|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Batı'da 'devlet dışı organizasyon' anlamında tanımlanan Sivil Toplum Kuruluşları (STK), Türkiye'de henüz kıvamını bulmadı. 17 Ağustos depreminde gösterdikleri performansla popülerleşen STK'lar, bir yandan gönüllülerinin fedakarlıklarıyla ayakta durmaya çalışırken, diğer yandan da daha fazla özgürlüğün mücadelesini veriyorlar. STK yöneticileri devletin desteğini almak ya da bağımsız kalmak arasında tercih yapmak durumunda olduklarının farkındalar. Yine de "Özgürlüğümüzden taviz vermeyiz" diyen yöneticiler, yasaların genişletilmesini dilerken, devletten 'karşılıksız ve şartsız' maddi destek istemekten de geri durmuyorlar. "STK'sız olmaz" Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mete Tunçay, STK'yı hükümet ve devlet dışı örgütlerle özdeş bir kavram olarak açıklıyor. Bu tanımla merkezi ya da yerel yönetimin denetiminde olmayan, gönüllü olarak kurulmuş kurumların anlaşılması gerektiğini belirten Tunçay, bir kurumun STK olabilmesi için öncelikle merkezi hükümetin uzantısı olmaması gerektiğini vurguluyor. "Potansiyel suçlu olarak bakılmasın" Geçtiğimiz yıl 12'ncisi düzenlenen Sivil Toplum Kuruluşları Sempozyumlarının organizasyonunu yapan Tarih Vakfı Başkanı Orhan Silier, Türkiye'de şu anda aktif durumda 95 bin civarında dernek, 4 binin üzerinde vakıf, yaklaşık bin oda ve meslek örgütü olduğu bilgisini veriyor. Yaklaşık 500 çeşitli türde sendika olduğunu da kaydeden Silier, dernek ve vakıfların büyük bölümünün yalnızca kağıt üzerinde olduğunu belirterek, bir bölümünün de kumar veya kahve lokallerine dönüştüğünü belirtiyor. "437 dava açıldı" İnsan Hakları Derneği Başkanı Hüsnü Öndül ise STK'ların en önemli özelliğinin devletten bağımsız ve devlete eleştirel bakabilmeleri olduğunu kaydediyor. STK'yı 'aktif vatandaşlık' olarak tanımlayan AKUT Başkanı Nasuh Mahruki ise STK'ları devletten kaynaklarını almayan, halkın oluşturduğu organizasyonlar olarak niteliyor. Sivil toplum olgusunun aslında Anadolu insanının karakterinde mevcut olduğunu belirten Mahruki, Osmanlı'da vakıf sistemi, imeceler ve tulumbacılar gibi kurumların STK'ların tipik birer örneği olduğunu dile getirererek, "Yanlış politikalar sonucu insanımızın bu özelliği kaybolmuştu. 17 Ağustos'ta yeniden canlandı" diyor. "Devlet kıskanıyor" Gelirinin büyük kısmını Avrupa'daki çeşitli sivil kuruluşlardan sağlayan Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin Başkanı Murat Belge ise Türkiye'de STK'ların olması gerekenin çok gerisinde olduğuna dikkat çekiyor. Belge, "İsveç'te bir vatandaş birkaç derneğe üyedir ama Türkiye'de bu oran tam tersinedir" diyor. Mazlum Der İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Mercan da vatandaşını sevmeyen bir kurumdan STK'yı sevmesinin beklenemeyeceğini söylüyor. Türkiye'de sivil toplum dayanışması örneğini sergileyen kuruluşlardan birisi olan Denizfeneri Derneği'nin Başkanı Yusuf Atalay, iyi STK'ların iyi keşif yapan insan, para, emek, arazi gibi çok çeşitli kaynakları harekete geçirebilen kuruluşlar olduğunu kaydediyor. Toplumda yaşayan ve bireyin mutluluğunun toplumsal mutluluktan geçtiğini düşünen herkesin doğal STK'cı olabileceğini belirten Tüketiciler Birliği Başkanı Bülent Deniz, yasal ve fiili engellemelerle örgütlülük sürecine getirilen yasaklamaların dışında en büyük sorunun finans kaynağı olduğuna işaret ediyor. STK'LARIN ÖNEMİ ARTARACAK MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu ise STK'ların sivil inisiyatifi temsil eden gönüllüler tarafından oluşturulduklarını belirtiyor. "Türkiye demokratikleştikçe, sivil inisiyatifin alanı genişledikçe STKíların önemi artacaktır" diyen Bayramoğlu, "STK'lar Türkiye'de belki de üstten alta belirlenmeyen tek oluşumdur. Ancak buna da sonradan müdahale edilmiş, gelişme trendi görülerek, 'orada da olmalıyız' düşüncesiyle SARI STKíların kurulması sağlanmıştır" şeklinde konuşuyor. Bayramoğlu, Türk demokrasisinde var olan bütün sorunların STK'ların da sorunu olduğuna vurgu yapıyor. DEVLETTEN VAZGEÇMİYORLAR
ODTÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahattin Akşit'in 2002 yılında 79 kuruluş üzerinde yaptığı araştırma ilginç sonuçları ortaya çıkardı. Araştırmayla ilgili bilgi veren Akşit, "NGO kavramı batıda 'tamamen devlet dışı' yapılanmayı kastediyor. Ancak Türkiye'deki STK'lar ise NGO'lar gibi tamamen devlet dışı olamıyorlar" dedi. Araştırmaya katılanların büyük kısmının sivil toplumun gelişmesinin önündeki en büyük engelin 'baskıcı devlet' olduğunu söylediğini dile getiren Akşit, "STK'lar devlet baskısını hissettikleri oranda politikleştiklerini ifade ettiler" şeklinde konuştu.
|
|
|
|
|
|
|