|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Eğer "yetki tezkeresi" onaylanırsa Türkiye, cumhuriyet tarihinin en uzun ve kanlı askeri harekatına sürüklenmiş olacak. Üstelik bu harekat, güvenlik çerçevesinde bugüne kadar gördüğümüz sınırlı operasyonların ve Amerika'nın saldırı planına destek vermenin çok ötesinde. Kuzey Irak'ta "güvenlik sorunu", ABD ile "stratejik ortaklık" veya "ABD'nin şantaj ve tehditleri" gibi gerekçelerin hiç biri Ankara'nın savaşın içinde bu tarzda yer almasını haklı kılamaz. Yine bu gerekçelerin hiçbiri, Türkiye'nin yeni Ortadoğu projesindeki rolünü belirleyen etkenlerden değil. Hamasi söylemleri bırakıp, Türkiye nasıl bir haritanın içinde, bakalım. Irak'ın parçalanmasını, ardından İran, Suriye ve Lübnan'ın hedef alınmasını, İsrail'in Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki yüzbinlerce Filistinli'yi Ürdün'e ve Sina Yarımadası'na sürmesini, Ürdün ve Irak'ın bir bölümü ile Filistinliler'in dahil olacağı yeni bir Haşimi Krallığı kurulmasını, Irak'ın petrol kaynakları ve yönetiminde İngilizler'in tekrar eski belirleyici konuma gelmesini öngören, en önemlisi, "Arap-Fars-Kürt ve Türkler arasında on yıllarca devam edecek intikam salgını"nın başlamasına yol açacak senaryo, ekonomiden sosyal yapıya, demokratikleşmeden dış politikaya Türkiye'nin en az on yılını rehin alacak. Kuzey Irak'ta yaşanacaklara paralel biçimde yeni bir "Kürt krizi"nin Türkiye'yi esir almasını kimse önleyemez. Körfez Savaşı'ndan bu yana yaşananlar, Türkiye'nin yanlış Irak kararının sonucuydu. İkinci kyanlışın faturası çok daha ağır olacak. Üstelik dünyanın şiddetle karşı durduğu ve Ortadoğu'ya yönelik genel bir projenin parçası olan bir savaş var ortada. Türkiye'nin Suriye ve İran'a karşı, "ABD-Türkiye-İsrail ekseni"nin yükümlülükleri çerçevesinde, cepheye sürülmesi muhtemel bir süreç bu. ABD Savunma Bakanlığı Danışmanı Richard Perle'ün önceki günkü açıklamalarıyla Dışişleri Müsteşarı John Bolton'un İsrail Başbakanı Ariel Şaron'a söyledikleri Irak senaryosunun ardındaki gizli gündemi ortaya koydu. Türkiye'nin askeri gücü, ortaya çıkacak bölgesel ateşi kontrol etmeye yetmeyebilir.
Bush-Şaron doktrinine teslim oluş
Ankara'nın Amerika'nın yeni dış politika anlayışına teslim olması "modern Türkiye'nin geleneksel dış politika çizgisinin terkedildiği"nin işareti. Türkiye ilk kez, hiçbir meşruiyet zemini olmadan bir ülkeye savaş ilan ediyor. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları dahil, Türkiye böylesine hukuki zemini olmayan bir harekatın içinde yer almadı. Kıbrıs müdahalesi ile yeni durum arasında ise sağlıklı bir benzerlik kurulamaz. Irak'ta üslenilecek rol ister ABD'nin taleplerine göre isterse Türkiye'nin önceliklerine göre şekillensin, durum, fiilen bir ülkeye savaş ilan edilmesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilecek "yetki tezkeresi" bu ilanı resmileştirecek. Ancak, sadece Türkiye, Amerika, İngiltere ve İsrail'in tanıyacağı karar hiçbir zaman hukuki zemin kazanamayacak, BM ilkeleri ve uluslararası hukuk açısından suç sayılacaktır. Türkiye, komşuları dünya ülkeleri nazarında "saldırgan" bir ülke olarak tanımlanacak, ikili ilişkilerinde ciddi bir erozyona uğrayacak, uluslararası ilişkilerde İsrail'in konumuna benzer duruma düşecektir. Savaşın asıl aktörleri dışında bütün ülkelerin şiddetle direndiği Amerika'ya, baştan pazarlık için kapı aralayanlar, daha sonra bu pazarlığın "kontrolden çıkması"ndan yakınmamalı. Üstelik Türkiye'nin dahil olduğu süreç, asla bu pazarlıklarla ölçülebilecek bir geleceğe ışık tutmuyor. Türkiye, sürece zorunlu olarak teslim olmadı. Ankara'nın hem bölgesel hem de uluslararası ilişkiler kapsamında derin bir tarihsel dönüşümün içine girdiği gerçeğini kabul etmeliyiz. Tezkere'nin kabulü, Türkiye'nin savaşın asıl aktörleri arasında yer alma konusunda oldukça istekli olduğunu, "barışçı ve uluslararası hukuka uygun dış politika" seçeneğinin terkedildiğini, bunun Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana en büyük dönüşüm olduğunu, Türkiye'nin ABD-İngiltere ve İsrail'in temsil ettiği şahin dış politikayı açıkça benimsediğini, artık Irak sonrası ortaya çıkarılacak yeni tehditler konusunda da Ankara'nın benzer politikalar izleyeceğini, gerek merkez iktidar organlarının gerekse AK Parti yönetiminin bu dönüşüm konusunda ciddi bir tereddüt yaşamadıklarını kanıtlayacak. Öyle ise, birileri bir itirafta bulunmalı: Türkiye'nin Irak krizinde zorunlu ve kısmı rolüne ilişkin söylemler terkedilip, daha yayılmacı, Bush-Şaron doktrinini esas alan, "önleyici savaş" tezi ekseninde askeri karakteri belirleyici olan, temel hak ve özgürlükleri pek de takmayan, Şaron yönetimi ve Washington'daki şahinlerle kol kola yeni bir bölge ve dünya tasarımı macerasına girildiği ilan edilmeli.
Ürpertici görüntü...
Türkiye'nin yeni nesil siyasal kadroları, biraz Şaron biraz Berlusconi tarzını andıran "ürpertici görüntü"nün içinde yer almayı asla kabul etmemeli. Ancak, gelinen nokta bu tarz bir kare içinde görüntülenmekle karşı karşıya kalıyorlar. En azından, Amerika'nın İslam'ı siyasal, sosyal/kültürel ve ekonomik hayattan tasfiye ederek İslam coğrafyası üzerinde kurmaya çalıştığı hegemonya savaşının genel haritası içinde üslenilen rol, bu görüntüyü güçlendirilyor. Sorunun vahameti "ekonomik kriz", "Kuzey Irak'ta güvenlik" ve "ABD şantajları" ile açıklanamaz boyutta. Yarın Kuzey Irak merkezli bunalım Türkiye'yi sardığında, Irak topraklarında Türkiye'nin önceliklerinden ziyade ABD-İngiltere-İsrail'in siyasi ve ekonomik planları hakim olduğunda, Güneydoğu Anadolu'da endişe edilen gelişmeler ortaya çıktığında, bugünkü tezleri savunanları hiç kimse dinlemeyecek. Bu öyle bir bunalım ki, Türkiye'nin iktidar aygıtlarında çok ciddi zemin kaymalarına yol açacak. ABD'nin Kuzey Irak'ta bırakacağı enkaz, ne Kıbrıs bunalımına ne de Birinci Körfez Savaşı'na benzer. Bugün ABD'nin tek yanlı çıkarlarına göre karar alanlar, yarın bunalım bu ülkeyi sardığında ilk önce Amerika tarafından terkedilecekler. Türkiye sanki Birinci Dünya Savaşı sonrasına geri dönüyor. Ancak bu dönüşü, kenrdi inisiyatifiyle değil, kendisini bölgeden çıkaran İngiltere'nin, yeni küresel sistemi tek yanlı çıkarlarına göre şekillendirmek isteyen Amerika'nın, Irak harekatını "İsrail'in ikinci dirilişi" yapmaya hazırlanan İsrail'in biçtiği rolle yapmaya girişiyor. Bunun sonu hüsran olacak...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |