AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Alın size belge, hem de üç adet

Geçen haftaki "Menderes'in Kapıcısı nasıl holding patronu oldu?" başlıklı yazımız, kamuoyunda ve medyada büyük yankı buldu. Haftada bir gün yazabildiğim için bu tartışmaya katılamadım. Umut ederim, Genel Yayın Yönetmenimiz Selahattin Bey (Sadıkoğlu) bu derdimize çare olur da dereye su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlamaz.

Tartışmalara neden olan bu yazımda, bazı belgeleri beklediğimi belirtmiştim. Belgeler geldi, ancak içinden "Menderes'in Kapıcısı" yerine bir "milletvekili" çıktı. Bu milletvekilinin "ibret" verici öyküsünü yazmadan önce, adının "hakkını" veremeyen Radikal Gazetesi Yazarı Hakkı Devrim'e kısa bir yanıtım olacak.

Biraz arşiv karıştırınca gördüm ki, daha önce "kadın silueti" gerisinde Berrin Cankat sahte ismiyle köşe döşeyen bu zat, şimdiye kadar Emin Çölaşan, Fatih Altaylı, Canan Barlas, Deniz Gökçe, Tayfun Talipoğlu, Okan Bayülgen, Cem Yılmaz gibi çok sayıda ünlüye sataşarak polemiklerden beslenmiş. Şimdi bize dil uzatırken, "köşekadısı" ifadesini kullanıp şu soruları yöneltiyor: "Şimdi de sıra gazeteciliği rezil etmeye mi geldi? İler tutar yeri olmayan bu haberden maksat nedir? Ben anlayamadım."

Gazetecilik ahlakı üzerine konuşması gereken "en son kişi" almış kalemi eline ahkam kesiyor. Her şeye rağmen "büyüğüm" deyip bu öyküyü neden yazmak istediğimi bu "köşebekçisi"ne anlatmak istiyordum, "anlayamadım" dediği için. Maksat, memlekete hizmet olsun. Ama Parlamento Muhabiri arkadaşım Hamdi Ateş'in aktardığı şu anektod üzerine vazgeçtim. TCDD eski Genel Müdürü Süleyman Karaman, tren kazalarından sonra hakkında sürekli eleştirel yazılar kaleme alan Hakkı Devrim ile görüşmüş, kazalarla ilgili uzun açıklamalar yapmış. Yazar büyüğümüz, konuşmanın sonuna doğru şöyle demiş: "Bunların hepsini bana niye anlatıyorsunuz? Bu yaşta benim beynim zaten sulanmış..."

Bu sözünde ciddiyse, durum "vahim" demek. Bu durumda, köşe yazmak yerine "köşesine çekilmek" en doğru olanı. Hiç olmazsa bizim gibi geçimini sadece "gazetecilikten" sağlayan gençlerin önü açılır. Ciddi değilse, Cem Yılmaz'ın Kaya Çilingiroğlu ile "talk-show" önerisini ciddiye alırsa fena olmaz.

Neyse, bu kadar "magazin" yeter. Bu bahsi burada kapattıktan sonra asıl meseleye dönelim. Önümde üç adet çok önemli belge var. Üçü de 10 Ağustos 2004 tarihli. Bu belgeler, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanlar Kurulu Adana -1 Ekip Başkanlığı bünyesindeki Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Komisyonu tarafından hazırlanmış "uzlaşma" tutanakları. Tutanaklarda, Yüreğir Vergi Dairesi'ne kayıtlı Yüksel Tekstil Tic. San. A.Ş ile Uzlaşma Komisyonu arasında vergi cezaları üzerinde gerçekleştirilen "uzlaşma sonuçları" yer alıyor. Belki Hakkı Devrim "anlamayacak" ama bu belgeleri açıklamak durumundayım. Çünkü, işim bu...

Birinci belge... Sözkonusu şirketin 2003 yılı Nisan ayı Gelir Vergisi Stopajı 5.771.152.759 TL olarak belirleniyor. Şirketin usulsüz işlemleri nedeniyle kesilen vergi cezası ise 7.906.479.280 TL . Şirketle Uzlaşma Komisyonu masaya oturuyor. Malum, vergi miktarı üzerinde pazarlık yapılamıyor, pazarlık konusu sadece vergi cezalarıyla sınırlı. Gelir Vergisi Stopajı aynen alınıyor, vergi cezası 640 milyon liraya düşürülüyor. Yani, Maliye, vergi cezasının 7.266.479.280 liralık bölümünden vazgeçiyor.

İkinci belge... Şirketin 2004 yılı Nisan ayı Gelir Vergisi Stopajı 1.047.967.676 TL olarak belirleniyor. Bu vergi dönemi için kesilen vergi cezası miktarı ise 1.089.886.383 TL. İlkinde olduğu gibi, vergi borcu aynen tahsil ediliyor, vergi cezası 84 milyon liraya düşürülüyor. Vergi cezasındaki indirim miktarı, 1.005.886.383 TL.

Üçüncü belge... Şirketin 2004 yılı Şubat ayı KDV borcu 7.645.196.867 TL, vergi cezası 8.103.908.679 TL, Mart ayı KDV borcu 145.054.850.000 TL, vergi cezası 150.857.044.000 TL, Nisan ayı KDV borcu 133.370.300.000 TL, vergi cezası 138.379.802.000 TL, Mayıs ayı KDV borcu 8.327.500.000 TL, vergi cezası 8.494.050.000 TL olarak tespit ediliyor. Burada fatura, oldukça kabarık. KDV borçları aynen tahsil ediliyor, vergi cezaları düşürülüyor. 2004 yılı Şubat ayı vergi cezası 650 milyona, Mart ayı vergi cezası 12 milyar 200 milyona, Nisan ayı vergi cezası 11 milyar 200 milyona, Mayıs ayı vergi cezası 688 milyona indiriliyor. Özetle; 2004 yılının 4 ayındaki KDV cezalarındaki indirim miktarı, toplam 130.261.607.546 TL'ye ulaşıyor.

Üç belgedeki vergi cezası indirimleri toplandığında, devletin kasasına girmesi gereken 138 milyar 495 milyon 93 bin 644 TL şirketin kasasında kalıyor. Belgelerde Hesap Uzmanları Arif Yıldırım ve Erol Uçmazbaş'ın imzaları var. Yüksel Tekstil adına "Uzlaşma Tutanağı"na imza atan Yüksel Başoğlu. "Başoğlu" soyadı hemen dikkati çekiyor. Bu şirketin eski Yönetim Kurulu Başkanı Atilla Başoğlu, 3 Kasım'da CHP milletvekiliydi, şimdi AK Parti'de.

Bir ayrıntı daha... Atilla Başoğlu, 13 Temmuz 2004 günü AK Parti Meclis Grubu'nda yeni partisinin rozetini taktı. Tutanağın imzalandığı tarih, 10 Ağustos 2004. Yani, transferin üzerinden yaklaşık 1 ay geçtikten sonra Uzlaşma Komisyonu ile Yüksel Tekstil, vergi cezalarındaki indirim konusunda uzlaşıyor.

Bu ayrıntı, ister istemez zihinleri kurcalıyor: Bu vergi cezası indirimleri, bir transfer jesti mi? Araştırdım, Başbakan veya yakın çevresinin olaydan haberi bile yok. Transfere vesile olan bazı işgüzarların "durumdan vazife çıkardığı" iddia ediliyor. Belki, her mükellefin yararlandığı gibi, rutin bir işlem de olabilir.

Sanırım, bu belgelerden sonra kamuoyunu aydınlatma görevi önce Maliye Bakanı'na düşüyor. Evet, sayın Bakan, söz sizin.


6 Aralık 2004
Pazartesi
 
ŞAMİL TAYYAR


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED