|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Türkiye'nin Avrupa yolculuğunun kaderini belirleyecek karar bu akşam belirginleşecek. Artık "ortaklığın" özellikle Türkiye'nin yakın çevresinde; Balkanlar'da, Karadeniz çevresinde, Kafkaslar/Orta Asya'da, en önemlisi de Akdeniz/Ortadoğu'da ne tür değişimlere öncülük edeceğini tartışacağız. Küresel bölünme ve kaynaklar/güvenlik eksenli stratejilerin ötesinde, söz konusu bölgelerde başlayacak "demokrasi seferberliği"nin bizleri nasıl bir geleceğe taşıyacağını, "Amerika'nın demokrasi dayatması" ile Avrupa'nın "demokratik dönüşümü"nün nasıl farklılaşacağını, bu seferberliğin yaşadığımız coğrafya için özgürlük ve refah anlamına mı geleceğini yoksa askeri/güvenlik stratejileri için bir şemsiye kavram olarak mı kullanılacağını dikkatle değerlendirmek zorundayız. Medeniyetler çatışmasının, etnik kavgaların, din merkezli krizlerin, işgallerin ve toplu katliamların yaşandığı bugünlerde "demokrasi ve özgürlük söylemleri"ne karşı görünme riskini, "özgürlük düşmanı" suçlamasını göze alarak tehlikeli bir sürece dikkat çekmek istiyorum. Demokrasi ve özgürlük söylemleriyle dünyanın bir bölümünün geleceği çalınıyor. Afganistan ve Irak işgaliyle başlayan küresel yağma harekatı, bir başka koldan da "demokrasi terörü"yle yürütülüyor. Baskıcı rejimler altında kıvranan, özgürlük ve refah arzusuyla gözleri kararan toplumlar, geleceklerini karartacak, özgürlüklerini ipotek altına alacak bir tuzağa doğru sürükleniyor.
Askeri güce dönüşen NGO'lar
Gürcistan'daki "Kadife Devrim"den sonra gelişen Ukrayna'daki "Turuncu İsyan" siyasi sonuçları itibariyle Irak işgalinden hiç de farklı değil. Irak'ta 100 bin kişiyi demokrasi adına öldüren Amerika, aynı programı Ukrayna'da 100 milyonlarca dolara yapmaya çalışıyor. Irak'ta hedefine ulaşmak için en üstün askeri teknolojiyi kullanan Amerika, Ukrayna'da "askeri güç" olarak sivil toplum örgütlerini kullanıyor. Irak'ta yıllarca CIA içinde beslediği İyad Allavi'yi, Ahmet Çelebi'yi vitrine süren Amerika, Ukrayna'da internet sitesini bile kendisinin finanse ettiği Victor Yuşçenko'yu iktidara taşıyor. Nitelik ve hedeflenen sonuç itibariyle ABD'nin Irak'ı işgali ve Ukrayna'da yürüttüğü demokrasi operasyonu arasında çok da fark yok. Irak'ta işgalin en korkunç örneği sergilenirken Ukrayna'da demokrasi büyüsü ile kitleler rehin alınıyor. Demorkasi ile vahşetin aynı işlevi gördüğü, aynı amaca yöneldiği, aynı karede yer aldığı, askeri/güvenlik stratejilerinin bir unsuru haline getirildiği bir dönemde yaşıyoruz. National Endowment for Democracy (NED), U.S. Agency for International Development (USIAD), Freedom House, Carnegie Endowment for International Peace, Geoge Soros'un Open Society Institute, National Democratic Institute ve International Repuplican Institute gibi güya sivil toplum kuruluşları (NGO) Amerikan ordusundan hiç de farklı roller üstlenmiyor. Bu kuruluşlar, Amerikan Freedom Hose tarafından yönetilen "Poland-America-Ukraine Cooperation Initiative (PAUCI)" üzerinden Ukrayna'ya milyonlarca dolar akıttılar. Paranın yanısıra Victor Yanukoviç iktidarını devirmek için Ukrayna'ya sayısız ajan gönderdiler. Ukrayna'da kurulan ve ABD tarafından PAUCI üzerinden finanse edilen International Center for Policy Studies aynı zamanda Open Society Institute tarafından destekleniyor. Yine Western Ukraine Regional Training Center USIAD tarafından finanse ediliyor. The Center for Political and Legal Reforms adlı kuruluş da ABD yönetimi tarafından finanse ediliyor. Üç kuruluşun da ortak amacı Yuşçenko'yu iktidara taşımak. Demokrasi operasyonları için ayrılan yüz milyonlarca dolar sadece Gürcistan ve Ukrayna'da kullanılmadı. ABD'nin askeri "operasyon"larına paralel biçimde dünya genelinde çalışmalar yürütülüyor. En son Beyaz Rusya Meclis Başkanı, sıranın kendilerinde olduğunu, ABD'nin bu amaçla bazı kuruluşlara 50 milyon dolar verdiğini açıkladı.
Demokratik tiranlar dönemi
"Operasyon", sanıldığı gibi antidemokratik rejimleri hedef almıyor. Sadece ABD karşıtı yönetimlerle de sınırlı değil. Amerika jeopolitik hedefleri doğrultusunda kendi diktatörlerini yaratıyor. Afganistan ve Irak'ı önce işgal etti. Ardından Hamid Karzai ve Iyad Allavi liderliğinde yeni iktidar elitleri oluşturuyor. Karadeniz çevresindeki ülkelerde seçimleri doğrudan yönlendirerek yandaşlarını iktidara taşıyor. Allavi ve Karzai'nin CIA için ne hizmetler yürüttüğü malum. Amerika için demokrasi sadece seçimlerin kontrolüne indirgenmiş durumda. "Operasyon"un demokratik süreci destekleme gibi bir niyeti de yok. Müdahale edilen ve yeni iktidar elitleri oluşturulan ülkelerde otoriter rejimler güç kazanıyor, kazanacak. Demokratik tiranlar dönemi başlıyor. Bugün ABD'den uzak ülkeleri hedef alan operasyon, yarın müttefik ülkelerde de yürütülecek. Demokratik kurumların yerleştiği ülkelerde de ABD'nin yeni modeli denenecek. Çünkü bu bir kontrol stratejisi ve kaynağını askeri planlamalardan alıyor. Afganistan ve Irak seçimleri bu halkların iradesini ne kadar temsil etti? Ya da Filistin'i iç savaşa doğru sürükleyen seçim sürecinde Filistin halkının mı yoksa ABD ve İsrail'in mi dediği olacak? Afganistan'daki seçim kukla yönetim üzerinden ABD işgalini meşrulaştırdı. Irak'ta ocakta yapılacak seçim yine ABD işgalini meşrulaştıracak. Filistin'deki seçim de ABD-İsrail'in kontrolünü... Çok yakında demokrasi adı altında diğer Ortadoğu ülkelerinde de ABD hakimiyetinin nasıl tesis edildiğini göreceğiz. "Ukrayna'nın özgürleşmesi"ni alkışlayabiliriz. "Gürcistan'ın özgüleşmesi"ni alkışlayabiliriz. Afganistan ve Irak'ın, onbinlerce insanın kanı üzerine inşa edilen "özgürlükleri"ni alkışlayabiliriz. Ancak demokrasi ve özgürlük kavramının güvenlik stratejileri için istismar edilmesine, içinin boşaltılmasına, askeri yaptırım aracına dönüştürülmesine, iğfal edilmesine itirazı olan yok mu?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |