AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Siyasetten zihniyete...

Türkiye tarifi zor bir ülke. Ekonomide, popüler kültür hayatında hareketli, gelişen, dinamik yanları var. Ama siyasi ve entelektüel açıdan, 'kavrukluğu' neredeyse model haline getiren bir yöne de sahip. AB hattında ilerledikçe bu denklem daha keskin hale geliyor.

Özellikle son yıllarda, neredeyse bir kişilik yırtılmasını andıran bir şekilde iki ayrı tarafa giden iki ayrı yön bu.

Düşünsel dünyamızı, fikir dünyamızı şöyle bir düşünün...

Yasaklanmak, kısıtlanmak bir yana, düşüncenin kendi dinamiğiyle sindiği, silindiği bir evreden geçiyoruz. İktidar kavgalarının, ilkesizliği bu denli tahrik ettiği, düşüncenin içini bu denli boşalltığı, daha da öte ilkeler, düşünceler üzerine bu denli tahakküm kurduğu pek az dönem olmuştur, herhalde.

Oysa, özgür düşünce ve fikir üretimi, bir toplumun can damarıdır.

Dengeli ve doğal gelişmenin ana rehberidir. Serbest teşebbüs adımları ve bireysel kararlardan siyasi kararlara, edebiyattan müziğe kadar; özgür düşünce, yaratıcılığın onsuz olmaz atmosferini oluşturur. Yaratıcılık ise kültürel, ekonomik ve siyasi refahın temel koşulunu...

Demokrasinin anlamı da burada gizlidir.

Zira, fikir üretimini, düşünceyi, özgür ve rekabetçi tartışma besler; tartışmayı mümkün kılan ise demokrasidir.

Tartışmanın temel işlevi 'ötekini' dinlemek ve anlamaksa; anlamak farklı görüşler arasında etkileşime yol açıyorsa; etkileşim de zengin ve yaratıcı bir kimlik üretiyorsa... Bu, eşitlikçi, özgürlükçü ilke ve kuralların kendiliğinden oluşumu ve onun etrafında şekillenen bir toplumsal mutabakat demektir, demokrat bir zihniyet demektir...

Demokrasiden beslenen ve demokrasiyi besleyen de işte bu mutabakat ve zihniyettir...

İş kelimelere dökülünce basit görünür. Ama pek de öyle değildir.

Bu mutabakatın olmadığı, bu zihniyetin yerleşmediği diyarlarda, demokrasi yalnızca kendi çıkarlarımız adına kullanacağımız bir silaha dönüşür çünkü. Demokratlık, bir siyasi mücadele aracı haline, çıkar savunmak için edinilmiş geçici bir kimlik haline geliverir.

Türkiye de işte böyle bir diyardır.

Bu diyarlardan birisidir...

Oysa demokrasi ve demokratlık, bizde olanın tersine, herşeyden önce kendini sorgulama ve mutlak kılmama çabasıdır. Ve bu çabanın ötekilerin, bizden farklı olanların varlığıyla, talepleriyle ilişki içinde olmasıdır.

Farklı olanı anlamak böyle mümkün olur ve bu, demokratlığın ana koşuludur. Yani farklı olanı anlamak yetmez, onunla birlikte bir şeyler inşa etmek iradesi gerekir. Bu nedenle, demokratın merceği topluma dönüktür; devlete, siyasi merkezlere değil.

Bunun içindir ki, Kürt meselesine, tesettür meselesine, AB üyeliğinden Susurluk meselesine ayrı gözlerle bakıp, meşrebine göre birini öven, diğerine söven bakışa demokrat bakış denemez.

Kısacası, demokratlık parçalı olmaz. O tutarlı bir zihniyettir, yani bir bütündür. Demokratlık kimliğe göre, esasa göre şekil değiştirmez. O, söz konusu kim olursa olsun, sorun ne olursa olsun, önce usullerin, kuralların, ilkelerin dikkate alınmasına demokralık denir.

Kimseyi suçlamayalım ve hiç unutmayalım: Bir ülkede devlet, bizim tasavvur ettiğimizden başka bir şey değildir.


14 Aralık 2004
Salı
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED