Yeni Safak Online - Ahmet Taşgetiren : Amerika Meclis'e havale - 25.2.2003


T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Amerika Meclis'e havale

Hükümetin "tezkere"yi Meclis'e sevketme kararı vermesi, bir anlamda Amerika'nın Meclis'e havalesi mahiyetini taşıyor. Abdüllatif Şener, bakanlar kuruluna dair açıklama yaparken iki hususun altını çizdi:

1- Henüz ABD ile müzakereler tamamlanmış değildi.

2- Bakanların önemli bir kısmı varılan mutabakattan tatmin olmamışlardı.

Yani hükümet henüz tamamlanmamış bir mutabakat metninden yola çıkarak Meclis'ten "Irak'a asker gönderme" ve "topraklarımızda yabancı asker bulundurma" "tezkere"sini onaylamasını istiyordu. Üstelik bakanların önemli bir kısmının da mevcut duruma itirazları vardı.

Ve üstelik "bakanların itirazı"nı, hükümet sözcüsü dünyaya ilan etmekteydi.

Bunun anlamı şuydu: Ey Amerika seni Meclis arenasına havale ediyorum. Mutabakat metninde direndiğin konuları Başkan Arınç'ın ağzından "uluslararası meşruiyyeti önemsediğini" ilan eden Meclis'e anlat.

Acaba Hükümet böylece bir de, üzerindeki baskıyı Meclis'in dirençli ortamına mı aktarmış olmaktaydı. Tayyip Erdoğan'ın grup kararı alınmayacağına ilişkin şerhini de düşerek...

Abdüllatif Şener, bir de "Meclis gündemine hakimdir" şerhini düştü. Bu da aynı zamanda "Meclis takvimine hakimdir" anlamını taşıyor. Belki de Meclis, BM Güvenlik Konseyi'nin yeni bir kararını bekleme ihtiyacını hissedecektir.

Kuzey Irak: Zor Mesele

Türkiye'nin Kuzey Irak diye bir meselesi hep oldu. Körfez Harekatından sonra 36. Paralelin üstü özel bir bölge niteliği kazandığı için adı da konmuş oldu.

Sorun, Türkiye'nin "Kürt Meselesi" ile ilgili kaygılarından kaynaklanıyor.

Türkiye, Kuzey Irak'taki bir Kürt yapılanmasının kendi topraklarında da karışıklıklara yol açmasından endişe ediyor.

Körfez Harekatından bu yana Türkiye, bölgede olan bitenlerle ilgili kaygılarını ya Kuzey Irak'ta belirleyici güç olan Amerika'ya bildiriyor ya da bizzat bölgedeki Kürt liderlerle görüşerek gidermeye çalışıyordu.

Gündemdeki savaş, Kuzey Irak'ta yeni bir durumun oluşmasının yolunu açacak gibi görünüyor.

Bölgeye Amerikan askerleri ile birlikte Türk askerleri de girecek. Bölgede bir de Amerika'nın silahlandırdığı Kürt birlikleri mevcut.

Bölgeye girecek Türk askerinin misyonu, öteden beri gelen "Kuzey Irak hassasiyeti" ile ilgili. Yani savaştan istifade ile devreye sokulacak bir "Kürt devleti" oluşumuna mani olmak.

Türk askerinin bölgede uzun süre kalacağından kimse şüphe duymuyor.

Ve yine hiç kimse, bu uzun sürede bölgedeki silahlı kuvvetler arasında gerilimler oluşmasının önlenebileceğine ihtimal vermiyor.

Daha Amerika'nın Irak gündemini ısıtmasından ve bu işte Türkiye'nin rolünün tartışılmaya başlanmasından itibaren, bölgeye Türk askerinin girmesi de gündeme gelmiş ve Türk askeri ile Kürtlerin çatışma ortamına sürüklenme ihtimali hep dikkate alınmıştı. Özellikle Amerikalılar, (mesela Wolfowitz'in Türkiye'deki açıklamaları) böyle bir ihtimalden yola çıkarak çatışma ihtimaline karşı Amerikan birliklerinin denetleyici - koordinatör rol üstlenmesi gerektiğini ifade etmişlerdi.

Bu ihtimal, Barzani kaynaklı "Bölge Türk askerine mezar olur" yollu açıklamalarla daha da ciddi hale gelmişti.

Son olarak, Dışişleri Bakanı Yakış'ın "Kürtlere gözdağı"ndan söz eden demeci ve cevap olarak Kürdistan Demokratik Partisi sözcüsü Hoşyar Zebari'nin "En ufak müdahale çatışmalara yol açacaktır. Bunu görmek istemiyoruz. Bu süreç korku verici" şeklindeki sözleri, ortada nasıl bir gerilim zemini bulunduğunu ortaya koyuyor.

Buna paralel olarak, Barzani'nin yeğeni ve Hizbullah Partisi'nin Başkanı Ethem Barzani'nin Sabah gazatesine (24 şubat 2003) yansıyan ve "Türkiye'nin komplolarına karşı Kuzey Kürdistan'da ayaklanma çağrısı" yapan bildirisi bölgede nasıl bir kargaşa zemininin bulunduğunu gösteriyor.

Öyle bir ortam ki, söylenen her ölçüsüz söz, ya da atılan her ölçüsüz adım, hemen sinirleri gerip çok büyük sancıların habercisi olabiliyor.

Şimdi sormak gerekiyor:

Silahlı kuvvetlerin seyir halinde bulunduğu ve her halükarda bir yeni düzenlemeye ve bunun sonucu olarak bir paylaşıma sahne olacak bu coğrafyada, uzun vadede, birbirinin ayağına basmamak mümkün olacak mı?

Hele, işin içinde Amerika'nın inisiyatifi varken...

"Amerika'nın inisiyatifi" derken, bunu doğru görmek gerekiyor: Kuzey Irak'taki, "devlet cenini" diye nitelenen Kürt yapılanmasının inşasında Amerika'nın etkin görev aldığı bütün dünyanın malumu. Yani bir Amerikan himayesi söz konusu. Acaba bu himayenin çerçevesi nedir? Amerika Kürtlerle neyi konuşmaktadır? Amerikan himayesinin yarınki gelişmelerde etkisi ne olacaktır?

Türkiye, PKK terörüne karşı 15 yılını "Düşük Yoğunluklu Savaş"la geçirdi ve bu mücadeleye ülkenin en hayati kaynakları aktı.

Şimdi aynı sorun, yeni ve daha da büyüyen bir gerilim alanında Türkiye'nin önüne çıkıyor.

Hoş, önceki gerilim de bir yönüyle Kuzey Irak'la bağlantılı idi, şimdi bu bağlantı daha sıcak bir çerçeveye oturmuş bulunuyor.

Türkiye ne düşünüyor?

Kuzey Irak'a onbinlerce askerle girmek "Kürt meselesi" için nasıl bir çözüm veya çözümsüzlük üretecektir?

Ortaya çıkacak manzara, içeriye nasıl yansıyacaktır? Acaba "güvenlik" anlamında kısmen sağlanan sükunetin artmasına mı yardımcı olacaktır, yoksa bozulmasına mı?

Türkiye, Kuzey Irak'ta nasıl bir yapılanma oluşursa, bölgede kalıcı bir sükunetin temin edileceğini hesaplamaktadır?

"Türkmen hassasiyeti", soydaş bir topluluğa sağlanan hayati güvence dışında, bölgede kalıcı bir sükunet için etkili bir unsur olabilecek midir?

"Türkmen hassasiyeti"nin Türkiye'deki ve Kuzey Irak'taki Kürt nüfus üzerinde yansıması nedir? Bu Türkiye'ye karşı duyguları nasıl etkilemektedir?

Türkiye'nin, Amerika'dan ve bölgeye yabancı tüm ülkelerden daha etkin biçimde bölgedeki tüm Kürt nüfusun dostluğunu kazanacak bir proje geliştirme imkanı yok mudur? Bu konuda, Türkiye'deki Kürt aydınlarından ve toplum önderlerinden fikir alınarak yeni projeler geliştirilemez mi? Türkiye kendi içine de hep kuşku ile bakmak ve hep askeri teyakkuz halinde bulunmak gibi bir yükü ne kadar taşıyacaktır?

Son olarak Ak Parti iktidarı, askeri boyut dışında, bölgeye kalıcı bir insani vasat getirme yolunda nasıl bir hamle başlatmayı düşünmektedir


25 Şubat 2003
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED