AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
18 Aralık: Boş umut

BRÜKSEL- Herkes tartışmadan kabul ettiğine göre bizler de gerçek olduğuna inanabiliriz: 17 Aralık'ta yapılacak AB Zirvesi'nden 'olumsuz' yorumlanabilecek bir karar çıkmasını bekleyen bir kesim var Türkiye'de. Yerleşik kabule göre, o kesim, 18 Aralık'tan itibaren hareketlenmek üzere, saflarını sıklaştırma çabasına şimdiden girmiş bulunuyor.

Türkiye'de kamuoyu yoklamaları her dört kişiden üçünün AB üyeliğine olumlu baktığını gösteriyor; bu yüzde 25'lik bayağı kalabalık bir grubun 'muhalif' olması demek. Elbette, taraftar olanlar arasında beklentileri gerçeklerle bağdaşmayan, ya da AB üyeliğini yerine getirilmesi imkânsız çıkarlar sebebiyle yeğleyenler de vardır. 17 Aralık'ta zirveden çıkacak karar, Avrupalı bazı liderlerin dar çıkarları ön plana alan yaklaşımları sonucu metne iliştirilmek istenen cümleler yüzünden, şimdi taraftar olan bazılarının iştahlarını da kaçırabilir.

Buradan çıkan doğal sonuç şu: 18 Aralık tarihi seslerini çıkartmak üzere alesta bekleyenlere fırsat sağlayabilir gerçekten. AB karşıtlığı üzerinden yürütülecek bir muhalefetin yankı bulması mümkün...

Buna karşılık, muhaliflerin işi de kâğıt üzerinde durduğu kadar kolay değil. Evet, AB'ye muhalefetin sayısal açıdan bir toplumsal tabanı var; çıkacak karar rahatsızların sayısını daha da artırabilir... Ancak bu kesimlerin tek bir safta toplanmaları ve örgütlü bir muhalefete dönüşmeleri hayli zor olacaktır. Özellikle de, toplumsal muhalefete liderlik etmeye soyunacakların kişilikleri yüzünden...

AB karşıtlığında liderlik, ülkemizin en yaman çelişkisi budur, toplumun en Batıcı kesimlerinin güdümünde; 200 yıllık Batılılaşma çizgisini günümüzde sürdüren bu kesimler, şimdi o çizgi en doğal sonucu olan AB üyeliği ile yeni bir döneme girecek iken, mızıkçılık ediyorlar. Toplumda AB ile bütünleşmeyi 'tehdit' ya da büyük bir 'tehlike' olarak görenler, şimdilerde AB'ye yüksek sesle itiraz edenlerin kendi hassasiyetlerinden farklı sebeplerle bunu yaptıklarının fena halde farkındalar. Bu yüzden de, her dört kişiden biri itiraz ettiği halde, o itirazlar gürültücü muhaliflerin seslerine karışmıyor.

Bir diğer sebep de, toplumda Batı konusunda kuşkucu hassasiyete sahip olanların, ülkeyi AB üyeliğine doğru yönlendiren siyasî kadroya güven duymalarıdır. AB konusunda en ciddi kuşkular Ak Parti tabanında var; ancak oylarıyla iktidara taşıdıkları partinin AB üyeliğini zorlaması o kuşkuların tabanda etkili bir muhalif sese dönüşmesini engelliyor. Bu sebeple de, 17 Aralık'tan sonra ortalığı bulandırmaya hazırlananlar, gürültülerine eşlik edecek kitle bulmakta zorlanacaklardır.

Herhalde AB üyeliğini en son isteyecek insanlar, kafalarında hâlâ kuşku taşısalar bile, Süleyman Demirel ve geçmişte ülkeyi kötü yönetmiş bazı politikacılar ile 28 Şubatçı silâh arkadaşlarının kendileri hakkında iyi düşünmediğinin farkındalar. Biz burada, 'yaman çelişki' adını verdiğimiz garip duruma dikkat çekmiş ve toplumun büyük bölümünün AB'ye umut bağlamasına yol açan hak ve özgürlükler alanındaki sıkıntıların kaldırılmasına ön ayak olunmasını onlardan talep etmiştik. Sözgelimi başörtüsünü yasaklayan, İmam hatiplerin önünü kesenler, yasakçı anlayışlarını uluslararası işbirlikçileri eliyle Avrupa'ya taşıyacakları yerde sorunu olduğu yerde çözme niyetinde görünseydiler, bugün AB konusunda çok farklı bir durum olabilirdi. O fırsatı kaçırdılar...

Şimdi 17 Aralık'ta çıkacak karar metninde yer alabilecek 'şart' sözcüklerine bel bağlıyorlar, ama büyük ihtimalle bu defa da elleri böğürlerinde kalacak. AB ile irtibat süreci hiçbir şey öğretmediyse, halktan kopuk halkçılığın sahtekârlık olduğunu halkımıza bir güzel öğretti.


7 Aralık 2004
Salı
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED