AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Medyadan, AP Başkanı'na "hoşgeldin" sorgulaması

Avrupa Parlamentosu Başkanı Josep Borrell'in Türkiye gezisi oldukça ilginç geçiyor. Türkiye'ye resmi olarak ilk ziyaretini yapan Borrell'in Türkiye hakında yanlış bazı bilgilere sahip olduğu ve bu nedenle de yanlış bazı laflar sarfettiği bildiriliyor.

Borrell'in sarfettiği lafların arasında sadece yanlış değil, hatta suç unsuru taşıyanların bulunduğunu söyleyenler bile var. Hani, bay Borrell'in Avrupa Parlamentosu Başkanı sıfatı bulunmasa ve Türkiye de, 17 Aralık gibi tarihinin çok önemli bir dönemeci arefesinde olmasa belki de yaka paça sınır dışı edilmesi, hatta hakkında dava açılması dahi söz konusu olabilirdi. Düşünün artık, söyledikleri ne kadar sakıncalı ve ne kadar tehlikeli şeylermiş!..

Adam Türkiye hakkında cahilmiş, dili sürçmüş, kötü bir niyeti yokmuş, hatta Türkiye'ye sempati duyan biriymiş, hiç önemli değil.

"Diyarbakır'a gideceğim" diyerek bu memleketin bölünmesi için uğraşıp duranlara hizmet etmiş mi etmemiş mi? Bu bir...

Üstelik, bununla kalmayıp, "Diyarbakır'a gideceğim"derken, 'Kürdistan' lafını da telaffuz etmiş mi, etmemiş mi? Bu iki...

Bu iki laf yeter de artardı bile...

Eğer bay Borrell'in sıfatı Avrupa Parlamentosu Başkanı olmasaydı...

Tabii, şu sıralar, başta 17 Aralık hatırına, ne bir cumhuriyet savcısı, ne bir genelkurmay ikinci başkanı ve ne de bir yüksek yönetici ya da politikacı kalkıp da kendisine yönelik doğrudan bir eleştiri falan yöneltmiş değil, allah için... Hele hele, Diyarbakır'a gideceğini söylediğinde, kendisine devlet ricalinden herhangi bir serzeniş, ayıplama, kınama vesaire bir tepkinin yönelmediği de muhakkak. Hatta, özellikle hükümet kanadından, Diyarbakır'a da gitmesi konusunda olsa olsa bir teşvik gördüğü dahi söylenebilir.

"Diyarbakır'ı da mutlaka görün Mösyö Borrell" demişlerdir herhalde, "Kürt vatandaşlarımızın nasıl huzur içinde yaşadıklarını yerinde tesbit edin."

Tabii böyle bir lafın kesin olarak söylenip söylenmediğini bilmiyorum. Ama, muhtemel böyle bir ziyaret pek istenmese de, AP Başkanı sıfatını taşıyan bir politikacının bölgeye gitmesine yetkililerin alayının yeşil ışık yaktığını düşünmek çok normal.

Borrell de normal olarak, Avrupa Birliği ya da Parlamentosu'ndan çeşitli heyetlerin gittiği, incelemeler yaptığı bölgeye gideceğini gazetecilere açıklamakta bir sakınca görmemiştir. Hatta bu açıklamayı yaparken, Güneydoğu Anadolu bölgesini, yani Kürtlerin yaşadığı bölgeyi kastederek saf saf 'Kürdistan'a gideceğini de belirmiştir.

Türkiye'de bu kelimeyi kullanmak hala çok büyük bir suç teşkil ediyor olsa da, Avrupalıların böyle bir suç çeşidini tanımıyor olmalarından kaynaklanan bir rahatlıkla bu kelimeyi sarfetmiştir.

Tabii, konuğun konumundan kaynaklanan nedenlerle kendisine resmi bir tepkinin yöneltilmesi oldukça zor olduğu için bazı 'sivil' tepkilere başvurulmuştur. Söz gelimi bugün Türkiye'deki en tutucu kurumlardan biri olan medya bu sözlerin hesabını sorma görevini üslenerek konuğu sıkıştırmakta gecikmemiştir.

Borrell, kendisini hem savcı hem vatansever bir militan yerine koyarak, ''Türkiye ziyaretim sırasında (Kürdistan'ı da ziyaret edeceğim) ifadeniz dil sürçmesi miydi?'' şeklinde bir soru soran gazeteciye şunları söylemek ve kendini savunmak zorunda kalmıştır:

''Evet bu bir dil sürçmesiydi. Bunu daha önce de açıklamaya çalıştım. (Kürdistan) derken tamamen bir coğrafi alana atıfta bulunmaya çalışıyordum. Bir siyasi açıklama değildi. Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu'sunu kastediyordum.''

Kendilerini Borrell'i soruşturmakla görevli bir komitenin üyesi sanan bir başka gazeteci de bu açıklamadan tatmin olmamış ki Borrell'i sıkıştırmaya devam etmiştir. ''Kürdistan ifadesinden Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni kastettiği'' sözlerinin bir kez daha ne anlama geldiğini sormuştur. Borrell de dayanamayıp, ''Lütfen kelimelerle oynamayalım. AP ve AB, Türkiye'nin coğrafi ve siyasi sınırlarının gayet belli bir ülke olduğunu birçok defa vurgulamıştır. AB aynı zamanda Türkiye'nin siyasi ve toprak bütünlüğünü tamamen desteklemektedir. Onun için benim bir coğrafi alan için kullandığım bir sözcük, Türkiye'nin toprak bütünlüğüne sahip olmadığı anlamına gelemez'' şeklinde cevap vererek bu provokasyon amaçlı soruya yine de cevap vermiştir.

Arkasından bir toplantı sırasında kendisini bir sivil -üniformasız anlamında- toplum faaliyeti içinde gören bir şahıs Borrell'e Diyarbakır'a gidiş nedenini fiili tasallut girişimi ile birlikte sormaya çalışmıştır.

İşin en sevindirici tarafı, devlet ve hükümet yetkililerinin 17 Aralık öncesinde böyle bir 'ulusal sivil' tepki koyma eylemine gereken resmilikte bir cevap vermeleri olmuştur.

Kendisine yapılan müdahale ile ilgili olarak AP Başkanı Borrell, konuşmasına bir süre ara vererek şunları söylemiştir: "Bu müdahaleyi anlamış değilim."

Biz de hala anlayabilmiş değiliz sayın Borrell.

Bu militarist kafalar nasıl oluyor da Avrypa Birliği üyeliğini savunuyor görünürler?

Medya bu kafalar sayesinde toplumun en tutucu kurumlarından biri olduğunu göstermeye devam ediyor.


6 Aralık 2004
Pazartesi
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED