|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
"Pahalı ilaç" ve "pahalı sağlık malzemesi" konusunda, Türkiye, hiç bu kadar açık ve net tartışmamıştı. Bu konular hakkında, Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar OKUYAN'ın "Radikal" gazetesinden Neşe DÜZEL'e yaptığı açıklamalar, 16.8.2004 günü yayınlandı. Ve kara bulutlar altında kalmış birçok olumsuzluğun perdesi aralanmış oldu. Etkin maddesi aynı olan ve tedavide aynı sonucu veren ilaçlardan fiyatı düşük olanının tercihen alınması anlamına gelen eşdeğer ilaç uygulaması ile kalp damarlarında kullanılan 'stent' gibi önemli sağlık malzemelerinin ihale yöntemiyle ucuza satın alınması uygulaması konularında, uluslararası ilaç ve malzeme tekellerinin Türkiye'yi büyük baskı altında tuttuğu ve "eşdeğer ilaç uygulaması"nı sulandırmak ve ortadan kaldırmak için büyük gayret gösterdiği, Okuyan'ın açıklamalarından anlaşılıyor. Bunun için Pfizer ilaç firmasından 11 kişilik heyetin Amerika'dan sayın OKUYAN'ı ziyarete geldiği, IMF'in görüşmelerde konuyu gündeme getirdiği, ABD Büyükelçisi Pearson'ın ilaç ve malzeme alımlarındaki sıkıntıdan söz ettiği, Mesut YILMAZ ve Kemal DERVİŞ'in de bu paralelde kendisini aradığını açıklayan OKUYAN, tarihe önemli not düşmekle kalmıyor, Türkiye'nin nasıl sömürüldüğünü de ortaya koymuş bulunuyor. Okuyan'a göre, Türkiye'de ilacın % 94'ünü kamu satın alıyor. Bu çok büyük bir oran. Neredeyse tamamını kamu alıyor, demek. Öyleyse kamu borçlanma gereğini zorunlu kılan kamu açıklarının en belirgin suçlusu, pahalı ilaç ve sağlık malzemesi alımları. Okuyan, devam ediyor; 3,5 yıl Bakanlık yapan biri olarak şunları da açık açık dile getiriyor: "Bazı firmalar, bazı bürokratlar, bazı doktorlar, bazen de siyasiler ve gazeteciler, hepsi bu çarkın içinde. Bazı gazetecilere para veriliyor, çocuğunun bursu ödeniyor veya tatile gönderiliyor. Devletin yatırımlarında ve alımlarında bana bir tek kamu idaresi gösteremezsiniz ki, orada usulsüzlük, fahiş ödeme, israf ve istismar olmasın. Bütün kamu alımlarında hırsızlık, yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet veya suiistimal var. İşin içinde de mutlaka bazı bürokratlar var. İlaç ve malzeme alımında doktorların da bir kısmı devrede. Mesela, fazladan stent kullanması için bazı doktorlara firmalar stent başına 600-800 dolar verdi. Hem pahalı malzeme kullanmaları, hem de ithal ve en pahalı ilacı yazmaları için, doktorlara, firmalar yolda 300 milyon dolarlık promosyon dağıtıyor. Bilgisayar veriyor, muayenehanesini döşüyor, araba alıyor, ailesiyle birlikte bedava yurtiçi ve yurtdışı gezilere gönderiyor. (...)" Sayın Okuyan'ın örnek olarak verdiği malzeme alımları hususunda ve özellikle kamunun stent alımları konusundaki açıklamaları oldukça dikkat çekici. Kamu hastanelerine yıllarca 2450 dolardan alınan stentler, Neşter-I Operasyonu sonrasında, yapılan ihalelerde önce 450, daha sonra 170 dolara kadar inmiş. Ve bu stentler, ülkemize 20 dolarlık fiyattan ithal ediliyormuş. 1998'de kamu hastaneleri, 2000 stent kullanırken, bu rakam, 1999'da 4000'e, 2000'de 8000'e, 2001'de 16000'e, 2002'de 32000'e yükselmiş. Sadece stent alımı her yıl iki misli artmış. Operasyon sonrasında 2003 yılında hastanelerde stent kullanımı, sanki halkımızın kalp rahatsızlıkları azalmış gibi 3750 adede düşmüş. Çarpıcı bir sonuç! Bu soygun, 10 yıl sürmüş ve hiç gündeme gelmemiş. Yetkililer ve denetleyenlerce ihalesiz mal alımına yönelik hiçbir ikaz, uyarı yapılmadığı gibi, soruşturma da açılmamıştır. Okuyan'ın açıklamaları içerisinde ufak farklılıklar varsa da, sözkonusu yolsuzluk ve usulsüzlük uygulamalarından Türkiye'nin 2 ila 5 milyar dolar civarında fazladan ödemenin bulunduğu tahmin ediliyor. Ancak bu soygunu, yabancı ilaç firmaları değil, onların Türkiye'deki distribütörleri ve temsilcileri düzenliyor. Daha korkunç bir durum. Kendi ülkesine ve insanına ihanet! Roche'un durumunu bir başka yazıda ele almak üzere.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |