T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Arınç; siyasetten 'devlet adamlığı'na....

30 Ocak Perşembe akşamı. Televizyon ekranının karşısında değilim ama Kanal 7'den Ahmet Hakan'ın haberlerini de dinleyebiliyorum.... Bir ara bir haber özellikle dikkatimi çekti: TBMM Başkanı Bülent Arınç, Kıbrıs meselesine ilişkin açıklamalarını eleştiren "köşeyazarları"na cevap veriyordu. Benim de bir "köşem" var ya, ben de yakın zamanda TBMM çatısı altında Türk Parlamenterler Derneği tarafından düzenlenen sempozyumda Arınç'ın Kıbrıs dönüşü yaptığı şaşırtıcı konuşmayı eleştirmişim ya, tabii olarak haberleri daha bir dikkatle dinlemeye başladım! Artık maalesef Kanal 7'yi de hakimiyeti altına alan (unutmayalım, "kötü şeyler" çok daha bulaşıcıdır!) "gürültülü" habercilik tarzının izin verdiği ölçüde Arınç'ın "köşeyazarları"nı nasıl haşladığını anlamaya çalışıyorum. Dinleyebildiğim kadarıyla Arınç çoştukça çoşuyor... "Aman davranıp şu değerli eleştirileri ekranın karşısına geçip doğru dürüst dinleyelim!" filan derken, haberin sonu geliyor. Arınç'ın kulağıma gelen son sözleri, "anlı şanlı dolar karşılığı" yazı döşenen "köşe yazarları"na ilişkin...

Şaşırmadım desem yalan olur. "Sempozyum" konuşmasının şokunu henüz üzerimizden atamamışken, bu ikinci paket de nereden çıktı? Hayırdır inşallah.... Bu arada size küçük bir "sır" vereyim: Ben aynı günün Tercüman'ında (Ilıcaklar) yer alıp da kesip bir kenara koyduğum Arınç'ın bir başka açıklaması üzerine iki çift söz söylemeye zaten dünden niyetli olduğumdan, TBMM Başkanı'nın bu yeni açıklamalarını ertesi günkü köşeyazım (yani önünüzdeki yazı!) açısından doğrusu çok da verimli buluyorum!

Madem Arınç'ın Tercüman'da yayımlanan açıklamasına değindim, o halde "köşeyazarları" faslından önce bu açıklamayı gözden geçirelim: Tercüman yazarlarının kendisini ziyaretinde sözü "Ak Parti çekirdek kadrosu"na getiren Arınç, bu kadronun kültür ve ananelerine bağlı olduğunu vurguladıktan sonra sözlerini şöyle sürdürmüş: "Bizim camia o eğitimi almıştır. Ama üç tane tehlike var. Birisi mevki-makam, birisi para, birisi kadın. Bu üç şeyde bizim imtihanımız çok zor. Bizim dediğimiz o camiadaki insanların hem kuvvetli tarafı vardır, hem zayıf tarafı. Zayıf taraflarında bu üç tane imtihandan başarıyla geçerlerse tamam. (...) Cilveler, işveler bizi bazen yanıltabilir. Bizde biraz para kazananlar, önce arabasını sonra karısını değiştirir." (!)

Belli ki TBMM Başkanı "eline, diline, beline" özdeyişinde dile gelen tuzaklara dikkat çekmek istiyor! Tamam iyi güzel de, ülkenin TBMM Başkanı'nın nüfusun yarısından fazlasını oluşturan "kadınlar"dan bir "tehlike" olarak söz etmesi uygun bir davranış mıdır? "Kadın"ın yan yana getirildiği diğer iki "tehlike"ye bakınız: "Mevki-makam ve para" hırsı! Sonra nedir o "cilveler, işveler" faslı? Hiç şüphe yok ki, "mevki-makam" ve "para"nın "cilve ve işve"si olamayacağına göre, bu sözcükler özel olarak "kadın" için seçilmişlerdir. Ülkenin TBMM başkanı tarafından önümüze getirilen şu tabloya bakın: "Cilveli, işveli" büyük tehlike "kadın" karşısında "Ak Parti'nin kültür ve ananelerine bağlı çekirdek kadrosu"! "Üç imtihandan" geçeceklermiş...

Gelelim Arınç'ın "köşeyazarları" hakkındaki sözlerine: Çok garip, bu sözler (benim görebildiğim kadarıyla) nedense 31 Ocak tarihli gazetelerin hiçbirinde yer almamış. Bu durum karşısında ben de üşenmeyip Kanal 7'deki arkadaşlardan Arınç'ın konuşmasının çözümünü istedim. Arınç'ın bu metinde yer alan sözlerinin büyük bölümü şöyle:

"('Sempozyum'daki konuşmaya) Olumsuz tepki verenler köşelerde yazanlar. O köşeyazarlarını ben çok yakından tanıyorum. Çoğuna da saygım var. Ama Allah'tan diliyorum ki bu ülkeyi onlar yönetmezler. Köşelerinde bu kadar rahat yazan, köşelerinde bu kadar milli duruş veya değer adına hiçbir şey tanımadan, bu planda ne var ne yok bakmadan 'şu iş bitsin artık da nasıl biterse bitsin' diye düşünen insanların hangi konularda neler yazdıklarını çok iyi bildiğim için bunu yazmaya devam etsinler. Ama ülke yönetimi ayrı bir şeydir. (...) Bunlardan gelen eleştirileri okudum. Ama yanlış yaptığımı göremedim. Bilakis doğru söylemişim. Onlar da kendi bildiklerini yazıyorlar dedim. Ama öylesine olumlu tepkileri halkımdan aldım ki, o zaman Millet Meclisi'nin Başkanı olmaktan şeref duydum. Çünkü gördüm ki, Kıbrıs konusundaki düşüncelerimin arkasında köşelerinde anlı şanlı dolar karşılığı maaş alan yazarları değil, milletimin ta kendisi var."

Bana göre bu sözler de "uygunsuz" sıfatını hakediyor. Tamam yalan değil, "anlı şanlı dolar karşılığı" maaş alan yazarlar yok değil ama bu meseleyi Kıbrıs meselesine bağlamak TBMM Başkanı'na mı düşer? Sonra "ülke yönetiminin ayrı şey olduğu" da ne demek? Köşeyazarlarının "milli duruş ve değer adına hiçbir şey tanımamaları" da ne demek? TBMM Başkanı bu şekilde köşeyazarı sınıflandırması yapar mı?

Anlaşılan o ki, TBMM Başkanı Bülent Arınç, çok (hem de çok) kısa bir süre içinde "siyaset adamlığı"ndan "devlet adamlığına" geçmeye karar vermiş.... Fakat unutmamalı ki, "kadın"dan "cilveler ve işveler" ile donanmış bir büyük "tehlike" olarak söz etmek "devlet adamlığı"yla da bağdaşmaz!

İsterseniz, bu iki açıklamayı gözden geçirmeden önce (belki gereksiz ama) bir hususu özellikle belirteyim ki yazım yanlış anlaşılmasın: Gördüğünüz gibi ben de Arınç'ın "sempozyum" konuşmasını eleştiren bir "köşeyazarı" olmama rağmen, Başkan'ın sözünü ettiği o "anlı şanlı dolar karşılığı" yazanlardan değilim! Allaha şükür, mütevazi hayatımızı sürdürmeye yetecek kadarıyla yetiniyoruz!


1 Şubat 2003
Cumartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED