|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Cuma günü açıklanan üçüncü çeyrek büyüme oranı, beklentilerin hayli altında çıktı. Gayrisafi milli hasıla, Temmuz - Eylül aralığında geçen senenin aynı dönemine göre % 4,7 büyümüş gözüküyor. Dönemsel hasıla, ilgili aylar içinde milli unsurların ne kadar katma değer ürettiğini gösterir. Tabiatıyla iki dönem arasında karşılaştırma için kullandığımız büyüme oranının, aradaki dönemleri hesaba katmayan bir yönü var. Türkiye, 2003 yılının üçüncü çeyreğinde (1987 fiyatlarıyla) 39,6 trilyon TL katma değer üretmiş. Bu senenin aynı döneminde bu üretimin meblağı 41,5 trilyon. % 4,7 işte bu büyümeyi ifade ediyor. Haliyle bir dönemden diğerine, büyüme oranları ciddi dalgalanmalara şahit olabiliyor. Peki, yılın ilk iki çeyreğinde sırasıyla % 12,4 ve % 14,4 büyümüş olan dönemsel GSMH'nın üçüncü çeyrekte % 4,7 olarak ortaya çıkmış olması neyi ifade ediyor? Gerçekten söylendiği gibi büyümenin hız kestiğini mi, yoksa daralmış bir ekonominin yaşadığı hızlı açılımın ardından tabii bir normalleşme sürecini mi? İşin aslına bakacak olursak, bu iki gerekçeyi de bünyesinde taşıyor % 4,7. Yılın üçüncü çeyreği normalde ekonominin ivme kazanmaya başladığı bir dönemdir. En kötü zamanlarda dahi, bu aylarda iktisadi faaliyet bir önceki döneme (bahar aylarına) nispetle hemen her zaman büyür. Nitekim bu yılda benzer bir büyüme söz konusu. Ancak geçmiş yıllara nispetle bu yıl üçüncü çeyrekte ikinci çeyreğe nispetle yaşanan büyüme, geçmiş yılların hayli altında kaldı. Yani büyümenin gerçek anlamda hız kestiği anlaşılıyor. Bu durum, sınaî üretim endekslerinden de görülüyor. Yayınlanmış verilerden sınaî üretimin bir önceki yılın aynı dönemlerine nispetle artmaya devam ettiği, ancak artış ivmesinin büyük ölçüde kesildiği gözlemleniyor. Büyümeyi tetikleyen ve toplam imalat sanayiinde ağırlığı olan kimi sektörlerde, yaz aylarında üretim endeksinin azaldığı anlaşılıyor. Benzer bir durum imalat sanayi eğilim anketinde de yaşanıyor. Merkez Bankası Reel Kesim Güven Endeksi ve İktisadi Eğilim Anketi de özellikle iç piyasaya yönelik ivmenin zayıfladığına işaret ediyor. Tüm bunlar, esasında reel kesimde ciddi bir durulma sürecine girildiğini ortaya koyuyor. Büyümenin hız kesmesinin başlıca sebebi, tahmin edileceği gibi 17 Aralık sendromu. Türkiye'de 17 Aralık'ı müteakip müspet veya menfi muazzam değişiklikler olacağı beklentisi, maalesef hemen herkesin kafasına yerleşmiş durumda. Bu tarihten sonra müspet veya menfi, yaşanacakların esasında iktisadi temeller açısından fazla bir anlamı olmadığını söylemek, şu aşamadan sonra anlamsız. Zira neticede beklentiler, karar alıcıların yatırım ve hatta tüketim kararlarını bu tarihten sonrasına ötelemelerine sebep oluyor. Bu da, tabii olarak, ekonominin soğumasına sebep oluyor. Tüm bunlara rağmen, esasında ekonominin bir normalleşme sürecine girdiği de anlaşılıyor. Geçen sene yavaş büyüme gösteren kimi sektörlerde üretimin artmaya başladığı, büyüme trendinin bu sektörlere de sirayet ettiği görülüyor. Bu verilerden hareketle, büyümede yaşanan bu yavaşlama trendinin son çeyrekte bekleme etkisine dönüşerek daha bariz bir hal alacağı tahmin edilebilir. Zaten yılın son çeyreğinde yaz aylarına nispetle hemen her zaman bir yavaşlama söz konusu olur. Buna göre, son çeyrek büyümesinin % 2 ila 4,5 arası olacağı, bunun da toplam 2004 büyüme oranını % 7,8 ila 8,5 aralığına sokacağı öngörülebilir. İşler daha vahim bir hal alır da, son çeyrekte sıfır büyüme gerçekleşirse bile, 2004 büyüme oranının % 7,3'ün altına düşmeyeceği artık ortada. Sonuç itibariyle, sürecin yavaşlamakla birlikte büyümenin etkilerinin daha geniş bir tabanı kapsadığı görülüyor. Bu anlamda sürecin esasında bir bekleme ve normalleşme dönemi olarak algılanması gerekiyor. 17 Aralık tarihini müteakiben bu sürecin 2005'e nasıl yansıyabileceğini de gelecek hafta ele alalım.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |