AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Türk dış politikasındaki kırmızı çizgilerin erozyonu

Pişmiş aşa su katmak sayılmasın...

Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nun yayınlanmasına bir hafta kala, raporun muhtevası hakkında olumsuz yazılar yazmak, bazılarına göre "pişmiş aşa su katmaya" benzer. Oysa raporun evet veya hayır dediğini bir yana bırakarak, bizden ne istendiğini iyice düşünmek gerekir.

Dış politikamızın ana hatlarına baktığımız zaman, birtakım kırmızı çizgilerin resmen deklare edildiğini görmekteyiz. Bunlardan bir tanesi, Türkiye'nin Kıbrıs politikası idi. Kıbrıs politikamızın iki önemli prensibi vardı: Bunlardan birincisi Londra ve Zürich anlaşmalarında mevcut bir maddenin uygulanması... Yani, Türkiye ve Yunanistan'ın üye olmadığı bir kuruluşa Kıbrıs devletinin üye olamayacağı.

Biz, Avrupa Birliği yolunda ilerlemeye çalışırken, "Gümrük Birliği" Anlaşması'nı imzalayabilmek için bu iddiamızdan vazgeçtik. Ve Güney Kıbrıs devletinin Avrupa Birliği'ne tek başına girmesini kabul ettik.

Kıbrıs davasında ikinci bir tezimiz vardı: Biz Kıbrıs davasını, toplumlar arası görüşmelerle halletmek istiyorduk. Birleşmiş Milletler kararları da bu tezimizi teyit ediyordu. Ancak, 1999'da Helsinki'de, 2002 yılına kadar bu anlaşmazlığı çözmeyi ve çözemezsek Avrupa Birliği'nin konuya dâhil edilmesini kabul ettik.

Başka bir kırmızı çizgi- Ege sorunu

Dış politikamızın önemli konuklarından bir başkası, Ege kıta sahanlığı konusuydu. Biz Yunanistan'ın kara sularını 12 mile çıkarmasını harp ilanı sayacağımızı ilan ettik. Bizim tezimiz, bu konunun Yunanistan ile ikili konuşmalar yoluyla halledilmesi yönündeydi. Yunanistan'ın, konuyu Lahey Adalet Divanı'na götürmesini kabul etmiyorduk.

Ancak gene Helsinki'de bu konunun 2004 yılına kadar halledilmemesi halinde anlaşmazlığın, Lahey Adalet Divanı tarafından sonuçlandırılmasını kabul ettik. 2004 yılı da geçti. Şimdi Avrupa Birliği'nin bu konuyu da önümüze getirmesini bekliyoruz.

Yeni bir önkoşul...

Avrupa Birliği'nin İlerleme Raporu'nda, Türkiye için öngörülen birçok önkoşul var. Bunlardan bir tanesi veya en mühimlerinden birisi, Fırat ve Dicle sularının ve bunun üzerindeki barajların kullanımının Avrupa Birliği tarafından kurulacak bir konsorsiyum tarafından işletilmesi ön şartıdır.

Türkiye'nin tezi, Fırat ve Dicle suları konusunu sınır komşularıyla tartışarak halletmektir. Ancak Türkiye, Avrupa Birliği'nin öne sürdüğü bu ön koşulu tartışmayı kabul ederse, bu konudaki kırmızı çizgisinden de vazgeçmiş sayılacaktır.

Bu konuda herhangi bir taviz vermiyoruz demek, siyasetin gerçeklerine uymaz. Zira milletlerin tartışmaya açamayacağı prensipleri vardır: Bu prensiplerin tartışma konusu yapılması bile, verilmiş bir taviz sayılır.

Stalin'in notasına verilen cevap misali

İkinci Cihan Harbi sonrasında, Stalin, Türk Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu'na bir nota vermiş ve bu notada Kars, Ardahan Sarıkamış'ın Rusyaya verilmesini ve Boğazların müştereken işletilmesini talep etmişti. Bu notaya karşı Saraçoğlu'nun cevabı çok önemlidir. Saraçoğlu, "bu notayı alıp da, anında reddetmemiş olmam bile ülkemde bir idam sebebidir" demiş ve notayı kabul etmemiştir.

Kısa bir hikaye

Bu konuda tartışma yapmanın ne mahzuru var diyenler olursa aklımıza Rus Çariçesi Katerina'nın hikayesi gelmektedir.

Hikâyeye göre, bir subay, para ile kendisini satmayan kadın olmaz diye bir laf ortaya atmıştır. Bunu duyan Katerina çok kızmış ve subayı huzuruna davet ederek sormuştur:

-Sen 'her kadın para ile satın alınır' demişsin. Ben de kadınım. Bu bana da hakarettir. Yani sen beni para ile satın alabilir misin?

Subay gayet sakin:

- Evet, haşmetmeap öyle söyledim. Şimdi size bir gece için bin ruble teklif etsem eminim ki kızar beni huzurunuzdan kovarsınız. Ama ben size bir gece için bir milyon ruble teklif etsem ne dersiniz. Katerina, bu ahmakça teklife gülmüş ve alay ederek:

- Pekala senin bir milyon rublen var mı?

Subay hemen cevabı yapıştırmış:

- Gördünüz mü kraliçem. Siz pazarlığa başladınız bile...

Ülkelerin politikalarında öyle konular vardır ki, onu tartışmaya açmanız bile karşı tarafa verilmiş bir tavizdir.

Başka örnekler

İngiltere ile İspanya arasında Cebelitarık anlaşmazlığı vardır. Bu konuyu tartışmak için kimse İngiltere'yi masaya oturtamaz. Nitekim 1997 senesinde Avrupa Konseyi'nin İsveç'te yaptığı toplantıda, İspanyol parlamenterlerden birisi konuşmasında bu konudan bahsetmiş ve toplantıda bulunan İngiliz delegasyon başkanı Lord Finsberg, bu konuya şiddetle feveran göstermişti. Toplantıdan bir saat sonra yemek yerken Finsberg kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yummuştu.

Bir an için, Fransızların bulunduğu bir mecliste Korsika konusunu, İspanyolların bulunduğu bir toplantıda Bask konusunu tartışmaya başlayın karşılaşacağınız tepki aynıdır. Avrupalılar kendi kırmızı çizgilerinin konu edilmesine dahi tahammül edemezken, Türk akarsularının ve barajlarının kendileri tarafından yönetilmesini ön şart olarak önümüze getiriyorlar. Bu cüreti nereden alıyorlar?

Üzülerek görüyoruz ki, İlerleme Raporu'nda, Kıbrıs ön şartı var mı yok mu, üyeliğin önü açık mı kapalı mı, serbest dolaşım var mı yok mu diye birkaç madde dışındaki koşulların üzerinde hiç durmuyoruz. Avrupa Birliği Kıbrıs konusunun çözülmesini ön şart olarak göstermese bile bu zaten var...

Ege anlaşmazlığında Yunan karasularının 12 mile çıkarılması, Yunalıların tek taraflı beyanıyla değil de, Lahey Adalet Divanı kararıyla kabul edilirse bunu bir savaş sebebi sayacak mıyız? Kime karşı savaşacağız?

Dikkat edilirse Avrupa ülkeleri Ege'de ve Akdeniz'de dış siyasetimizi hacir altına almışlardır. Yeni ileri sürdükleri şartlarla, Suriye, Irak ve hatta İsrail ile olan ilişkilerimizde de kontrolü ele geçirmek istemektedirler.

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olmasının çıkarlarını inkâr edemeyiz. Ancak bu üyeliği sağlarken "ne karşılığı" diye kendi kendimize sormamız gerekir..


6 Aralık 2004
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED