AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Amerikalıları dükkâna sokmamak yerinde bir protesto mu?

Radikal'den Murat Yetkin geçen günkü yazısını bu meseleye ayırmıştı. ABD Ankara Büyükelçisi Eric Edelman'ın bazı şikayetlerine...

Yetkin'in büyükelçiden aktardığı ilk şikayet, Ankara'da "Kale" civarında hediyelik eşya satan bazı dükkânların kapılarına "Amerikalılara satış yapılmaz", "Amerikalılar giremez" ilanlarının asılmasına ilişkindi. Büyükelçinin Amerika'dan gelen akrabaları, alışveriş yapmak istedikleri bazı dükkânlarda bu ilanlarla karşılaşmışlardı.

İsterseniz, Yetkin'in büyükelçiden aktardığı diğer şikayet konularına geçmeden burada biraz duralım: "Kale" esnafının bir bölümünün bu uygulaması tabii ki kabul edilemez bir davranıştır. Çünkü herşeyden önce, hangi ticaret ile iştigal ediyorsa etsin hiçbir dükkân müşteriler söz konusu olduğunda seçicilik, daha doğrusu "ayrımcılık" yapamaz. Bu husus kanunen yasaktır da. Ama buna karşılık her "dükkan", "mal seçimini" tabii ki canının istediği gibi yapabilir. Yani, her ne nedenden olursa olsun müşteri seçimi memnu, "mal seçimi" ihtiyâridir. Bir "dükkân" sahibi "Ben bundan böyle dükkânımda Amerikan malı tek bir iğne bile bulundurmayacağım" diyebilir; ama "Ben bundan böyle dükkanımda Amerikalı (ya da Arap, ya da bir başka milletten birisi) istemiyorum" diyemez.

"Müşteriler" söz konusu olduğunda karşılaşılan bu tür "ayrımcı" davranışları daha iyi anlayabilmek için (hemen her konuda olduğu gibi) meseleyi "karşılaştırmalı" olarak ele almak her zaman yararlıdır. Mesela düşünün ki siz bir Müslüman-Türk olarak Avusturya'da yaşıyorsunuz ve bu ülkenin başkentindeki esnafın büyük bir bölümü de sizlerden haz etmiyor. Olabilir, bu dünyada kimseye "Benden niçin haz etmiyorsun?" diye sormaya hakkımız yok. Ama Viyana esnafından hiçbirisi dükkânının kapısına "Türkler giremez", "Türklere satış yapılmaz" gibi ilanlar asamaz. Peki asarsa ne olur? Asarsa, dükkandan çevrilen müşteri gidip davacı olur ve açtığı davayı da kazanır.

Söylemek istediğim özetle şu: ABD'nin Irak'ı işgali ve bu işgal sonrasında yaşanan vahşet, "Kale" esnafının seçtiği türden buram buram "ayrımcılık" kokan uygulamalarla protesto edilemez. Bir insanlık dramı karşısında tavır almak isteyenlerin dikkat etmesi gereken ilk husus bu tavrı alırken "kendi ellerini temiz tutmaya" özen göstermeleridir. Hem artık Türkiye'de de, birtakım "devletler" (hatta bu devletlerin yönettiği ülkelerde üretilen "mallar"ı da konuşabiliriz) ile o devletlerin vatandaşlarının birbirlerine karıştırılmamasının zamanı gelmedi mi? Hatırlıyorsunuzdur; yakın geçmişte İtalyan hükümeti de canımızı sıkmıştı. Ama yine hatırlarsanız, o zaman öfkemizi İtalyanlardan değil, İtalya'dan ithal edilen sebze-meyvenin üzerinde tepinerek çıkartmıştık. Bu tarz protesto gösterilerini tercih ettiğimden değil; ama eğer öfkemizi yatıştıracaksa, buyurun o zaman Amerikan mallarının üzerinde tepinmeye... Ama bırakın "Amerikalılar"ı dükkanın kapısından çevirme politikasını...

Murat Yetkin'in ABD'nin Ankara Büyükelçisi'nden naklettiği ikinci önemli şikayet konusu da, Felluce'de yaşananların başta TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış olmak üzere bazı çevrelerce "soykırım" olarak nitelenmesi. Biliyorsunuz, büyükelçi bundan da şikayetçi.

Peki bu konuyu nasıl değerlendirmek lazım?

Yarın devam ederiz.


7 Aralık 2004
Salı
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED