T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Direnenler- direnemeyenler

Irak olayı her gün biraz daha "Irak olayı" olmaktan çıkıyor ve "Amerika'ya direnenler-direnemeyenler farklılaşması"na dönüşüyor. Bunu "Geleceğini Amerika'nın yanında arayanlarla aramayanlar farklılaşması" olarak da görmek mümkün.

Silah denetçilerinin raporları "Amerika'nın savaş kararlılığı" karşısında çoktan ikinci plana düştü. ABD Dışişleri Bakanı Powell'ın kanıt diye açıkladığı şeylerin ne kadar enti püften olduğunu gören dünya, bir kere daha savaş için "kanıt" değil "bahane" arandığını gördü. Bahane arayanlar ise, eğer güçlü iseler onu bir biçimde bulurlar. Kurtla kuzu hikayesinde suyu her zaman kuzular bulandırır. Suyun aşağı tarafında bulunsalar bile... Şu anda Irak'la Amerika'nın ilişkisi ise, tam bir kurt-kuzu hikayesinden ibaret... Amerika'ya göre Irak suyu bulandırıyor. Siz biz, tüm dünya farklı bir durumu görse de...

Amerika kuzuyu yemeye niyet ettiğine göre, size ve bize, kurt kuzuyu yedikten sonraki durumda nasıl tavır alacağımızı seçmek düşüyor.

Birilerimiz diyoruz ki, en iyisi kurtla arkadaşlık kurup, onun yanında yöresinde payımıza düşeceklerden istifade etmek....

Birilerimiz de diyoruz ki, bu kurt bir kere yemeye alışırsa, yarın kimi yiyeceği belli olmaz. İyisi mi, onun yeme tutkusunu dizginleyecek tedbirleri almalıyız.

Avrupa'daki parçalanmaya bakınız: Bir kısmı, ki Avrupa'nın küçüklerinden oluşuyor, "En iyisi kurttan yana olmak" dedi. Irak'a acınabilirdi belki ama, her ülke için gözünün üzerinde kaşının bulunduğu kadar bir vurma bahanesi olamaz mıydı? Onlar da kurdun hatırına gözünün üzerinde kaşının bulunduğu gerçeğinden yola çıkarak Irak'ı gözden çıkarabilirlerdi.

İngiltere ise başından beri 'genç kurt'la ortaklık kurmuş bir "anaç kurt" rolünü benimsemiş gözüküyor.

Avrupa'nın diğer iki iddialı gücü, Fransa-Almanya, Irak'la başlayan kurt-kuzu dalaşmasının, sonunda küresel bir kuşatma ile sonuçlanacağını, bunun da bugün hakim kılınmak istenen orman kanununun globalleşmesi anlamına geleceğini, bundan böyle, herkesin kurt kanununa tâbi olmak zorunda kalacağını vs.. vs'yi hesap ederek, güçleri yeterse bu gelişmeyi önlemeye çalışıyorlar... Ne kadar ve nereye kadar önleyecekler, önleyebilecekler mi, gerçekten önlemek istiyorlar mı, yoksa onlar da şu anda kurtla pazarlık marjını yükseltmeye mi çalışıyorlar, bunu da zaman gösterecek.

Irak'ın çevresinde bulunan ülkeler, daha geniş anlamda İslam ülkeleri, garip bir şaşkınlığı yaşıyorlar. Birinci Cihan Savaşı'ndan bu yana bir türlü zihinlerini toparlayıp da, dünyada olan biteni göremediler, görüp uyanamadılar, silkinemediler, toparlanamadılar... Oradan oraya savruldular... Kurtlar arası savaşta küçük av araçları olarak kullanıldılar... Şimdi de muhtemel gelişmeleri şaşkınlıkla izliyor, kurtlar sofrasına içlerinden hangisinin hangi "hata"sı ile gideceğini merakla bekliyor.

Türkiye...

Türkiye, siyasi bilinci ile güçsüzlüğü arasındaki dramatik çelişkiyi yaşıyor.

Osmanlı'nın yıkılışı gibi bir hercümerci yaşamış.

Koca bir cihan devleti elinden çıkmış.

Bu coğrafya üzerindeki tüm hesapları bilmemesine imkan yok. Çünkü tüm o coğrafya, onun bedeni üzerindeki operasyonla paramparça edilmiş.

Elinde bir vatan parçası kalmış. Ve bir de onu koruma refleksi...

Büyük oyunlara girebilecek gücü içinde hissetmiyor. Hep hatırladığı, zaman zaman seslendirdiği, "Yeni bir dünya kurulur" diye içinde saklayıp durduğu bir potansiyel var ama, henüz işlenmiş, kinetik hale gelmiş değil. Geriye, küresel çapta stratejik kurgular yapmak yerine, küresel güçlerin dalaşı içinde kendi güvenliğini garantiye alma duyarlılığı kalıyor. Kaç zamandır Türkiye de onu yapmaya çalışıyor.

Şu anda yapmaya çalıştığı da o.

Ah, Saddam(lar) aklını başına toplasaydı.

Ah, savaş olmasaydı.

Ah, bu coğrafya süper güç odaklarının at oynattığı bir alan olmaktan kurtulsaydı.

Ah, bu coğrafyada daha sağlıklı ilişkiler kurulabilseydi.

Ah, sağlıklı sistemler kurulsa da, bu coğrafyanın halkları, birbirine karşı kullanılamasaydı...

Ah, Türkiye Amerika'ya bu kadar mecbur olmasaydı...

Böyle ahlar ve vahlar içinde bir politika üretmek...

Ve sonunda, kurtla düşmanlığa yol açmayacak, kurdun muhtemel tehditlerine karşı savunma niteliği taşıyacak, belki kurdun projeleri içinde yer almanın sağlayacağı kimi getirileri de hesaba katan bir tavır geliştirmek...

Belli ki kurt-kuzu hikayesinde bir rolümüz bulunacak. "İçimiz yana yana" diyebiliriz ama işin gerçeği bu.

Kurt bunu biliyor. Bunu hissediyor. "Eninde sonunda benim yanımda olacaklar" diyor kurt... Hatta biraz kızıyor ayak sürümelerimize...

Türkiye ise, kurda sağlanacak zoraki kolaylıklara rağmen, gene de yarın olup biteceklerden emin değil... Üstelik bir komşu ülkeye karşı işlenen cinayete bir biçimde katkıda bulunuyor olmanın verdiği yürek yaralanması da cabası...


15 Şubat 2003
Cumartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED