AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Tehlikeli maddeler

Yeni TCK tasarısının en problemli yanlarından birisi de yeni cezalar ihdas etmesidir. Tasarının "Şapka, Türk harfleri ve giyilmesi yasak kisveler" başlığını taşıyan 224. maddesinde; Devrim kanunlarından olması sebebiyle koruma altında bulunan ancak kendi içerisinde her hangi bir ceza öngörmeyen hususları ihlal edenler için "... 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası" öngörülmüştür. Bu mevcut iktidarın kendi kendini inkar anlamına geldiği gibi, basit bir niteleme ile kendi bindiği dalı kesmek anlamına da gelmektedir.

Yürürlükte bulunan Türk Ceza Yasası'nda kıyafete ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Aynı şekilde hiçbir demokratik ülkenin ceza yasasında da kıyafetle ilgili bir suç düzenlemesi mevcut bulunmamaktadır. 224. maddede yer alan ve 1925 ve 1934 tarihli kanunlarda belirlenmiş kıyafet kurallarına uymamayı hapis gerektiren bir suç olarak düzenleyen suç tipi kaldırılmalıdır. Aksi takdirde yoruma açık genel ifadeler kullanıldığından, Türk toplumunda yaygın olan geleneksel kıyafetler dahi, müdahale nedeni olabilecektir.

Özellikle Türkiye'de kıyafet konusunda herkesin yorum yapma hakkını kendinde gördüğü ve haksız yorumlarla insanların temel haklarının kısıtlandığı bilinen bir gerçektir. Nitekim 1998 yılı sonrası yaşanan süreçte Türk Ceza Kanunu'nda kıyafete ilişkin bir hüküm dahi bulunmadığı halde, sadece İstanbul'da üç yüze yakın memur hakkında, ceza davası açılması için adli soruşturma yürütülmüştür. İki yüzü aşkın bayan memur hakkında ise altı aya, bazen "memuriyet görevini kötüye kullanmakla suçlandıklarından" 3 yıla kadar hapis cezası gerektiren isnatlarla, ceza davası açılmıştır. Yürürlükte bulunan ceza yasasına göre mevcut bir suç olmadığından mahkemeler beraat kararı vermek zorunda kalmıştır. Buna rağmen idari makamlarca memurlar hakkında soruşturma emri verilmeye devam edilmiştir. Tasarı bu şekilde kanunlaştığı takdirde açılacak davalarda beraat verilmesi mümkün olmayacak ve bir yıl hapis cezaları verilebilecektir. Bu 28 Şubat sürecinde bile yapılamayan bir yasal düzenlemedir.

TCK tasarısının, "Eğitim ve öğretimin hakkının engellenmesi" başlıklı 115'inci maddesi de, muhalefetin baskısıyla Türkiye gerçeklerini görmeyen bir nitelik kazanmıştır. Nitekim alt komisyonda maddenin (b) bendinde "kişinin eğitim ve öğretim hakkını kullanmasına" engel olanlar için de ceza öngörülmüş iken, komisyonda bu ifade madde matninden çıkarılmış, dolayısıyla kişilerin eğitim hakkının engellenmesi yolu açık bırakılmıştır.

Mevcut Ceza Yasası'nda "eğitim öğretimin engellenmesi" başlıklı 188.madde, "eğitim öğretim hakkını" koruma amacı taşısa da "devletçi bir anlayışla yorumlanmak suretiyle kişilere karşı kullanılmış, okullardan her- hangi bir nedenle dışarı atılan öğrencilerin eğitim haklarını kullanmalarına engel olanlara karşı kullanılmamış, aksine derslere girmeye çalışan öğrencilerin cezalandırılabilmesi için kullanılmaya çalışılmıştır. 1998 yılında okullara alınmayan kız öğrencilerin "eğitim öğretim haklarının kullanılmasına engel olanlar hakkında Yozgat'ta zamanın cumhuriyet başsavcısı tarafından "eğitim özgürlüğünü engellemek"ten dava açılmış ise de anılan başsavcı, soluğu İstanbul'da alabilmiştir. (Kıdemi ancak İstanbul'a sürülmesine imkan vermiştir. Aksi halde Güneydoğu'nun ücra bir köşesine de gönderilebilirdi.)

Komisyonda kabul edilen metin, kişilerin eğitim hakkının engellenmesini yaptırım altına almamaktadır. Bu hükümle, bir kamu hizmeti olan eğitim faaliyetinin genel olarak engellenmesi suç olarak tanımlanmakta, ancak, ister devlet eliyle verilsin, ister kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak özel kişiler eliyle olsun, yürütülen eğitim ve öğretim hizmetlerinden belli kişilerin çeşitli nedenlerle yararlandırılmasının engellenmesi, bu hükme göre suç oluşturmamaktadır.

Aynı durum "kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi" konusunda da sözkonusudur. Tasarının 116. maddesi ile ".. (1) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, kamu kurumu faaliyetinin yürütülmesine, engel olunması halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur" maddesi kabul edilmiştir.

Bu madde ile; verilen bir kamu hizmetinden belli bir kişinin çeşitli nedenlerle yararlanmasının engellenmesi suç oluşturmayacaktır. Oysa, belli bir kişinin çeşitli nedenlerle bu hizmetlerden yararlanmasının engellenmesinin, suç olarak tanımlanması gerekir. Bu kapsamda, bir kişinin kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları marifetiyle verilen hizmetlerden yararlanmasının engellenmesi de söz konusu suçu oluşturmalıdır. Nitekim alt komisyonda madde bu şekilde düzenlenmiş, sonradan değiştirilmiş, hizmet almanın engellenmesi suç kapsamından çıkarılmıştır.

Yukarıda serdedilen tutarsızlıklar, tasarının "İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme" başlıklı 118. maddesinde, "Kanuna aykırı eğitim" başlıklı 264. maddesinde ve yargı kararlarının eliştirilmesine ilişkin 304. maddede de mevcuttur.

Taslağın kanuna aykırı eğitim başlıklı 264. maddesi metinden çıkarılmalıdır. Bu madde, "Kanun ve nizamlara aykırı olarak, okul ve dersane, okul öncesi eğitim kurumu, kurs, öğrenci yetiştirme ve çalıştırma veya eğitim merkezi açanlara ve buralarda öğretmenlik yapanlar ile bunları çalıştıranlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Yukarıdaki fıkrada gösterilen yerlerin kapatılmasına da karar verilir" şeklinde düzenlenmiş ve bu haliyle Türkiye'de örneği pekçok görülen her türlü suistimale açık bir nitelik kazanmıştır. Oysa, eğitim ve öğretim faaliyetleri, devlet eliyle yürütülebileceği gibi, kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak ve bu iznin koşulları çerçevesinde özel hukuk kişileri eliyle de yürütülebilir.

Eğitim ve öğretim faaliyetlerinin özel hukuk kişileri eliyle yürütülebilmesini sağlamaya yönelik olarak yapılan düzenlemelerde öngörülmüş olan şartların varlığı halinde, yürütülen faaliyetin hukuka aykırı bir yönünün bulunmayacağı aşikardır.

Bu itibarla, bu maddenin tasarıdan çıkarılması zorunludur. Özgürlük anlayışının olabildiğince geniş yorumlanması gereken dünyamızda bu maddeler geri gidişin birer alameti sayılmalıdır.

(Yukardaki değerlendirmelerde Av. Hüsnü Tuna'nın tasarı ile ilgili raporundan yararlandık. Yarın diğer maddelerin tahliline devam edeceğiz.)


27 Ağustos 2004
Cuma
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED