AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Charles Foster Kane mi dediniz?

Malı-mülkü elinden alınmış, haksızlığa uğramış biri gibi değil de, hamle sırasının kendisine gelmesini bekleyen bir oyuncu gibi davranıyor. "Hamle sırası"nı alınca hem kendisine gadredenlere misliyle mukabelede bulunup öcünü alacak, hem de malını-mülkünü ve kaybolan prestijini kurtaracak.

Kaç zamandır, "Nedir bu Cem Uzan vakası?" diye düşünüyorum.

Kimdir?

Niçin bu kadar üzerine gidiliyor?

Ne yapmıştır?

Bir partinin genel başkanı... Onu biliyoruz. Devletin el koyduğu birtakım şirketlerin sahibi yahut hissedarı. Onu da biliyoruz... Şu an içeride. Onu da biliyoruz. Polis, "İmar Bankası soruşturması"yla ilgili olarak alındığını söylüyor. Bilgi saklamak ve delilleri karartmakla suçlanıyor. Sağlık kontrolünden geçirilmiş. Kelepçe takılmamış, vs...

Geçen gün, "Bakalım hakkındaki suçlamalara ne cevap verecek?" diyerek oturdum televizyonun karşısına, üç saat boyunca Hulki Cevizoğlu arkadaşımıza anlattıklarını dinledim.

Gözaltında bulunduğu ve kalbinden rahatsız olduğu için fazla üzerine gitmek istemiyorum. Ama anlattıkları tatmin etmedi beni. Cevizoğlu'nun, muhatabını tartan ve bence son derece "toleranslı" soruları karşısında bile panikledi. Bazen sinirlendi. Bazen dili dolandı. Sık sık gözlerini kaçırdı. Sürekli hesap soracağını söyledi.

Kimlerden hesap soracaktı?

Yargıdan mı? Siyasi iradeden mi? Tasarrufları çarçur olan İmar Bankası mudilerinden mi? Telsim ve Teleon abonelerinden mi? Bugün devletin patronajında tıkır tıkır maaşlarını alan Star grubu çalışanlarından mı?

Kimden?

Hani el konulan şirketlerle hiçbir bağı yoktu ve kendini tamamen partisine adamıştı?

Cem Uzan'ın sahibi yahut hissedarı bulunduğu şirketlerin Türk halkına faturası 7.5 katrilyon lira. Bir diğer deyişle, 5 milyar dolar... Bu paralar ne oldu? Bu zararı kim ödeyecek?

Bu soruya cevap vermedi.

Cevizoğlu, Pamukova'daki çiftlik ve yatlarında bulunan "gizli kameraları" sordu. Buna verdiği cevap ise tam "dumur"luktu: Madem ev ve yatlar onlarınmış, istedikleri yere kamera koyabilirlermiş. Fakat, ev ve yatlarında ağırladıkları hiçbir "dostlarını" gizli kamerayla izlememişler. Misafir geldiğinde kamerayı kapatıyorlarmış...

Cem Uzan konuşurken, bir an karşımda o Amerikalı aktör var sandım... Hani "Matrix" filminde Neo'yu kovalayan "siyah gözlüklü" adamlar vardı ya; onların şefi konumundaki adam... İsmini çıkaramadım. İkizi gibi benziyor. Fiziki benzerlikten söz ediyorum, yanlış anlaşılmasın.

Uzan Grubu'nun "46. yıl kutlamaları" çerçevesinde gerçekleştirilen şarkılı-türkülü meydan gösterileri siyasal harekete dönüşünce, bir refikimiz "Berlusconi" yakıştırmasında bulunmuştu. Cem Uzan da hem genç, hem yakışıklı, hem başarılıydı. Medya gücü vardı. Galatasaray'a başkan olunca bir de futbol kulübü olacaktı. Eh, partisini de kurmuş ve girdiği ilk seçimde hatırı sayılır bir oy oranına ulaşmıştı. Neden olmasındı?

Bir başka refikimiz de, Charles Foster Kane'e benzetmişti. Cem Uzan, evet, "Yurttaş Kane" filmindeki Orson Welles'in gençliğine benziyordu... Gerçi, medya imkanlarını sıfırdan yaratmamış, hazır bir birikime konmuştu ama, birçok bakımdan benzeştikleri doğruydu... O da en az Foster Kane kadar hırslıydı ve oyunu "kuralına göre" oynuyordu. Belki onun da ölmeden önce son sözü "Rosebud" olacaktır, bilmiyorum.

Fakat Charles Foster Kane'in maliyeti yoktu... Bu noktada biraz ayrışıyorlar!


14 Aralık 2004
Salı
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED