|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Öyle ya, bizim tuzumuz kuru, "sorumluluk" mevkiinde değiliz, elimizi taşın altına koymuyoruz, dünyanın gidişatı hakkında fikir sahibi değiliz, "süreci" gereğince okuyamıyoruz. Bizim için "hayır" demek kolay. Öyle mi? Çok şükür hem dünyanın gidişatı hakkında fikir sahibiyiz, hem süreci okuyabiliyoruz, hem de sırtımızda "insan sorumluluğu" taşıyoruz. Biz üstelik, herkesin görmediğini, bazılarının görmek istemediğini de görüyoruz: İstanbul Zirvesi'nde oluşan görece barış havasının ABD'nin "yaratıcı katkıları"yla nasıl dağıldığını, Irak meselesini Saddam'ın şahsında odaklayarak "aradan sıyrılmaya çalışan" Ortadoğu ülkelerinin tehdit karşısında nasıl yüzgeri ettiklerini, ABD'nin "çözüm" diye bir derdi olmadığını ve Irak'ı vurmaktan başka bir seçenek tanımadığını, bütün hesaplarının Ortadoğu'ya çöreklenmek ve İsrail'le birlikte bölgede "kalıcı güç" haline gelmek üzerine kurduğunu... Bunları görüyor, anlıyoruz. Irak'a demokrasi götüreceklermiş. Demokrasiyi "işgal"le, sivilleri öldürerek götürecekler. Ülkenin başına da "geçici dönem içinde" Amerikalı bir general eskisi oturtacaklar, eyalet valisi gibi. Böylece Çevik Bir'in rüyası gerçekleşecek. "Amerika'yla komşu olma şansını" ele geçireceğiz. Çin uyandı, Rusya uyandı, Avrupa uyandı, Castro uyandı, Oliver Stone uyandı ve "Amerika'nın terörü bahane ederek dünyayı yeni bir kolonyel sürece sokmaya çalıştığını" gördü, ama Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni "A planı"nın faziletlerine inandırmaya çalışan "Pax Americana" muhibleri görmedi, görmüyor. Türkiye Amerika'nın yanında yer almazsa zarara uğrarmış. Uğrayalım. Yalnız kalır, bedel ödermişiz. Yalnız kalalım ve bedel ödeyelim. Zaten ödemiyor muyuz? Halihazırda idrak ettiğimiz ekonomik kriz, terör, ülkenin onyıllarına mal olan faili meçhul cinayetler, IMF kıskacı ödenmiş bedeller değil mi? Düne kadar, "A planını kabul etmezseniz, B planını uygularız ve sizi dışarıda bırakırız" diyorlardı ve "tehdit" skalasına IMF kredilerini de dahil ediyorlardı. Şimdi "açık tehdit" modundalar: "Kuzey Irak'ta canınızı sıkacak tatsız gelişmeler olabilir..." Madem öyle, o zaman B planını uygulasınlar. Kesmediyse C planını, D planını... Çölü tanklarla geçsinler, ordularını Basra'dan, Dahran'dan Irak'a soksunlar, Bağdat varoşlarında "kora kor" meydan muharebesi yapsınlar ve biraz ölsünler. İyi ama Türkiye Amerika'nın stratejik ortağı... Olabilir. Fransa da Amerika'nın stratejik ortağı... Almanya da... Rusya bile, "Avrasya'nın geleceği" konusunda artık Amerika'nın stratejik ortağı... Stratejik ortaklık sadece tek yanlı çıkar sözkonusu olduğunda değil, siyasî ve ekonomik konularda da hatırlanmalıdır. Askerî konularda stratejik ortaklığı hatırlayan Amerika, neden aynı duyarlığı diğer alanlarda göstermedi, göstermiyor? İki kere iki dört: Türkiye savaşa girse de kaybedecek, girmese de... Hiç değilse onurumuzla kaybedelim ve "bedelleri" usulca ödeyelim.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |