzesi, Abbasi Sarayı Müzesi, Irak Doğa Tarihini Araştırma Merkezi ve aynı adı taşıyan bir müzenin yanısıra, dünya tarihinin bilinen ilk "pil"inin sergilendiği Irak Müzesi de başkentte her yıl binlerce bilim adamı ve turistin akınına uğrayan saygın kültür merkezleri arasında yer alıyor. Bilimin resmi tarihinde derin bir çatlak: Bağdat pili 1936 yılında Bağdat yakınlarındaki bir alanda kazı yapan Avusturyalı arkeolog Dr. Wilhelm Koenig, yaklaşık 15 cm. yüksekliğinde, kilden yapılmış bir çömlek buldu. Çömleğin tepesinden merkezine doğru, eni 3,81 cm, yüksekliği ise 5 cm ölçülerinde bir silindirin uzadığı göze çarpıyordu. Bu silindirin kenarları da 4/6 oranında bir kurşun/kalay alaşımıyla kaplanmıştı. Ki bu oran, günümüz elektroliz endüstrisinde kullanılan en ideal orandı. Dr. Koenig bu dış silindirin içinden de ona gömülmüş durumda daha küçük bir demir çubuk çıkardı. Bu aygıt kesinlikle bugün bilinen anlamda bir "pil"di ve en az iki bin yaşındaydı. Bilimin resmi tarihine göre ise ilk pil 1800'lerde İtalya-Pavia Üniversitesi profesörlerinden Alessandro Volta tarafından icat edilmişti. "Bağdat pili"nin yardımıyla yapıldığı sanılan metal ayrıştırma-kaplama işlemlerine günümüzde "elektroliz" diyoruz. Oysa yine resmi tarihe göre elektrolizin bilinen tarihçesi de iki yüz yılı geçmemektedir. Dr. Köeing'in bulduğu çömlek, bilimsel olarak M.Ö. 248-226 yılları arasına tarihlendi ve sonraki yıllarda da arkeoloji dünyasında "Bağdat pili" olarak anılmaya başlandı. ALİ MURAT GÜVEN
|
|
|
|
|
|
|