AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Medeniyetler barışı kimin umurunda?

Avrupa Birliği üç gün sonra Türkiye ile ilgili tarihi önemi olan bir karar alacak. İçeriği nasıl olursa olsun, Atlantik'ten Pasifik'e kadar her ülke, alınacak kararın etkisini hissedecek. Türkiye ile AB arasındaki ilişkinin niteliği ve geleceği, Ankara ile Brüksel'in sınırlarını çoktan aşıp küresel bir hal aldı. ABD'nin sessizliği 17 Aralık'tan sonra bozulacak. İslam dünyası tamamen bu karara kilitlenmiş durumda. Rusya, Çin ve genel olarak Asya'daki eğilimler, Türkiye ile Avrupa, dolayısıyla Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin geleceğine göre bir seyir izleyecek. İsrail ve ABD'nin, 1991'den bu yana beslediği medeniyetler krizinin, daha doğrusu İslam orta kuşağın tecrit edilmesine yönelik buhran dünyayı kamplara ayırıp ayırmayacağı, 21. yüzyıl küresel sisteminin din/medeniyet eksenli mi yoksa kaynaklar/güvenlik eksenli mi olacağı konusundaki çizgiler bu karar sonucu belirginleşecek.

Kendimizi kandırmayalım. "Medeniyetler barışı" ya da "uygarlıklar arası diyalog" bizden başka kimsenin umurunda değil. Son on yıllık eğilimleri ciddiyetle izleyenler, ekonomik/güvenlik eksenli stratejilerin, medeniyetler arası diyalog, demokrasi ya da "terör tehdidi" gibi şemsiye kavramlarla maharetle gizlendiğini görecekler. Dinler/medeniyetler arasında krizlerin temelini atan bu korkunç ihtiras ve paylaşımın, İslam-Batı ya da diğer medeniyetler arasında bir yakınlaşmaya yardımcı olduğuna dair en ufak bir iz göremeyeceklerdir. Bu yönüyle medeniyetler arası diyalog koca bir balondan ibaret ve İslam dünyasını küresel iktidar paylaşımından dışlayıp direnç noktalarını ezmeye yönelik büyük bir aldatmacadan başka hiçbir anlam içermiyor.

Anglo-Amerikan-İsrail cephesinin açık savaşı tüm pervasızlığı ile devam ederken AB'nin "İslam dünyası ile ABD'den farklı diyalog arayışı"nı dürüstçe tahlil edersek, aslında Brüksel'in de böyle bir amacı olmadığını, AB'nin ABD yayılmasına karşı bir varoluş mücadelesi yürüttüğünü, ekonomik/güvenlik eksenli stratejilerini hayata geçirmeye çalıştığını görürüz. Müzakere tarihine birkaç gün kala Avrupa'nın içine düştüğü sıkıntılı duruma dikkat edin: "Yüzyılın projesi" olan Türkiye-AB ortaklığını güven eksenine oturtmamak için her yol deneniyor.

AB, Türkiye ile "kader birliği değil, maslahat ortaklığı" istiyor. Bu durum, "ucu açık müzakere" ifadesinde de kendini gösterdiği gibi, Türkiye'ye bakışın konjonktürel olduğu sonucunu doğuruyor. Yani AB'nin de medeniyetler barışı gibi bir derdi yok. Jeopolitik hesapların baskısıyla Türkiye'ye müzakere tarihi verilecek. Ancak hem verilecek kararın niteliği hem de daha sonra yürütülecek müzakerelerin seyri, AB'nin gerçek arzusunu daha net ortaya koyacak. Müzakereler döneminde kültürel boyut büyük krizlere neden olacak, AB gerçekten medeniyetler arası ortaklık modeli gibi bir derdinin olmadığını ortaya koyacak.

Batı, Müslüman dünya ile masaya oturmak zorunda

"Medeniyetler krizi", "terör" ya da "İslam tehdidi", Batı'nın evrenselleştirerek gerçek niyetlerini kamufle ettiği bir siyaset dili, bir dış politika aracı. Buna karşı "medeniyetler arası diyalog" ise hedef coğrafyanın siyaset dili. Oysa iki taraf arasındaki ilişkilerin geleceği bambaşka gerçekler üzerine bina ediliyor. Bu dili kullananlar da, bu dilin muhatapları da gerçeklerin farkında. Birkaç yıl içinde yeryüzü derin çizgilerle birbirinden ayrılacak. Peki bu söylemlerle oyalanmanın zamanı mı?

Küresel gelişmelerde paylaşım ve kontrol stratejilerinden başka hiçbir şey göremezsiniz. "İslam'ın kanlı sınırları"nı hazırlayanlar da onlardı, savaşı Müslüman coğrafyanın kalbine yerleştirenler de onlar. Amerika, Avrupa, Rusya ve Çin merkezinde dünya kültürel/ekonomik/güvenlik stratejileri ekseninde birleşirken/yakınlaşırken İslam coğrafyasına dönük stratejilerin parçalamayı esas alması ne anlama geliyor?

Batı, Müslüman dünya ile masaya oturmak zorunda. Bu dinamik coğrafyaya yönelik bütün kontrol stratejilerinin başarısız kalacağını, Karzailerle, Allavilerle bu coğrafyayı yönetemeyeceğini kabul etmek zorunda. 20. yüzyıla özgü yöntemleri kullanarak yüzyıllık bir uykudan uyanan İslam dünyasını rehin alamayacağını, kaynak/güvenlik stratejileriyle yeryüzünün en hareketli coğrafyasını sindiremeyeceğini anlamak zorunda. Batı, kendisi 21. yüzyıla sıçrarken bu coğrafyayı bir yüz yıl daha 20. yüzyıla mahkum edemeyeceğini ve yaşanan siyasi, ekonomik ve kültürel uyanışı karartamayacağını bilmek. Batı, bütün kurumlarıyla İslam dünyasını tecrit etme ve küresel sistemin dışına itme politikasını derhal terketmek zorunda.

Birkaç örgütü hedef alarak, İslam dünyasını terör kavramıyla algılayanlar kaybedecek. Atlantik'ten Pasifik'e uzanan bu coğrafyadaki siyasi, ekonomik ve kültürel aydınlanmayı, arayışı küçümseyenler kaybedecek. Barış/demokrasi ve diyalog gibi şemsiye kavramlar altında yürütülen güvenlik/paylaşım stratejilerine umut bağlayanlar kaybedecek. Allavi ve Karzai modellerine bel bağlayanlar, rejim değişikliklerini bölgenin yeniden yapılandırılması olarak algılayanlar, yeni tür iktidar elitlerinin bölgedeki temsil krizini çözeceğini sananlar kaybedecek. Artık AB'nin alternatif Amerika, İsrail ya da Büyük Ortadoğu Projesi değil. Artık Amerika'nın ya da Avrupa'nın ürettiği formüller Müslüman dünyayı tatmin etmiyor. Onlar güç istiyorlar. Onlar yüzyıl sonra tekrar ayağa kalkmak istiyorlar. Onlar geleceğin dünyasında varolmak istiyorlar. Artık onlar kendi siyasi, ekonomik ve kültürel taleplerinin peşinde gidecek. Bu güce sahipler. Çok yakında özgüvene da sahip olacaklar. Kim bu yeni dalgayı yakalarsa, kim Washington'ı, Brüksel'i, Londra'yı aradan çıkarıp bu yeni dalgayı kendi gözleriyle görürse güç odur.

Bu tecrit, 21. yüzyılda büyük bir mucizenin ortaya çıkmasına neden olacak. ABD'nin, Avrupa'nın, İsrail'in, Rusya'nın, Çin ya da Hindistan'ın yaptığı tek şey bir mucizenin doğuşunun önünü açmak. Batı, küresel sistemin aktörleri İslam'la, bu coğrafya ile masaya oturmak zorunda. Yoksa Batı'dan, Doğu'dan, Kuzey'den ve Güney'den sıkıştırılan bu coğrafya patlayacak. O zaman, ister istemez boyun eğmek zorunda kalacaklar.


14 Aralık 2004
Salı
 
İBRAHİM KARAGÜL


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED