|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Siz ne düşünüyordunuz bilmem ama ben haberi yine de merakla bekledim. Bakalım , geçen Pazar günü İstanbul'da düzenlenen "Denktaş'a Destek Mitingi" kaç kişiyi bir araya getirecekti. Katılımcıların sayısını merak etmemek mümkün değildi, "KKTC ve Rauf Denktaş'a Destek Girişimi" yaklaşık 800 sivil toplum örgütünden oluşuyordu. Bu örgütlere MHP, Saadet Partisi, İşçi Partisi, Büyük Birlik Partisi gibi siyasi partileri de katın... Yani kaba bir hesapla, her örgüt 10 kişi getirse, Hürriyet Meydanı'nın dolup taşması işten bile değildi. Tamam hava yağışlı ve soğuk olduğundan katılımcıların sayısını biraz aşağıya çekmek makuldü; ama hatırlasanıza, Türkeş'in bir karakış gününe rastlayan cenaze merasimi onbinlerce kişinin katılımıyla gerçekleşmemiş miydi? Merakla beklediğim haber televizyon ekranına düşünce, şaşırmadım desem yalan olur... "Denktaş'a Destek" mitingi hepsi hepsi 2-3 bin kişiyi zor toplayabilmişti. Hem de, Senato'sundan "Denktaş'a Destek" kararı çıkarmayı başaran ve muhtemelen bütün dekanlıklara mitinge katılımın önemini açıklayan yazıların gönderildiği İstanbul Üniversitesi'nin Rektör Kemal Alemdaroğlu tarafından mitingte temsil edilmesine rağmen! İsterseniz, gecikmeden bu konu üzerinde biraz daha duralım: Kulaklarımla duydum; Rektör Kemal Alemdaroğlu kürsüde, İstanbul Üniversitesi Senatosu'nun "Kıbrıs Türktür, Türk Kalacaktır" mealinde bir karar aldığını da müjdeledi. Pekçok bakımdan düşündürücü bir açıklama hiç kuşkusuz. Demek İstanbul Üniversitesi Senatosu'nda –ki sayıları 40-50'den az değildir- Kıbrıs konusunda Rektör'den farklı düşünen bir Allah'ın kulu yok... Demek İstanbul Üniversitesi Senatosu'nda, Rektör Alemdaroğlu "Hadi bakalım şimdi de şu Kıbrıs tezimizin altına imza atalım!" dediğinde, 40-50 senatör arasında "Yok daha ne, bir bu eksikti! Bir üniversite senatosundan ülkede hakkında pekçok görüşün dolaştığı bir konuyla ilgili tek bir tez mi çıkarmış?" demeyi akıl eden tek bir kişi çıkmamış. Tek bir kişi çıkmamış, çünkü karar "oybirliği" ile alınmış... İnsan sormadan edemiyor: Koskaca İstanbul Üniversitesi'nin koskoca "Siyaset", "Uluslararası", "Tarih", "Hukuk", vs. bölümlerinde Kıbrıs konusunda farklı düşünen tek bir hoca yok mu? Senatörler, tamamen siyasi nitelikteki bir konu hakkında, kendilerine oy vermiş olsalar bile bütün hocaların düşüncelerinin "cepte" kabul edilip miting alanına taşınmasına ne hakla izin veriyorlar? "Denktaş'a Destek Mitingi"nin bu derece cılız bir katılımla gerçekleşmiş olması, tabii ki umut verici bir işaret. Bu cılız katılımdan, büyük bölümünü "muhafazakar/milliyetçi" olarak niteleyebileceğimiz toplumumuzun "sağduyu"dan sapmamak niyetinde olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Bu tablodan tabii ki, Tayyip Erdoğan'ın Kıbrıs konusundaki görüşlerini açıklarken halkın nabzını iyi tuttuğu sonucu da çıkıyor. Sonuç gerçekten umut verici; "Barış Harekatı"nın sahipliğini yıllarca kimseye kaptırmamaya çalışan MSP'den sonra gelinen noktaya bakın... Demek ki, "bilgi"nin her alanda olduğu gibi iç ve dış siyaset açısından da birinci dereceden belirleyici bir önemi var. Hem siyasetçiler açısından, hem de toplum açısından. Hatırlayın; 50'li yılların ortalarından itibaren ülkenin dört bir tarafında karşımıza çıkan "Kıbrıs mitingleri"nin hem siyasetçiler, hem de toplum açısından ne derece çekici olduğunu hatırlayın... Devletin sürekli değiştirdiği "tezleri" doğrultusunda miting alanlarını inleten sloganları hatırlayın... Dünyada "Kıbrıs" diye bir ada olduğunu ve bu adanın bizim "milli davamız" içinde yer aldığını hayatlarında ilk kez duyan binlerce insanın her miting alanında hiç değilse üç beş Makarios kuklasını nasıl ateşe verdiklerini hatırlayın... Kıbrıs neresiydi, Kıbrıslılar nasıl yaşardı, Kıbrıs'ta Türkler-İngilizler-Rumlar arasında nasıl bir ilişki ve gerilim vardı, Kıbrıs'ta çok uzun süre önemli görevlerde bulunan "Sir Münir" niçin "Sir"dü? Makarios'un kuklasını ateşe verenlerin neredeyse tamamı bu bilgilerden yoksundu... Ama şimdi durum bambaşka... İstanbul'da Hürriyet Meydanı'nı "Bugün Kıbrıs'ı ver diyenler, yarın Sivas'tan sonrasını ver, kurtul diyecekler" hamasetiyle doldurabilmek artık mümkün değil. Ne güzel; daha az "milli heyecanlı", ama daha meraklı, daha bilgili, çok daha soğukkanlı bir toplum olma yolundayız...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |