Yeni Safak Online...
T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yüzyılın kapışması: Herkes durumunu gözden geçirsin

Amerika ve İngiltere'nin Irak'ı işgal hazırlıkları, Soğuk Savaş sonrası dünya sisteminin temel güç dengelerini belirleyecek ölçüde derin sarsıntılara neden oluyor. Avrupa ile Amerika arasındaki ayrışma geri dönülmez bir noktaya geldi. Önce Birleşmiş Milletler, ardından da NATO, tarihlerinin en büyük krizleriyle karşı karşıya. "Amerika-İngiltere-İsrail üçlüsü"nün Irak'a saldırı tarihi yaklaştıkça diplomasi savaşı ve güçler çatışması dünyayı hayrete düşürecek ölçüde şiddetleniyor. ABD, Irak'a saldırma yolunda BM'den sonra NATO'da da sert bir tepkiyle karşılaştı. Öyle ki; hem BM'nin hem de NATO'nun geleceği sorgulanır oldu. Ya ABD bu kurumları dize getirecek ya da bu kurumları dışlayıp kendi yoluna devam edecek. Yani dünya, her iki halde de Soğuk Savaş'tan sonra en ciddi bölünme ile yüzleşecek. ABD, küresel istila projesine karşı kitlelerin yanısıra güç merkezlerinin ve uluslararası kurumların da direnişi ile karşı karşıya. Bu hafta sonu, dünyanın her ülkesinde milyonlarca insan Amerika'ya karşı yürüyecek.

21. yüzyılı, bütün dünyayı dize getirerek, yeni bir Amerikan yüzyılı ilan etmeyi hedefleyen ABD karşısına yeni güç olarak çıkan Almanya ve Fransa liderliğindeki "Kıta Avrupası", bu saldırganlığın dünyayı kaosa sürükleyeceğine inanan topluluklara rahat bir nefes aldırdı. İslam dünyası, Rusya ve Çin gibi güç merkezleri, Avrupa'nın Amerika'ya "meydan okuyuş"una alkış tutuyor.

"Tek kutuplu dünya" hayali bitti

1995'lerden bu yana ivme kazanan Alman-Fransız inisiyatifi, Rusya ve Çin'in de desteğini alarak, ABD'nin tek kutuplu dünya hayalini sona erdirdi. 11 Eylül'den bu yana uluslararası hukuku, siyasi ve ahlaki değerleri, uluslararası sözleşmeleri ve uluslararası kurumları hiçe sayan, içini boşaltan, bu kurum ve değerleri tek yanlı çıkarları için ahlaksızca yıpratan, yerine askeri güce ve yağmaya endeksli küresel mafya düzenini kurmaya çalışan ABD, önüne engeller çıktıkça küstahlaşıyor. Hiçbir gerekçe yokken ve hiçbir meşruiyet kaygısı taşımadan Irak'a saldırmaya hazırlanırken BM Güvenlik Konseyi'nde ciddi bir tepkiyle karşılaşan ABD, örgütü "safdışı olmak"la tehdit ederken, bu güne kadar yedek askeri gücü olarak kullandığı, BM'nin engelleriyle karşılaştığı operasyonlarda alternatif olarak öne sürdüğü, ulusal çıkarları için dünya jandarmasına dönüştürmeye çalıştığı NATO'da bile istediklerini yaptıramıyor artık. Planları kabul görmeyince tehditlerini bu örgüte yöneltmekten bile çekinmedi.

Bu öyle bir saldırganlık ve istila zihniyeti ki, uluslararası hukuku terörize ediyor. İnsanlığın ortak birikimlerine pervasızca saldırıyor. Latin Amerika'dan Orta Afrika'ya, Ortadoğu'dan Orta Asya'ya ve Güneydoğu Asya'ya kadar bütün stratejik bölgelere asker yığarak, dünya savaşına hazırlık yapıyor.

Türkiye'yi Irak'ta cepheye sürerken, BM'nin de, NATO'nun da kendisini desteklemesinin zorunlu olduğunu iddia ediyor. Oysa 11 Eylül'den bu yana yaptığı eylemler ne BM ne de NATO'nun kuruluş sözleşmelerine uyuyor. 11 Eylül saldırılarını, Amerika'nın içinden yapılmasına rağmen "dışarıdan yapılmış saldırı" olarak kabul ettirip 5. maddeyi uygulattı. Şimdi aynı oyunu takrarlamaya çalışıyor. Oysa ortada NATO'yu ilgilendiren bir durum yok. Ne ittifak üyelerine yönelik tehdit var ne de üyelerin tamamı tarafından kabul edilen ortak bir sorun.

ABD, yedek askeri güç olarak gördüğü NATO'dan ilk kez "hayır" cevabı almanın şaşkınlığı içinde. Almanya, Fransa ve Belçika'nın ABD tarafından sunulan ve Irak'a saldırı sırasında Türkiye'nin korunması istenen teklifi veto etmesi asla Türkiye'ye yönelik bir tavır değil ve kimse bunu Türkiye'ye tavır olarak pazarlamasın. ABD'nin bu yöndeki açıklamaları ve Türkiye'de konuyu anlamayan bazı kişilerin ifadeleri bir talihsizlik.

Ortada, ABD'nin küresel hegemonyasına karşı bir direniş söz konusu. Zaten bu ülkeler de, Türkiye'ye bunu açıkça güvence verdiler. ABD'nin teklifi veto edildikten sonra Türkiye'nin bizzat 4. maddenin, yani "savunmaya hazırlık" durumunu düzenleyen maddenin işletilmesi talebi de bu amaçla ilgi görmedi. Almanya ve Fransa, Çin ve Rusya'nın da desteğini almak üzere ciddi bir mücadele yürütüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Berlin ve Paris'teki temaslarında verdiği mesajlar ve Çin'in açıklamaları, Avrupa'nın tezleriyle örtüşüyor.

"12 ay sonraki hedef Suriye"

Irak kriziyle ortaya çıkan çatışma, tek kutuplu dünya sisteminin bir hayal olduğunu ortaya koydu. Artık iki ya da daha çok kutuplu bir dünyaya doğru ilerliyoruz. Türkiye dahil, bütün ülkeler pozisyonlarını yeniden değerlendirmek zorunda. Avrupa'nın bu çıkışının Irak savaşından sonra daha da güçleneceği, dünyada safların yeniden belirleneceği, ABD ve Avrupa'nın dışında Rusya, Çin, Hindistan ve İslam dünyasının belirleyici olacağı yeni güç merkezlerinin şekilleneceği öngörülüyor.

ABD'nin İsrail'in önceliklerine göre Ortadoğu'yu biçimlendirme planlarına son vermemesi, İslam'a karşı küresel savaşını sürdürmesi, İslam dünyasının kaynaklarına el koyma yolunda daha da saldırganlaşması, Müslüman ülkelerde ciddi iktidar hesaplaşmalarına sebep olmanın ötesinde, bu ülkelerin yeni tercihler yapmalarını zorunlu hale getirecek. Avrupa'nın Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya için, İslam dünyasıyla ABD'ye alternatif ilişki kurması gündeme gelecek. Münih Güvenlik Zirvesi'nde Almanya Dışişleri Bakanı Joshicka Fischer'in sözünü ettiği; "Türkiye üzerinden Kafkaslar ve Orta Asya'ya, İslam dünyasına yönelik farklı seçenek"ten kastedilen de bu.

Türkiye, Irak konusunda başlangıçtaki tezlerinden taviz vererek ABD'den yana erken tavır koydu ve alternatiflerini ucuza sattı. NATO eski komutanı Amerikalı General Wesley Clark, Irak'ın ardından, "12 ay sonra Suriye'nin, ardından da İran'ın hedef alınacağı"nı söylüyor. Türkiye, Irak'tan sonra hangi ülkeye karşı cepheye sürüleceğini öngörmek zorunda. Yani, bölgesel bir savaşın içine sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıya.

Ankara, kendisine müthiş manevra alanı oluşturan yeni ayrışma sürecini hâlâ değerlendirebilir. BM ve NATO'daki direnişi kullanabilir. İki güç arasındaki çatışmadan büyük kazanç sağlayabilir. İslam dünyasından da tecrit edilmekten kurtulur. Avrupa-Amerika gerilimi Türkiye'nin dış politikasına, geç de olsa, çok ciddi bir hareketlik getirecek. Süreç iyi değerlendirilirse Türkiye bundan çok büyük kazançlarla çıkacaktır.


15 Şubat 2003
Cumartesi
 
İBRAHİM KARAGÜL


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED