T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yataşşş

Bir yatak reklamı vardı; Yataş markası okunurken ş'ler uzatılarak sessizlik iması yapılıyordu. Rahat ve gamsız bir yatak daveti. Tam da Amerika'nın, savaşa inatla karşı çıkan ülkelerden istediği gibi sessiz ve derin bir uyku... Amerika Irak'ı işgal edecek, petrole ve bölgedeki bütün gelecek projeksiyonlarına hükmedecek; Saddam'ı işsiz bırakabilmek için belki onbinlerce insanı yok edecek ve bütün bunlar dünya uykudayken olup bitecek.

Dünyanın uyumaya hiç niyeti yok ama, parmağı ile sus işareti yapan Sam Amca bu kabusun kahramanı olmaya gönüllü ve kararlı görünüyor. Bu kararlılık sonucu, körfezi şöhretli savaş gemileriyle donattıktan sonra Kuveyt ve Katar'a 150 bin asker taşıyor. Bölgeden gelen haberlere bakılırsa, Amerikan askerlerinin sevkiyatı yüzünden anayollarda bile trafik tıkanıyor. ABD Bavunma Bakanlığına göre Saddam'ın işini bitirmek için 250 bin asker yetecek ama Amerika'nın işinin zor olduğunu söyleyenlere göre bu sayının en az 500 bin olması gerekiyor. 500 bin olmalı ki, hem daha kanlı bir savaş yaşansın hem de dünya kanlı-canlı bir savaş izlesin!

4 bin amele

Amerika, dünyaya "rahatınıza bakın" mesajı verirken askerinin rahatı için de kesenin ağzını açmış bulunuyor. Türkiye'deki askerinin bile! Türkiye'de Amerikan askeri mi var demeyelim, demek ki olacak. Demek ki, Türkiye'nin 20 bin civarında askere izin vereceği haberleri gerçek olmaya başlıyor. En azından, İncirlik Üssü'nin Yataş firmasına 8 bin yatak siparişi vermesi de bunu gösteriyor. Haberi veren sesar.com.tr sitesi bu konuyla ilgili ayrıntılı bir kriz yorumu da yapıyor ama konu ne firmanın adı ne de bu ayrıntılar.

Ayrıca bu sayı, İncirlik'in personel kapasitesinden yüksek mi bilmiyoruz ama yatakların illa da orada kullanılacağının da garantisi yok zaten. Ama hükümetin, 4 bin ABD'li personelin üslerin inşaatı için Türkiye'ye gelebilmesini sağlayabilmek amacıyla Meclis'e tezkere göndermeye karar vermesinden anlıyoruz ki bu üslerde sandığımızdan daha çok asker bulunuyor. Ya da bulunacak...

4 bin kişi Başbakan'ın dediği gibi inşaat için geliyorsa, Amerika Türkiye'de herhalde uydu kentler falan yapmaya niyetleniyor olmalı. Yoksa, bu kadar adamı boşu boşuna bu soğukta neden Türkiye'ye göndersin!.. İyi. Öte tarafta savaş nasıl olsa 1 hafta falan süreceği için, döndükten sonra o uydu kentleri de savaş tazminatı olarak bize hibe ederler. Böylelikle, "ABD vurunca Türkiye'nin ekonomik zararlarını kim karşılayacak?" diye kaygılanmaya da gerek kalmamış olur.

Diplomasi tıkandı mı?

Görünen o ki hükümet için kaygı verici günler geldi çattı ve artık bu saatten sonra barış girişimlerinin efektif değeri kalmamış bulunuyor. Başbakan'ın üslubuna üç gündür belirgin bir şekilde yansıyan kaygı, kah "ABD acele etmemizi istiyor" cümlesinden, kah hükümetin Meclis'e beklenen tezkereyi gönderme kararından anlaşılıyor. ABD sanki, Türkiye'nin birkaç hafta oyalanmasına, iç ve dış kamuoyunu yatıştırmasına göz yummuş da şimdi "hadi artık işimize bakalım" der gibi düğmeye basıyor. İlk tezkere gidecek, ardından ikincisi ve sonra böyle tek tek uğraşmak yerine, Meclis'ten "açık çek" istenecek havası esiyor.

Yani Türkiye, olmaması için diplomasi yürüttüğü savaşın cephesi olmaya doğru gidiyor. Stratejik müttefiki değil, düpedüz tarafı...

Bu durum, yani Türkiye'nin karşı olduğunu dünyaya ilan ettiği bir savaşın tarafı olması; üslerini, limanlarını ABD'ye açması, binlerce personelin ülkeye gelişine izin vermesi vs. hükümetin yürüttüğü diplomasinin tıkandığı anlamına geliyor mu peki?

Meclis'e tezkere göderme kararı bu politikanın en azından delindiğini gösteriyor. Bu saatten sonra, Türkiye'nin "Saddam'ı çekilmeye ikna etmek"ten başka bir barış girişiminde bulunabilmesi mümkün değildir. ABD askerine –ya da amelesine farketmez!– izin veren bir ülke için, diplomatik hareket serbestisi doğal olarak daralacaktır. Söyleyebilecekleri de sınırlanacaktır.

Herşey olabilir bu kesin. Ama bu gidiş Amerika'nın istediği sessizliğe kadar varırsa ve Türkiye de İncirlik'in sipariş ettiği yatakta uyumayı tercih ederse, bu uykudan uyanabilir mi bilinmez!...


4 Şubat 2003
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED