|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Futbol medyasının 'köşebaşı sahipleri' çok tedbirli.. İzlediği her maçtan sonra taraftarı olduğu takıma yol gösterir. Takım maçını kazanmış olsa bile, en ince ayrıntıları gözönünde bulundurup, teknik adama, yöneticiye, futbolcuya, hatta taraftara önerilerde bulunur. En acımasız eleştirilerin hedef adamları ise hakemlerdir. Bu konuda kimi "Doğrucu Davut"tur, kimi, ulema..
Kendimizi bu olgudan asla soyutlamıyoruz. Çünkü, geçimimiz bu yoldan. Ancak, eleştiri hakkımızı kullanırken, sahiplenme duygusunun bize hata yaptırabileceğini de aklımıza getirmiyoruz. Ne denli haklı, ya da haksız olduğumuzu galiba gözden kaçırıyoruz. Kimin daha çok haklı olduğunu, kuşkusuz zaman gösterecek. Önemli olan ileriye dönük görüşlerin, 'utandıracak düzeyde' olmaması. Daum, Del Basque ve Hagi'ye süre biçen eleştiriler bu hafta gündemi oluşturdu. Yine biletlerini kesip bu adamları 3-5 hafta sonra ülkelerine gönderdik. Oysa gelişlerinde önlerine kırmızı halılar döşemiştik. Hava alanlarında çiçeklerle karşılayıp, anlaştıkları takımları şampiyon bile ilan etmiştik. Ne tuhaf bir durum değil mi?. Daha dün bir, bugün iki. Yoo işimize gelmez bizim, öyle daha baştan puan kaybetmek filan. Bizim tuttuğumuz takım hep kazanmalı.. Kazanamazsa çekeriz kulakları.. Ayrıca, testi kırılmadan yolu göstermeliyiz. Çünkü biz bu işi, sahada olanlardan daha iyi biliriz!. Vay canına, biz neymişiz be. İşin şakası bir tarafa, yarışın özünde "ben demiştim" yatıyor. Açıkçası, fal da açıyoruz. Ne demişler 'Fala inanma, falsız da kalma..' FENER'DE KAZANI DAUM KAYNATIYOR
Rize beraberliği ve kötü bir oyundan sonra Samsun galibiyeti, ben dahil Fenerbahçe yazar kadrosunu tatmin etmedi. Daum 'hedef adam' oldu. Gördüğümüzü yazdık. Özellikle futbolcu seçimi ve oynatıldıkları yerler nedeniyle. Zengin kadrolarda bu hep olacaktır. Ancak kendimizi haklı gösterecek nedenlerimiz de var. Örneğin, Ümit Özat'ın sol bek oynatılması... Önder Turacı'nın yedek kulübesinde oturtulması... Murat Hacıoğlu'nun düşünülmemesi gibi... Ve sanki Daum bunları düşünemiyormuş gibi.. Bazen insanın basireti bağlanır ya, biz de öyle varsayıp, öneride bulunuyoruz. Ancak Daum'un bazı önerileri reddedip, kariyerini kanıtlamak uğruna tam tersini uyguladığını da artık biliyoruz. Aklın yolu bir. Takımın orasını, burasını çekiştirerek bir yerlere varması mümkün değil. İnsanın aklına kötü şeyler getiriyor. Ya başka bir hesabı, ya da aklından zoru var gibi.. Brezilyalıların futbola katkıları ortada. Elinde 5 tane var, ama sahaya 4'ünü çıkarıyorsun. Oynatmayacaksan neden aldırdın? Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Yatırımın Almanya ise hiç durmu git, yol yakınken. Biz de işimize bakalım. Del Bosque gider mi?
Takımın başına, Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu apoletli bir teknik direktör getirdikleri zaman, yöneticiler görevlerini tam yapmış insanların huzuru içinde görünüyorlardı. Ama Del Basque'nin bize daha sempatik görünen portresinde babacan yüzü, göbeği ve pos bıyıkları vardı. Ardından 14 transferle Beşiktaş tarihi bir rekora imza attı.. İlk iki maçta bu yeni transferlerin 7'sine, şans veren İspanyol çalıştırıcı 4 puan kaybı ile şimşekleri üstüne çekti. Şimdi, ne pos bıyığını gören var, ne babacan tavrını. Yönetim kurulu şimdilik hakemleri suçlayarak arkasında duruyor ama, yarın ne olacağı bilinmez. Carew'den yeterince faydalanamadığı, takımın savunma kurgusunu benimsemediği, orta alanda lider oyuncu eksikliğini gideremediği, suçlamaları ön planda.. Herşeye rağmen Beşiktaş'ın bir uyum dönemi geçirdiği, bunu da en az kayıpla kapatıp, rayına oturacağı umutları da "sabrın sonu selamet" diyenlerin opsiyonları. Aklıma birden Del Basque ile yapılan sözleşmedeki bir madde geldi. "İlk yarı sonuna kadar uyum gösteremezse sözleşmesi karşılıklı feshedilecek !.." Yeter ki, ilk yarı bitene dek sabredilsin. Hagi'nin tepesini attırmayın
Olayları hep kendi açımızdan almanın lüksünü yaşıyoruz. Sanki, alınan teknik adam ve futbolcuların paraları bizim kesemizden çıkıyor. Nasıl olsa "Bekara karı boşamak kolay..." Şimdi görevimiz Galatasaray Teknik Direktörü Hagi'nin altını oymak. Daha Bismillah iki maçın birini kazandı, birini kaybetti. Yeni yabancılardan şans vermediği tek yabancı Saidou. Tamam işte, Hagi'yi buradan yakaladılar. Kulüpten yapılan resmi açıklamada Saidou'nun sakat olduğu belirtiliyor. Ama dedikodu haberlerine bakarsanız, Hagi O'nu bu transferi onaylamadığı için oynatmıyormuş. Gaziantep yenilgisinden sonra ikinci haber futbol medyasının daha çok işine geliyor. Neden, bilmiyorum. Ya Hagi'yi sevmediklerinden, ya da transferleri yeterli görmediklerinden. Ama Hagi sizi sevmezse ne idman görürsünüz ne de Cimbom. İki maç üst üste kazanılsın, hepsi unutulur. Bu işler böyle... Trabzon'un yolu açık olsun
Transferde diğerleri ile aynı havayı yakalayamamışlardı. Ama ilk iki haftayı 6 puanla kapayıp, Şampiyonlar Ligi ön eleme maçlarında iyi sonuçlar alınınca, Trabzon'da sular duruldu. Ziya hoca güven tazeledi. Yönetim ve Bordo-Mavili takım taraftarlarının yüzü gülüyor. Ve en önemlisi kendi aralarında ne konuşurlarsa kanuşsunlar, çatlak ses çıkmıyor. İnşallah böyle devam eder. Garantisi yok ama, temennimiz bu. İyi takım olmanın koşulları vardır. Bunlardan biri de 'az konuşmak, çok iş yapmak'tır. Gol atanı, attıranı göklere çıkarıyoruz. Ama Ziya Doğan'a sorsanız, size en azından 15 isim daha sayacaktır. O'nun için önemli olan, bu olgu içinde işlerini eksik yapanları bulup çıkarmak ve onların katılımını sağlamaktır. Trabzonspor başarılı olacağının sinyalini vermiştir. Yolları açık olsun...
|
|
|
|
|
|
|