|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
NUSRET ÖZCAN
Sücaattin Erdem bey de bizi Anadolu'nun bir ilçesine götürüyor... Dergah Yayınları'nın Anadolu Kitaplığı serisinden neşredilen 'Arapgir Hasreti' Arapgir'in ve Arapgirli'nin Sücaattin beyle karşılıklı olarak birbirine anlattıkları tadına doyulmaz bir macerayı getirip yıkıveriyor hayalhanemize... Arapgir'i görmüş olun veya olmayın kitabın sahifeleri sizi ustaca Arapgir'in sokaklarında, evlerinde, odalarında, tarlalarında, hanlarında, meydanlarında, çarşısında gezdiriyor ve içine alıveriyor... Sücaattin beyin tevazudan dolayı "Beceremedim!" demesine bakmayın!... Esnaflarıyla, sanat erbabıyla, şehrin ilginç insanlarıyla birlikte güzel bir serüveni sürdürüyorsunuz... Kitapta sıklıkla karşımıza çıkan ve yüzümüze kah bir tebessüm oturtan, kah ince bir hüzün veren Arapgir şivesi, özellikle Böyle Şakanın İçine başlığını taşıyan bölümde harikalaşıyor... Çarşı bir şehrin nabzıdır... Arapgir çarşısını şenlendiren bu aşina insanları büyük bir zevk duyarak tanıyorsunuz... Artık çoğu kaybolan birçok meslek erbabı, geçmişin hatırlı günlerine yadederek hatıralardaki aziz yerlerini koruyor ve zamanın geçiciliğine dair bir başka hikaye fısıldıyor... Yemek ve eğlence kültüründen tutun, Arapgir'in dokumasına, hayvan yayımına varıncaya kadar birçok şeyle birlikte Arapgir'e has bir yığın şey var kitapta... Bu hikaye sadece Arapgir'in hikayesi değil, insanımızın, tarihimizin hikayesi... Eğer bunlar yazılmasaydı diye düşündüğünüzde, Sücaatin Erdem beyin bu kitabıyla yaptığının daha iyi anlaşılacağına inancınız artıyor... Bilgi tel: 0 212 520 46 96
Kitaptan...
"Güneş; Göldağı'nın sağ tarafından uzaklarda, "Göz Suyu"nun kaynadığı yamaçların üstünden, Guyulan'a doğru erkenden batar. Aşağılarda kalan Arapgir'de tez akşam olur. Göldağı bütün heybetiyle dikilmiş "kızıl kreplerini" omzuna atmıştır. Böyle bir akşam vaktinde seyre daldığımız Arapgir, neftiden mora, laciverde bürünür. Bu koyu renklerin, gölgelerin verdiği sükunet, ruhumuzu bilinmez arzuların derinliğine götaürürdü. O zaman şu memleketi ne çok sevdiğimi bir daha anlardım...
|
|
|
|
|
|
|