|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Karla karışık yağan yağmur sahayı balçık tarlasına çevirmiş. Hava soğuk, rüzgâr sert. Böyle bir ortamda oynanacak bir futbol maçından zevk almak mümkün değil. Çünkü top yürümüyor, iki de bir, suya çamura saplanıp kalıyor. Futbolcular kayıyor, top kontrolu yapamıyor, pas hataları birbirini kovalıyor, bir kördüğüşüdür gidiyor. Her iki takım da kapasitesini, taktiğini ortaya koyamıyor, futbolcular bireysel yeteneklerini gösteremiyorlar. Ertelenen derbi işte böyle berbat bir havada oynandı. Bu şartlar altında fizik güç, takım disiplini, mücadele azmi ve elbette şans faktörü öne çıkacaktı. Bilhassa kaleye giden her top kalecileri aldatır, seker, zamanlama hatasına sebep olur diye bekliyorduk. Derken 16. dakikada kırmızı kart.. Fatih Akyel maçı seyreden taraflı tarafsız hemen herkesin hakverdiği bir hareket sebebi ile oyun dışı kaldı. Eh, bu sahada, bu yağmur altında bir kişi eksik oynamak kolay değil. Bu kart maçın kaderini tayin etti. Bu arada bize göre Oğuz Çetin bir taktik hatası yaparak dörtlü savunmadan vazgeçti. Daha da önemlisi uzun ve havadan paslarla oynayacağına, yan paslarda ısrar etti. Orta sahanın en güçlü ve gayretli oyuncusu Johnson, gariptir en fazla hata yapan kişiydi. Hakan ise pek güçlü gözükmüyordu. Nitekim Tümer Johnson'un hatasını affetmedi. Mustafa Doğan'ı da kolay geçti. Attığı top iki Fenerli futbolcunun (Ümit ve Abdullah) arasına düşmüştü, ama işte baştan beri söylüyoruz, bu yağmur var ya bu yağmur; buna bir de Ahmet Dursun'un çabukluk ve fırsatçılığını ekleyin olanlar oldu. O iki kişinin daha topa hakimiyetlerine fırsat vermeden aralarına ayağını uzattı. Rüştü'nün yapacak bir şeyi yoktu. Hemen herkes bu havada bir gol atabilenin maçı alacağı görüşündeydi. Sahada denk bir kördüğüşü vardı. Beşiktaş'ın biri kesin, öteki şâibeli iki penaltısı da güme gitti. Yine de eğri oturup doğru konuşalım. Lucescu'nun Beşiktaş'ı Ronaldo'nun eksikliğini hiç sezdirmeyen taş gibi bir Zago yönetiminde beton gibi bir defans oluşturdu. Zaten takım genel psikoloji olarak gol yememeye konsantre olmuş, gedik vermedi. Öyle ki duran toplar hariç Fenerbahçe'nin rakip kaleye doğru dürüst bir şutu bile yoktu. Fenerbahçe bu mu? Bence hayır, bu değil. Bu Lorant'ın mirasıdır. Oğuz henüz [Yeni transferleri hesaba katınız lütfen] bu mirası kendi ölçüleri içinde işleme fırsatını bulamadı. Bazıları bulacağını bile düşünmüyor. Şaşkınlıkla böyle bir sahada adım atmayı bir yana bırakın, normal havada hemen her üç pozisyonun, mücadelenin ikisinde yere düşen [Hani ne derler "üfürsen düşüyor" Ortega'yı oyuna aldı. Bu tercih şüphesiz Ortega'nın takım, yönetim ve taraftar üzerinde şöhreti ile kurduğu baskıya dayanıyor. Bakalım bu baskı nereye kadar gidecek. Fenerbahçe yeni ve gerçekten isabetli (Mesela bir Kemal'in alınmış olması) transferleri ne zaman takıma monte eder, sisteme göre oynamasını sağlar, ve değişmez bir ilk onbir kurar; o zaman "İşte Fenerbahçe" diyebiliriz..Beşiktaş zaten ligin en oturmuş, ne yapacağını bilen ve yapan takımı. O da transfer yaptı, zaten güçlü kadrosunu iyice güçlendirdi. Bu mağlubiyet ile Fener'in liderle arasında 9 puan fark oldu. Olsun. Çıkmamış candan umut kesilmez..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |