T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'Dolarlar cepte' diyelim, ya 'siyasî' ve 'askerî' sorunlar?

Bu işte ta başından beri bir tuhaflık vardı zaten... Toplumun büyük çoğunluğunun "savaşa hayır" demesi de zaten bu tuhaflıktan kaynaklanmıyor mu? Meydanlarda toplanmasa da, büyük çoğunluğuyla "savaş karşıtı" gösterelere katılmasa da toplumun bu "Irak savaşı" işine aklının bir türlü yatmamasının nedenleri şimdi daha iyi anlaşılıyor. Biliyorsunuz: Türkiye'nin Irak savaşında ne münasebetle ABD'nin yanında yer aldığı sorusu, haftalardır "ekonomik" temelde gerekçeler etrafında tartışılıyor. Hükümet ara sıra "Yanılıyorsunuz, ABD ile süren görüşmelerde işin bu yanı çok önemli değil" türünde açıklamalar yapsa da, özellikle merkez medyanın marifetiyle haftalardır ABD'den geleceği söylenen "para"dan başka bir şey konuşamaz olduk. Oysa son birkaç gündür artık açıkça ortaya çıkmaya başladı ki, Irak savaşının yol açacağı "siyasi" ve "askeri" sorunlar tahmin edildiğinden çok daha önemli ve büyüktür.

Bugün artık iyice anlaşılıyor ki, Türkiye'nin Irak savaşına ilişkin haklarında şöyle bir laf edilen "askerî" ve "siyasî" sorunları "ekonomik paket"in yol açtığı sorunlarla karşılaştırılamayacak derecede "tuzaklar"la doludur. Ama burası Türkiye; ne yazık ki, bu sefer de, ülkeyi sonu belli olmayan maceralara sürüklemesi kuvvetle muhtemel olan bu "tuzaklar"ın yeterince, olması gerektiği gibi tartışılmasına izin verilmedi.

Geçen akşam birçoğunuz gibi ben de CNN Türk'de Mehmet Ali Birand'ın hazırlayıp sunduğu "Kuzey Irak" dosyasını izledim. Kuzey Irak'taki Kürt yönetiminin temsilcileri, artık gazetelerde de bolca karşılaştığımız "zehir gibi" açıklamalarda bulundular. Herşeyden önce, Türkiye'nin Kuzey Irak'ta bulunmasını hiç mi hiç onaylamadıklarını ve bu yönde bir ısrar sonucunda bölgede çatışmalar çıkabileceğini açıkladılar. İsterseniz, Kürdistan Demokrat Partisi sözcüsü Hoşyar Zebari'nin dünkü gazetelerde yer alan sözlerini kelimesi kelimesina aktarayım da, mesele daha iyi anlaşılsın: "Türkiye'nin Kuzey Irak'a herhangi bir bahaneyle en ufak bir müdahalesi çatışmaya yol açacaktır. Bu süreç korku verici. Kimse blöf yaptığımızı düşünmesin. Bu bizim için çok ciddi bir konu."

Görüyorsunuz; Türkiye'nin ABD'nin Irak savaşına kıyısından köşesinden bile karışması ortaya ne tür yeni sorunlar çıkaracaktır. Yani Türkiye'nin 91'de yaşanan türden göçleri önlemek, Kuzey Iraklı Kürtler'i sılahlandırma/silahsızlandırma işleminde hazır olmak, Türkmenler'i Yeni Irak'ın "kurucu unsur"larından birisi yapmak gibi gerekçelerle bölgeye adım atması (veya attığı adımları artırması) ortaya hiç değilse şu sıralar hiç de aklımızda olmayan yepyeni sorunlar çıkaracaktır.

Ama siz şu işe bakın ki, ABD'den sağlanacak parasal yardıma ilişkin olarak hemen herkesin sabahtan akşama "İyi para-Kötü para" tartışması yaptığı şu son dönemde, "siyasî" ve "askerî" sorun ve niyetlerimizi tartışanlar yok denecek kadar az! Oysa öyle görünüyor ki, eğer Türkiye ve Kuzey Irak yönetimleri "blöf" yapmıyorlarsa, ABD askerleri Saddam ile meşgulken bizim savaşımız da Kürtler'le olacak.... Siz şu hale bir bakın; ABD'nin Saddam'ı devirmek için giriştiği savaşta Türkler'in kısmetine de Kürtler'le savaşmak düşecek...

Türkiye'nin sadece Kuzey Irak'a değil, savaş sonrası Irak'ına ilişkin aklından neler geçirdiği de epeyce karanlık. Bu hususta Dışişleri Bakanı Yakış bakın neler diyor: "Irak'ta savaş sonrası üniter bir devlet kurulsun. Kürdistan kurulmasın istiyoruz. (...) Biz federasyon da olmasın istiyoruz." Türkiye gerçekten bunu mu istiyor ve dayatıyor? Hatta daha da önemli olarak, Türkiye bu istediğinin mümkün olduğuna gerçekten inanıyor mu? Irak savaşına "Üniter devlet isteriz" diye müdahil olmanın gerçekçi olduğunu mu düşünüyor? Veya Taha Akyol'un dünkü yazısında açıkladığı gibi savaş sonrası Irak'ta uygulanacak "Geçici Askerî Yönetim" ve "Geçici Sivil Yönetim"de ciddi ciddi bir Türk general ve bir büyükelçiyle temsil edilmek mi istiyor?

Nitekim yine bu çerçevede Radikal'den İsmet Berkan dünkü yazısında haklı olarak soruyordu: "Irak'ın garantörü mü oluyoruz?"

Bütün bunları, nereye doğru gittiğimiz üzerinde biraz daha düşünelim diye hatırlatıyorum. Sadece Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmesi bile, Türkiye'nin kendisini bir savaşta bulması durumuna başta AB ülkeleri olmak üzere pek çok merkezden gelecek tepkilerin de eklenmesiyle büyük bir felakete dönüşmez mi?

Dolayısıyla, hükümetin "parasal" meselelerden fırsat bulduğu en yakın zamanda bize bu işin "siyasî" ve "askerî" cephelerini bir an önce açıklaması gerekmektedir. Adı üzerinde, "siyasî irade" değiller mi?


25 Şubat 2003
Salı
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED