T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Asıl haz, güzel bir esere imza atmakta!

İki gün önce, bir bankanın genel müdürlük binasında yaşanan "çay krizi" ile ilgili birşeyler anlatmıştık. O yazı üzerine, Almanya'dan bir okurumuz, çok isabetli düşüncelerle örülü bir mektup gönderdi.
"Çaycı, kahveci gibi kadrolarda istihdam edilen insanlarımız hakiki mesleki bilgi ve beceri ile donatılmadıkça,
Amirler, hayat içinde 'müdür' olmak, yönetmek, emretmek dışında da keyifli meşgaleler olduğunu anlamadıkça,
Memurlar adam gibi para alıp 'ben kendi çayımı demlerim' yahut 'bedeli neyse öderim' diyemedikçe, bu çay muhabbeti bitmez.
Almanya'da bir araştırma kurumunda çalışıyorum. Her katta küçük bir mutfak var. Mutfakta; küçük bir buzdolabı, mikrodalga fırın, su ısıtıcısı, kahve makinası vs. mevcut. Müdürü de çalışanı da öğrencisi de üşenmeden gocunmadan kendi işini kendi görüyor.
Öğlen vakti müdür bizimle sohbet ederek ilerideki caddedeki fırına geliyor, iki sandeviç felan alıp dönüyor. Muhtemelen bunları mikrodalgada ısıtıp odasında veya kafetaryada yiyor. Sanırım müdürlük yapmaktan aldığı haz, projelere imza attığında ortaya çıkıyor; odasına servis yaptırdığında değil.
Ölümlü Dünya'da hiyerarşide altta veya üstte olmayı değil de, ortaya konulan eserde ne kadar payımızın olduğunu kafaya taktığımız gün gelecek mi sizce? Sağlıcakla kalın."

ŞEHİRDEN HİKAYELER

İzmirliler bilir, toplu taşımada Kentkart uygulaması vardır. (İstanbul'daki Akbil gibi.) Karta para yüklersiniz, otobüslerde manyetik okuyucuya tutarsınız ve okuyucu okuduğuna dair sinyal sesi verir.
Kentkart uygulamasının ilk yılıydı. Yaşlı ama çok tonton bir teyze elinde Kentkartla otobüse bindi. Nedense kartı şoförün suratına doğru tuttu. (Herhalde paso gibi gösterilecek zannetti.)
Şoför iki-üç saniyelik şaşkınlığını atlattıktan sonra, "Biiiiip!" dedi.
Teyze, birşey olmamış gibi geçip şoförün arkasına oturdu. Otobüsteki herkes kahkahalarda gülerken, ben şoförün zekasına hayran olmuştum.
* * *
Bir gün yolda giderken kaset satan bir dükkanın camında aynen şöyle bir yazı görmüştüm: "Arabalar için çıstaklı müzik gelmiştir."
* * *
Bir arkadaş anlattı. Geçenlerde Taksim'de yürürken sıkışınca McDonalds'ın tuvaletine girmiş. Tuvaletten sonra elini kolunu sallaya sallaya restorandan çıkarken, elemanlardan biri arkasından seslenmiş: "Bir gün yemeğe de bekleriz..."
* * *
Az önce iş icabı Isparta'da bir müşterimizi aradım. Telefonu açan kibar bayana ilgili kişinin mail adresini sordum.
Hanımefendi gayet kibarca, "Bizim burada internet çekmiyor" dedi.
* * *
Cuma akşamı gecenin bir yarısı Arnavutköy'de taksi arıyordum. Fakat etrafta bir tane bile yoktu. Arabasını park etmiş yemek yiyen bir taksici gördüm.
Adama yaklaşıp, "Abi müsait misin?" dedim.
O da, "Ehliyetin var mı?" diye sordu.
Taksim'e kadar taksiyi ben kullandım, o paşa paşa yemeğini yedi.
* * *
Keyifli bir hafta sonu geçirmeniz için âlem-i internette dolaşan 'dumur vaziyetleri' arasından bir seçme yaptık.
Murat Çiftçi'den, Salih Zengin'e, oradan bize ulaşan bu şehir hikâyelerine rastlamış olabilirsiniz.
Ebubekir Kurban da sizin için orijinal bir mektup iletti.
Adapazarı'ndan bir vatandaşımız, bir bakanlığa göndermiş.
"Selâmün Aleyküm Sayın Bakanım,
Bizler çok çalıştık sizleri kazandık ve kazandırdık. Şimdi siz de çok çalışın bizleri kazandırın. Sakarya fındığı hâlâ alınmadı. Ne yapalım bu fındığı? Yakalım mı, Sakarya'ya dökelim mi? Kararınızı bekliyorum. Türk milleti zekidir, hiç bir şeyi unutmaz. Saygılarımla.
Hasan Filanca, Semerciler Mahallesi, Adapazarı"

KIBRIS NEYE BENZER?

Prof. Ahmet Davutoğlu'nun Kıbrıs'la ilgili bir cümlesini cımbızla çekip alalım, Karaalioğlu'nun dünkü yazısından. Şöyle diyor Davutoğlu: "Orada bir tek Türk olmasa bile, Kıbrıs bizim için önemlidir".
Mesele, sadece adada yaşayan soydaşların güvenliği değil açıkçası.
Kıbrıs, her ne kadar eşeğiyle meşhur olsa da, bendeniz Kıbrıs'ı "satrançtaki at"a benzetiyorum. Bir ayağı adada bulunan güç, etraftaki sekiz noktaya konma imkanına sahiptir. Doğu Akdeniz için, bölge güvenliği için çok önemli.
Bu yüzden çözüm aranırken, Davutoğlu'nun dediği gibi "hem dış politikada önümüzü açacak, hem de Türkiye'nin stratejik çıkarlarını koruyacak bir çözüm üretmek" mecburiyeti var.
Ama bu da çorba içerken kaşığı ıslatmamak gibi bir şey!

ÇUKURLAR

Tuna Ser, yeni e-gruplar kurmuş. Bunlardan birisi de cukur@yahoogroups.com.
Sebebini şöyle açıklıyor: "Türkiye yolları üzerinde bulunan çukur ve tümseklerden birbirimizi haberdar etmek için. Bakanlığa dahi yazdığım halde cevap alamadım. Oturduğumuz bölgedeki yollar korku filmi gibi. Sadece karayolları değil, kaldırımlar da keza."


1 Şubat 2003
Cumartesi
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED