AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Amerika ile, Amerika'sız...

"Amerika Irak'tan çekilirse Irak üçe bölünür, bu da Türkiye'nin en istemediği şeydir. Öyleyse Türkiye Amerika'nın Irak'ta sonuç almasını desteklemeli, bunun için de..."

"Bunun için de...."nin nokta nokta yerlerine Amerika'nın Irak'ta işlediği her türlü vahşet giriyor ve Türkiye'den, yani Ak Parti hükümetinden bütün bunlara en azından sessiz onay, en çoğundan ise, her türlü destek bekleniyor.

Bırakıp gitmesi bile sizin için bela olan bir şeyin, orada bulunmasının nasıl bir sonuç üreteceği hesap edilebilir.

Nitekim Türkiye Irak'taki Amerika'dan rahatsız, özellikle halk, çok büyük çoğunluğu ile Amerika'nın Irak'ta hiçbir haklı sebebe dayanmaksızın durduğunu, daha ötede "Türkiye için birinci öncelikli tehdidin Amerika olduğunu" düşünüyor. (Pollmark'ın araştırmasına göre halkın yüzde 36'sı ABD'yi birinci öncelikli dış tehdit olarak görüyor. İkinci tehdit olarak görülen terörün payı bile yüzde 14.2'de kalıyor. Ankete katılanların yüzde 80'den fazlası Amerika hakkındaki kanaatlerini "olumsuz" kelimesiyle açıklıyorlar. (M. Karaalioğlu, Y. Şafak. 10 Aralık 2004)

Hükümetin ABD gibi bir süper güçle ilişkisi hiç şüphesiz halkın değerlendirmesinin yalın yansıması gibi değil. Anlaşılabilir ki hükümet, açıkça Türkiye'nin canına tecavüz söz konusu olmadığı durumlarda ABD ile düşman olmak istemez, savaşmaz, ABD ile boğuşmayı tercih etmez, ABD ile barış içinde olmayı arzu eder.

Bush yönetiminin pişirip sunduğu ve Büyük Ortadoğu Projesi diye başlayıp sonra Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi haline gelen proje içinde Türkiye'ye de önemli rol verilmiş, oysa Türkiye projenin ABD tarafından oluşturulmuş tüm stratejik safhalarında kendi çıkarları ile yer alabilme noktasında kuşkulu. Tam da bu süreç içinde Amerika tarafından Irak operasyonu gerçekleştirilmiş. Irak operasyonu kuşkuları daha da derinleştirmiş.

Irak operasyonu deyip geçmemek lazım.

Olayın sadece, Türkiye'nin çıkarları ile ilgili boyutu yok. Bir de insani boyutu var, islami boyutu var.

Ve orada, gerçekten sadece Türkiye'nin Müslüman nüfusunu değil, tüm dünyanın insanlığını ayağa kaldıran gelişmeler olmuş. Amerika, Hiroşima'dan - Nagazaki'den, Vietnam'dan sonra Ebu Gureyb'de, Felluce'de, Necef'te, Ramadi'de insanlık suçuna imza atmış.

Türkiye, hem insani hem islami duyarlılıkla ayaklanmış.

Hatta, tüm dünyadaki tepkilere bakınca Türkiye'deki toplumsal tepkinin geç bile kaldığı gözlenmiş. Arap-İslam dünyasındaki tepkisizlik ise, duyarsızlığın değil, baskılar altında sinmişliğin göstergesi olarak not edilmiş.

Türkiye medyası haklı bir isyanı seslendirmiş...

Ve bir gün, Başbakan'ı ve Dışişleri Bakan'ı ile hükümet de, bizzat Başkanı ve İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı ile TBMM de halk tepkisine sahip çıkmış.

Başbakan, Felluce'de can verenleri "şehit" olarak nitelemiş, Ramazan Bayramı üzerine düşen Felluce kıyımına dikkat çekmiş... Bu arada, "soykırım suçlaması"na uzanan değerlendirmeler olmuş...

Hükümetin bu tavrı, Başbakan'ın daha önce Şeyh Ahmet Yasin'in hunharca katledilmesi üzerine Şaron'un bireysel suikast politikalarına getirdiği "Devlet terörü" tanımlaması ile bütünleşmiş...

Önce Amerika'daki Yahudi lobisi hareketlenmiş... Sonra da Bush yönetimi...

"Ak Parti hükümeti ne yapıyor? Yoksa bir düşmanlıkla karşı karşıya mıyız? Ak Parti kadroları 'şehitlik' vs. söylemleriyle geleneksel köklerine mi rücu ettiler?"

"Acaba Başbakan Erdoğan'ın, Amerikan Büyükelçisi'ne randevu vermemesi diye bir olay var mı ve varsa bu neyin nesi? Bir meydan okuma mı söz konusu?"

Bu sorular Washington'dan yola çıkıp Ankara kulislerine uzanıyor ve hükümete yönelik bir sıkıştırma ameliyesine dönüşüyor.

"Niyetiniz ne?" Ardından;

"Yoksa AB'yi Amerika'ya karşı alternatif olarak kullanma hesabınız mı var?"

Ve nihayet hükümet cenahından açıklamalar gelmeye başlıyor... "ABD ile sorun yok!"

Oysa var sorun.

İki kere var:

Bir, halkın ABD'nin İslam coğrafyasında işlediği cinayetlere gösterdiği haklı isyan sebebiyle var. Bunu hiçbir hükümet gözardı edemez. Ak Parti hükümeti de, halkının insani-elbet islami tepkilerini görmemezlikten gelemez.

İki, Amerika'nın gerçekleştirdiği operasyonun her safhasında ortaya çıkan sorunlar yumağı, onunla birlikte görünen her ülkeyi zor durumda bırakıyor ve Türkiye bu çerçevede en çok zorda kalabilecek ülke durumunda, o yüzden yer yer tavır koymak zorunda... Şu anda Türk hava sahasının Amerikan askeri uçaklarına açık olması ve Amerikan birliklerine ikmalin Türkiye üzerinden yapılması bile yeterince sorun getiriyor. Türkiye'nin "ABD ile daha kaç adım birlikte yürüyebilirim?" sorusunu sorması kadar tabii bir şey olamaz.

Siyonist kadrolarla içiçe neo-con Bush yönetiminin, bütün dünya için riskler taşıdığı, hemen tüm bağımsız kanaat önderleri tarafından kabul ediliyor. Bu riskin en büyüğü Ortadoğu İslam coğrafyasında odaklaşıyor ve bu da Türkiye'yi zora sokuyor.

Amerika ile veya Amerika'sız olmak, tıpkı baba bir hırsız tuttum işine benziyor...


14 Aralık 2004
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED