|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Eski MİT'çi Mehmet Eymür'un ABD'den yayın yapan internet sitesinde ( www.atin.org) 10 Ocak 2003 tarihli ilginç bir söyleşi yayınlandı. Görünüşte, Mehmet Eymür'la, Türkiye'de üst düzey bir bürokrat arasında yapılmış izlenimi verilmekle birlikte aslında tümüyle hayali…Ya da şöyle diyelim: Bu röportajın soranı da cevaplayanı da Eymür… İlginçliği, aşağıda okuyacağınız söylentilerinin, değerlendirmelerin ve bilgilerin yeni ve şaşırtıcı olması değil. Bunların, MİT içinde belli bir kliğin tarafı olan Eymür tarafından da söylenmesi değil. Bazı bilgileri aktarıyor diye ona güveniyor da değiliz… Ama söyledikleri şeyler, Türkiye'de hep izlediğimiz bir filmin senaryosunu bize yeniden anlatıyorsa ve ilaveten gelecek günlere ilişkin biri iki ipucu da veriyorsa, bu hayali söyleşiyi okurlarımıza aktaralım dedik. Söyleşi hayali ama, ne yazak ki yer, oyuncular ve olaylar gerçek… Soru– Göründüğü kadarı ile bu günkü hükümetin ABD menfaatlerine doğrudan hizmet eder bir tavrı yok. Başbakan bu konuda hayli ihtiyatlı. Savaş istemediklerini ve bu konudaki kararı hükümetin değil Meclis'in vereceğini belirtiyorlar. Cevap– Bence hükümet tam manası ile sıkışmış ve bölünmüş durumda. Herhalde Başkan Bush, Tayyip Erdoğan'ı sadece hatırını sormak ve kutlamak için Amerika'ya davet etmedi. Bu olağanüstü davetin nedeni ve neticeleri olmalı. Konuyu biraz daha açıp inceleyelim. Ordu, bazı Amerikan yanlısı subaylar hariç genelde böyle bir maceraya karşı. Ancak ordumuz tamamen Amerikan standartlarındaki silah ve teçhizat ile donanmış vaziyette. Asker Amerika'ya karşı doğrudan bir tavra girmek istemiyor. Amerika ile ters düşmesi orduya zarar verir, orduyu güç duruma sokar. Onun için kenara çekilip kararı siyasi otoriteye bıraktılar, sessizce ve dikkatle gelişmeleri izliyorlar. Şimdi bütün mesuliyet siyasetçilerde. Çıkmaz bir noktaya gelmiş olan Irak ve de Kıbrıs konusunda hata yaparlarsa bedelini çok ağır öderler. Bu noktada hata yapmak da çok mümkün. Soru– Kıbrıs konusunda ne diyorsunuz. Kıbrıs konusu ile Irak konusu arasında bir bağlantı olabilir mi? Cevap– Kıbrıs bizim için güvenliğimiz açısından çok stratejik bir konuma sahip, hayati önemi olan bir adadır. Kıbrıs'taki varlığımızı kaybetmemiz güvenliğimizde büyük bir boşluk yaratır. Buna müsaade edemeyiz. Kıbrıs'ı oldu-bittiye getirirlerse orası karışır, 1963'deki gibi kan dökülür. Bugünkü hükümet Kıbrıs konusunda gereksiz tavizler verirse bu affedilmez. Düşmanla işbirliği, vatana ihanet olarak nitelendirilir. Kıbrıs konusundaki gelişmeler, Amerika ile ilişkilerimize paralel bir şekilde değişiklik gösterebilir. Kıbrıs ile ile Irak konusu arasında bu açıdan bir bağlantı var. Soru– İlginç bir değerlendirme. (..) Merkez sağdaki gelişmelere ne diyorsunuz? Mehmet Ağar ezici bir şekilde DYP'nin başına geldi. Bu geliş, onun merkez sağı toparlayabilecek niteliklere sahip olduğunun ve halkın onu desteklediğinin bir göstergesi mi? Cevap– Tabii ki Ağar'ın DYP'nin başına gelmesi tesadüfi veya tamamen onun becerisine, halkın sempatisine bağlı bir durum değildir. Bu planlı bir gelişmedir. Planın ikinci safhasında, eğer plan dışı sürpriz gelişmeler olmazsa, DYP-ANAP birleşmesi olacaktır. Daha sonra MHP'den kopmalarla kuvvetli bir merkez sağ hareket haline gelecektir. Ağar bu işin taşeronudur. Soru– Planlı bir hareket diyorsunuz. Bu planı yapan güç nedir, kimlerdir? Cevap –Refahyol'u yıkan, Mesut Yılmaz'ı Başbakan yapan güç hangisi ise o güçtür. Adını artık siz koyun. Soru– Anlıyorum. Sizin bu tarifinizi ben adlandırırsam buna "Batı Çalışma Grubu" derim. Yani asker ağırlıklı bir yapı. Cevap– Yorum yok, ister "Batı Çalışma Grubu" deyin, isterseniz de Ertuğrul Özkök'ün tabiri ile "Derin Devlet". Soru– İyi ama böyle bir planlamanın gerekçesi nedir? Cevap – Bakın bu yeni bir planlama değil. Biliyorsunuz bir süredir Türkiye'de, cumhuriyeti yıkmak, laik rejimi değiştirmek, dini devlet kurmak için sinsice çalışmalar yapılıyor. Buna tabii ki izin verilmeyecektir. Her örgütlenme, karşı örgütlenmeyi de doğurur. Bu konuda da bir süreden beri aktif çalışmalar yapılıyor. Soru– Bazı çalışmalar benim de kulağıma geldi. Türkiye'nin muhtelif şehirlerinde emekli subaylara bürolar kurdurulduğu, bu birimlerin istihbarat amaçlı örgütlendiği gibi. Sadece yurt içinde değil, yurt dışında da MİT dışında bu tip faaliyetler yürütüldüğüne şahit oluyoruz. Peki bu tip örgütlenmeler ileride Susurluk olayında olduğu gibi kontrol dışına çıkıp, ülkeyi sıkıntıya sokmaz mı? Bırakın kontrol dışına çıkmasını, istihbarat özel bir ihtisas isteyen bir iş. Önüne gelen istihbarat yapmaya çalışırsa, bu yanlışlıklara, bir istihbarat kaosuna neden olmaz mı? Cevap– Tabii ki bu dikkat edilmesi gereken bir husus. Ancak Türkiye olağanüstü bir dönem yaşıyor. Olağanüstü dönemlerde, olağanüstü faaliyetlerin de yürütülmesi doğaldır. Hatalar, aksaklıklar çıkabilir, bunlar da düzeltilir. Neticede PKK'nın kanuni boşluklardan faydalanıp örgütlenmesi, gelişmesi nasıl önlendiyse, cumhuriyet düşmanlarının örgütlenmesine de asla izin verilmeyecektir. Soru– İyi ama bu yine yargısız infazların, siyasi cinayetlerin yaşandığı bir dönemi yaratmaz mı? Cevap– Yorum yok. Bu konuda polemiğe girmek istemem. Benim açımdan da bu iddialara bir yorum gerekmiyor. Görünen köyün kılavuz istemediğini anlamak için, aslında Mehmet Eymür'ü okumak da gerekmiyor. Maalesef olay ortada… Saat çalışmaya devam ediyor…
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |