T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tehlike büyüyor…

Şunlar doğru: 1. Terör eylemleri "globalleşmekte", arkasında dışlanmış kesimlerden önemli "kitle desteği" bularak "siyasal ve ideolojik bir ifade aracı" haline dönüşmektedir...

2. "İslami kimlik dünyanın birçok sıcak noktasında direniş ve isyan merkezli bir siyasi kimlik haline gelmekte" ve her geçen gün biraz daha globalleşmektedir...

3. Hepsinden önemlisi "bu yaygınlaşma ve bu şiddet büyüyerek meşrulaşmakta" ve bu durum "global düzenle her geçen gün artan eşitsizlik ve adaletsizlik tarafından beslenmektedir."

Ancak şunlar da doğru:

Yerküredeki eşitsizlik ve adaletsizlik hafifletilmedikçe, baskı üzerine kurulu güç oyununun kuralları değişmedikçe, bu eksenlerin değişmesi de pek kolay olmayacaktır...

Bu çerçevede yapılacak her askeri müdahale, her savaş, bu sorunları derinleştirmekten, yoksulluğu ve ona paralel olarak terörürü beslemekten başka işe yaramayacaktır.

Ne var ki gidişat endişe verici...

Savaş kokusu yayılıyor...

"Barış konusundaki çabalarına, ABD isteklerine yönelik direncine rağmen "AKP hükümeti" bile, son Milli Güvenlik Kurulu toplansından ve dün yapılan Baykal-Gül görüşmesinin ardından, (tedbir niyetiyle ya da her alternatife hazırlık amacıyla da olsa), "TMBB'den yurtdışına asker yollama ve yurtdışından asker alma yetkilerini isteyecek".

İnce politikalar, savaş karşıtı taktikler veya bazı zorunluluklar bir yana, bunlar "savaş tamtamları"nın daha hızlı çalmasından öte bir şey değildir.

Dünyada savaş kokusu yayıldıkça, ülkelerde siyasetin iyice devlete endeksli hale gelmesi, devlet içinde askeri unsurun ön plana çıkması hemen her zaman sıkıntı yaratır.

"Güvenlik politikası"nın, "politikalar hiyerarşisi" içinde yukarıya doğru hareket etmesi; hukuk, demokrasi, insan hakları açısından sorun üretir.

Savaş kokusu sadece milliyetçi ve devletçi uygulamaları sadece meşrulaştırmaz, fazlasıyla teşvik eder. Koku sıcak savaşa dönünce, "savaşın lavları" dışarıya da püskürmeye başlar. Uluslararası hukuku, hatta ulusal hukuk kriterlerini derinden etkiler.

ABD'nin beklenen saldırısı, bu çerçevede, Türkiye'yi de etkileyeceğe benziyor.

Geniş çaplı bir çatışmanın, Türkiye'ye ve bu ülkede yaşayan insanlara "iki fatura"sı olacaktır:

Bunlardan ilki "siyaset algısının iyice devlete kilitlenmesi"nin ve "güvenlik ögesinin meşrulaşması"nın bir sonucu olarak siyasi karar yapılarında aratacak bir "askerileşme"dir.

Ne yazık ki, milliyetçiliği "kaba kuvvet"le ölçen; kuvveti "faydacı zihniyet"le bezeyen; her koşul ve her fırsatta "diğerlerinin aleyhine" ve kuvvet üzerinden, özellikle "başkalarının kuvveti üzerinden palazlanmayı yücelten"; palazlanma yolunun "kırıp dökmek", imha etmek, "kargaşadan istifade etmek"ten geçtiğini sanan sivri akıllılar bu gerçekleri görmek istemiyor.

Bu, aslında Osmanlı-Türk geleneğinin milliyetçi devletçilikle tanıştığı zamanlarda beliren, o gün bu gün yakamızdan düşmeyen, Cezayir, Kore, Körfez savaşlarında ortalıkta at koşturan bir tür "Enver Paşa Sendromu"dur.

Bu "sendromun yeni müptelaları" için güç oyununun "dünyayı ve ülkeyi kana bulama riski" pek önemli değil.

Bu güç oyununda Türkiye'nin ön safta yer almasının yaratacağı "insani, kültürel, demokratik kayıplar ve zemin kaybı" akıllarından hiç geçmiyor.

Umalım ki bu sendromun, en azından iktidarın karşı karşıya kaldığı zorunlulukların faturası Enver Paşa dönemine benzemesin…



4 Şubat 2003
Salı
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED