|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SANTRAYA BİR KARIŞIK! "Kar yağdı böyle oldu." diyerek, tatile (tembelliğe) çıkmak bizim işimiz. UEFA Kupası'nda mücadele eden takımların maçlarını ertelememek ise, vatan hainliği ile eşdeğerde. Araya bir de Milli maçlar girince, dokunmayın ligin, süper! keyfine.
Program şöyle: 2 Nisan 2003'te İngiltere-Türkiye, 7 Haziran'da Slovakya-Türkiye, 11 Haziran'da da Türkiye-Makedonya.. Bu maçların oynanacağı haftalarda da lig, zorunlu tatile girecek. Çünkü görev, "Milli görev" 2002-2003 Süper Lig sezonu resmen 9 Ağustos 2002'de başladı. Ama planlandığı gibi 31 Mayıs 2003 tarihinde bitmeyecek. Çünkü, daha şimdiden Denizlispor'un, Fenerbahçe ile ve Beşiktaş'ın Diyarbakırspor ile oynayacağı maçlar UEFA Kupası nedeniyle ertelendi. Bu yetmiyormuş gibi Ligin ikinci yarısı ilk maçı olan Galatasaray-Denizli, geçen hafta da Gaziantepspor-Elazığspor ve Kocaelispor-Bursaspor karşılaşmaları da kar engeline takıldı. Şimdiden 5 erteleme maçı biriktirdik. Meteoroloji raporlarına göre sert iklim koşulları hafta sonuna kadar ülkeyi terk edecek. Yani, Şubat sonuna kadar havalardan problem olmaz deniyor!. Mart'ta da Allah Kerim. Bakmayın siz eskilerin "Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır" dediklerine. Erteleme için tek umut Beşiktaş'ta. Slavia Prag'ı geçerlerse UEFA'da çeyrek final için Kara Kartallar'a bir erteleme daha feda olsun. Ne yapalım yani, ha 5 olmuş, ha 6... Futbol Federasyonu'nun iki ayağı bir pabuca girecek. Çünkü maçlar eksildikçe şampiyonluk yarışı ve küme düşmeme telaşı, sporun gündemini oluşturacak. Üst kattakiler diyecekler ki, "Beşiktaş'ın ne ayrıcalığı var kardeşim. Galatasaray da geçen sezon haftada 3 maç oynamadı mı?.." Alt kattan çıkan feryatlar ise karşımıza hortlamaya hazır, bir İstanbul-Anadolu ayrımı tartışmasını getirecek. Hadi bakalım çık işin içinden. Bununla kalsa iyi, şaibe muhabbetleri Tv'lerde program olur da tadından yenmez. İstediğin zaman, müthiş bir gücün olur. Tamam kabul. Ama bir karıncanın bir file karşı gücünü nasıl kıyaslayacağız. Denizlispor ile Porto arasındaki farkı Rıza Çalımbay net olarak ortaya koydu. Dedi ki, "Bir Portolu'nun fiyatı, bir Denizlispor eder.." Yerden göğe kadar haklı. Denizlispor'un UEFA'da eti ne budu ne. Buraya kadar gelmelerine de teşekkür ediyoruz. Altında biraz alt yapı, biraz tesis, biraz tecrübe, en önemlisi de maddi güç yatıyor. Beşiktaş bu sorunları büyük ölçüde giderdiği için, çeyrek final umutlarını yaşatabiliyor. Biraz da iğne çuvaldız muhabbetine girelim.. Aslında anlayana sivrisinek saz da, kimse üstüne alınmıyor. Köşelerinde ahkam kesen onlarca meslekdaşımız ofsaytı, penaltıyı, sarı ve kırmızı kartları kendilerine göre yorumlarken taraftar toplayarak ayrı bir lig oluşturdular. Oysa kuralların yazdığı kitapta, tarifler tektir. Ama dostlarımızın biri "penaltıydı" diyerek ve kendisini haklı çıkarmak için onlarca defa ileri geri oynatarak, izleyicisini inandırıyor. Bir başkası tam aksini savunarak penaltı olmadığına inanmak isteyeni yanına çekebiliyor. Bu sadece penaltı, ofsayt ve kartlar için değil. Futbolun içindeki her konuda ahkam kesiliyor. Kendimi soyutlamak istemiyorum. Çünkü ben de televizyon izliyorum. Rol kesiyor, oynuyorlar... Bu konuda yetenekleri keşfedilmiş olanlar, reklam filmlerinden de götürüyorlar zaten. "Oynatalım selocuğum..." Biz bugün santraya bir karışık söyledik. Buradan buyrun afiyet olsun. HAFTANIN YORUMU
|
|
|
|
|
|
|